Hasan Öztürk
Hasan Öztürk
HABER7 YAZARI

Bu şehri yıkacak adamlar aranıyor

GİRİŞ 11.11.2014 GÜNCELLEME 11.11.2014 YAZARLAR

Son 10 günümü İstanbul’da polis ve belediyenin “abuk” uygulamalarını tartışarak geçirdim zihnimde.

Çok önemli bir siyaset adamı da en son yazılmamak kaydıyla, “Bana bırakılsa bir tek yeni çivi bile çakılmasına müsaade etmem bu İstanbul’da” dedikten sonra benim bu yazıyı yazmam kaçınılmaz oldu.

TRFİK SORUNU AYNI ZAMANDA TRAFİK POLİSİ SORUNUDUR

Önce başımdan geçen “abuk” bir araç çekme meselesini hatırlatayım:

Fenerbahçe’de bir sokağa arabamı park ettim. 1 saat sonra döndüğümde araç yerinde yoktu. Çevredekiler Salı Pazarı’ndaki bir otoparka çekildiğini söylediler. Gittim aracı o otoparkta buldum. 10 tl otopark ücreti 70 tl de çekici ücreti ödedikten sonra sordum, “Neden çektiniz, ne levha vardı orada ne de kimseyi engellemem söz konusuydu?”

Dediler ki, “Aracınızın hemen o arada bir yangın musluğu vardı. O yüzden çektik.”

“Peki” dedim, tam otoparkın kulübesinden çıkacaktım ki bir polis memurunu aynı mekanda bir bilgisayarda oyun oynarken gördüm.

 Dedim ki, “Şimdi benim aracıma siz bir de ceza keseceksin öyle değil mi?” dedi ki “Evet.”

“Peki dedim aracımı hiç gördün mü?”

Dedi ki “Plakalar bana geliyor!”

Yani trafik polisi benim aracımı hiç görmemiş, ama emniyetin anlaştığı otoparkçılara ait araç benim aracımı çekip getirmiş..!

Cezamızı çekeceğiz. Zira ben kurallara ziyadesiyle uymaya çalışan bir vatandaşım.

TRAFO ÖNÜNE, OKUL KAPISINA, KALDIRIMA PARK YAPMAK SERBEST 

Lakin, oturduğum semtte, bir okul var bu okulun ismi Hırka-ı Şerif Ortaokulu.

Okulun alt kapısı Keçeciler caddesine bakıyor.

Ve o kapının hemen solunda bir de büyük bir elektrik trafosu var.

Hem yaya kaldırımı, hem okul kapısı hem de trafo olmasına rağmen buraya düzenli olarak araç park ediliyor. Fotoğraflarını görebilirsiniz.

Son 6 ayda belki en az 10 kez twitter üzerinden hem emniyete, hem belediyeye hem de valiliğe şikayette bulunmama rağmen hiçbir işlem yapılmadı.

En son Beyaz Masa, önce “muhatap biz değiliz” dedi, ardından “siz bilgileri bir verin hele” noktasına geldiler.

Diğer bir mesele ise, aynı cadde üzerinde hem de ekseriyetle kamyonlar olmak üzere, sabahın erken saatlerinden itibaren çift sıra park yapılıyor, bu da burada öylece dursun.

BAHSİŞ ADI ALTINDA TERÖR ESTİRİYORLAR

İstanbul’un orta yerinde her belediyenin nikah salonunun hemen yanı başında terör estiren sözüm ona “bahşişçiler” türedi. Bu insanlar artık o kadar azıttılar ki, araçlara zarar veriyorlar. Bahşiş-rüşvet vermeyenleri darp ediyorlar. Düğünleri çekilmez hale getiriyorlar.

Yine aynı şekilde neredeyse bütün ışıklarda çöreklenmiş “şehir eşkıyaları” sürücülere korkulu anlar yaşatıyor.

Peki polis bu konuda ne yapıyor?

Hiç!

En son Şişli’de yaşananları da bir yere not edin!

Şehirleşme sürecinde “vahşice” çevreyi tüketenler, şehirlerdeki bütün boş alanlara bina dikmeyi, bu binaları dikerken “mevzuatın” boşluklarını kullanmayı iyi biliyorlar. Aynı zihniyet, kaldırımları bile işgal etmenin yasal boşluklarına vakıf!

Hal böyle olunca, ne yürünecek kaldırım, ne gidilecek yok, ne park edilecek otopark kalıyor!

Üstüne üstlük, vahşi şehir kendi kültürünü oluşturuyor ve “şehir eşkıyaları” trafik ışıklarında, nikah salonları önünde terör estiriyor..!

Kamu düzenini sağlamakla görevli devlet ise “izliyor!”

BIRAKIN BİSİKLETE BİNMEYİ OTOMOBİLDE BİLE GÜVENDE DEĞİLİZ Kİ

En son Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı “Ekonomi Paketi”nde dikkatimi çeken bir bölüm vardı, “Bisikleti özendirmek” başlığıyla.

Bu şehirde bırakın bisiklet ile bir yerden bir yere güvenle gitmeyi, yaya olarak yaya yolunda bir yerden bir yere gitmek bile artık imkansız hale geldi!

Yaya olarak bir yere gitmeyi bırakın, güvenle otomobiliniz ile bir yerden bir yere gitmek bile zorlaştı..!

Toparlıyorum.

Kuş uçmaz kervan geçmez bir sokaktan kolayca araba çeken polis-otoparkçı ittifakı, okul kapısındaki hatta trafo önündeki ve hatta kaldırımdaki otomobili neden çekemez?

Ya da bir cadde üzerindeki çift sıra halinde park etmiş otomobillerin, kamyonların sürücülerini uyarmak zahmetinde neden bulunmaz?

Ya da bu çifte standardın, bir standardı var da biz mi bilmiyoruz?

Bir de akşam saat 20.00 sularında “alkol kontrolü” uygulaması var ki hiç sormayın! Ya da onu sevgili Ahmet Kekeç’e sorun!

İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok’un hassasiyetlerini ve duyarlılıklarını biliyorum. Bu konuda da duyarlılık göstereceğine inancım tam.

Çiçeği burnundaki İstanbul Valisi Vasip Şahin’in de bu mega kentin “dirliği” için gerekeni yapacağını düşünüyorum.

Fakat daha da radikal bir karar gerekli.

Bu şehirde yaşayan insanların selameti için gerekli kaldırımlar, yollar ve otoparklar için bu şehirde “yıkım yapacaklara” ihtiyacımız var!

Kalın sağlıcakla.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL