“Denetim” adı altında, sistemi kilitliyorlar…

Kilitlediler..!

“Denedim” adı altında “yürümeyi” engelliyorlar…

“Denetim” adı altında çürütüyorlar…

Çürüttüler..!

Yeri geliyor “Geç gelen adalet adalet midir” diye naralar atıyorlar…

Sistemi kilitlemek için yüksek yargıyı harekete geçiriyorlar…

Geçirdiler..!

Sonra da “Yargı denetimini istemiyor; tek adam olmak istiyor” diye vuruyorlar…!

Vurdular..!

Meclis’i kilitlemek için her şeşi yapıyorlar…

Yaptılar..!

Demokrat Parti’yi Adnan Menderes’i alaşağı ettikten sonra Meclis’i her fırsatta teslim aldılar.

Parçalı Meclis’in kıymetine vurgu yapıyorlar…

Yaptılar..!

Parçalı Meclis ile istedikleri gibi oynayabildiler…

Oynadılar..!

Çünkü koalisyon dönemlerinden bürokrasinin hakimiyetini mutlak gördüler…

Devlet aygıtını seçilmişler üzerinden değil, atanmışlar eliyle çalıştırdılar..!

Meclis’i kilitleyemezlerse bu kez yasama ve yürütmenin üzerine Anayasa Mahkemesi, Sayıştay, Danıştay gibi yüksek yargı organlarını “vasi” kıldılar!

Yargı organlarıyla vesayet kuruyorlar…

Kurdular..!

Yasaları Anayasa Mahkemesi’nden çeviriyorlar…

Yürütmenin elini, idari mahkemelerle kilitliyorlar…!

Bütün bu olup biteni de “denetim” ve “kuvvetler ayrılığı” ile izaha kalkışıyorlar!

Xxx

Cumhurbaşkanı Erdoğan Haziran seçiminin mottosunu belirledi: Yeni Anayasa!

Tartışmayı şimdiden başlattı: Yeni Anayasa ile yeni sistem!

Bu sistemin “Başkanlık ya da Yarı Başkanlık” olması gerektiğini ve gönlündeki aslanın da bu olduğunu açıkça söylüyor…

Daha önce de defalarca söylemişti!

Şaşırıyormuş gibi yapıyorlar…

Parlamenter sistemin “ilahi emirmiş” gibi dayatıyorlar…

Erdoğan’ın Başkanlık Sistemi’ni istemesini “padişah olmak istiyor” diye “magazin” konusu yapmaya çalışıyorlar!

Oysa onlar da biliyor!

İsmet Özel’in mısraıyla:

“Biliniyor bizim mahsustan yaşadığımız”

Zira, “Parlamenter rejim” denen sistem Türkiye’de “parlamenterimsi” sistemdir!

Zira, sorumsuz ama çok kuvvetli bir Cumhurbaşkanı ile Meclis içinden çıkan yürütme (hükümet) gerektiğinde çatıştırılır ve sistem kilitlenebilir.

Yeri gelir, partiler arası geçişlerle hükümetler alaşağı edilir.

Gerektiğinde Cumhurbaşkanı sistemi kilitler!

Adamlar bize öyle güzel bir illüstrasyon hazırlamışlar ki biz demokrasimizin geldiği nokta ile “parlamenterimsi” bir sistem ile “dışa bağımlı” olarak yönetilelim..!

İşte tam bu noktada, milletin yüzde 52 oyu ile Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan diyor ki, “Bağımsızlığımızın teminatı için….

Özgürlük için ve 100 yıl önce bu coğrafyayı dizayn eden emperyal güçlerin açtığı parantezin kapanması için sistem değişmelidir.”

Kavga burada, gerçeklik de burada.

Zira, Türkiye Cumhuriyeti devleti bağımsızlığını muhkem hale getirecek ise…

Ekonomisini ve demokrasisini geliştirecek, büyütecekse…

Mevcut sistem ile bu ya-pı-la-maz!

O halde, 7 Haziran seçimlerine sistem tartışması ile gideceğiz.

Millet, “böyle devam etmeyecek” mi diyecek yoksa “yetinmek” ile mi kalacak göreceğiz!

CHP’nin sağa açılma formülü, MHP’nin tavrı bu seçimde hiçbir şekilde belirleyici rol olmaz.

HDP’lilerin sandığa nasıl gideceği elbette önemlidir.

Lakin daha da önemlisi Ak Parti’nin seçim stratejisinde “Başkanlık sistemi konusunda “ nasıl bir duruş sergileyeceğidir.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son 10 gündür güçlü bir şekilde “Sistem tartışması” başlatmasının yanında bu konuya müdahil olmaması ise dikkat çekicidir.

Merak edilen Davutoğlu’nun ne zaman “sistem tartışması”na gireceğidir.

Oysa Ak Parti bir harekettir ve bu hareketin liderlik sorunu yoktur. Bu hareketin doğal ve tek lideri Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Sizce de öyle değil mi?

Kalın sağlıcakla.