Hasan Öztürk
Hasan Öztürk
HABER7 YAZARI

Yanlış anlayana da doğru anlayana da: Mavi Marmara bizim neyimiz olur

GİRİŞ 02.06.2020 GÜNCELLEME 02.06.2020 YAZARLAR

Size bugün 23 Nisan 2017’de bu köşede yayınlanan Mavi Marmara konulu yazının bir bölümünü aktarmak istiyorum.

 

 

Yazının sonunda da birkaç notum olacak.

“Biz onu, mavi olarak gönderdik; gönlümüzün yarısına… O bize kan kırmızı olarak döndü, bir gazi olarak!

 

 

Biz ona, oyuncaklar, battaniyeler, elbiseler, bakliyat koyup gönderdik… O bize, kurşun yaralarıyla döndü.

Biz ona can’larımızı koyup gönderdik… O bize, katillerin postal izleriyle döndü:

Mavi Marmara..!

Sadece Türkiyeli Müslümanların değil… Sadece Müslümanların değil… Yeryüzünün vicdanlılarının vicdanı olarak yola çıktı… Gerçi “otoriteden” izin almamıştı… Gerçi bazılarının hesaplarına alet edilmişti! Gerçi içlerinde gizli ajandalılar vardı… Onun üzerinden hesap görenler, hesap edenler vardı… Olsun..!

Onunla yola çıkanların kahir ekseriyetinin Gazzeli bir bebeğin ağlamasına kulak vermekten…

Bir annenin feryadına dikkat kesilmekten…

Bir babanın isyanına ortak olmaktan…

İslam’ın izzet ve şerefini korumaktan, İsrail’in gayri meşru tutumuna dikkat çekmekten gayri bir hesabı yoktu.

“Allah” diyorlardı… “Zulme sessiz kalamayız” diyorlardı. Gazze’deki insanlık trajedisini dünyaya duyurmak istiyorlardı… Mavi Marmara onlara yol arkadaşıydı.

Sarayburnu’ndan demir aldığında, bizden olanları, yüzü bize dönük olanlara götürüyordu.

Aşdod Limanı’ndan demir aldığındaysa buruk, yaralı, kan kokan, barut kokan bir gazi olarak; bize geri dönüyordu.

31 Mayıs 2010 sabahı Mavi Marmara uluslararası sularda İsrail’in terör saldırısına uğradı. 10 şehit, onlarca yaralımız vardı.

O günden sonra Türkiye-İsrail ilişkileri en alt seviyeye indi. 2016’nın sonunda yeni bir normalleşme zemini bulundu.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk tepkisini de son tepkisini de yerinde bulanlardanım. (Hatta 10 yıl İsrail’den deport yemiş bir gazeteci olarak Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesini savunanlardanım, bu yüzden linç edilen de yine benim.)

Devlet gereğini yapmıştır, bu meseleyi mesele edenler de…

BOSNA’DA ŞEHİT DÜŞEN SELAMİ İLE MAVİ MARMARA‘DA ŞEHİTDÜŞEN FURKAN KARDEŞTİR

Mavi Marmara’da şehit düşen Furkan ile Bosna’da şehit düşen Selami kardeştir. Afganistan’da şehit düşen Bilal ile Mavi Marmara’da şehit düşen Cevdet kardeştir.

15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde şehit düşen Abdullah ile Mavi Marmara’da şehit düşen Fahri, kardeştir. El Bab’da şehit düşen Mehmet ile Mavi Marmara’da şehit düşen Necdet kardeştir.

Dahası, onlar uluslararası hesapların, gizli servislerin, kirli oyunların, üretilmiş fanatizmin “elemanları” değildir. Sadece ‘rızaen lillah’ı gözetenlerdir. (İçlerine sızan gizli ajandalılar şimdilik buranın konusunu değildir.)

Onlar sade birer mü’min… İnanmış birer Müslüman, vicdanlı insanlardı… Yiğitlerdi.

Herkes bir hesap yapmış olabilir. Herkesin bir hesabı olmuş olabilir. Bizim bilmediğimiz türlü gizli ajandalar olabilir… Lakin o hesapların en esaslısını hasbiler yapmıştır. Allah (cc) onların canlarını, “cennet karşılığı satın almıştır”. Aslolan bu hesaptır!

MAVİ MARMARA HESAPLAŞMADA GARNİTÜR YAPILMAMALI

Bugün Mavi Marmara şehitleri ve gazilerine dil uzatmak en hafifinden aymazlıktır, cüretkarlıktır, haksızlıktır.

Lakin, o dil uzatma üzerinden “bizi tasfiye edecekler” yaygarası koparmak da, eleştirilen seviyeye inmektir.

Rol çalanları görüyoruz. Rol devşirenleri görüyoruz. Fırsatçıları görüyoruz. Mensubiyet asabiyetini görüyoruz. Toptancı suçlamaları görüyoruz. Ne etraflarındaki çakallara, ne karşılarındaki hasbilere gözleri ilişiyor. Neredeyseler oradan karşıya hedef gözetmeden ateş ediyorlar.

Biri televizyondan saydırıyor, diğeri cami avlusundan, bir başkası sosyal medyadan!

Al birini vur ötekine.

Birbirlerine düşmanlığın ana sebebini gizliyorlar. Birbirlerine olan öfkelerini, büyük kavganın bir parçası olarak gösteriyorlar.

Küçük menfaatlerini, elde ettikleri nüfuzu, ekonomik ve sosyal kazanımlarını kaybetme endişesini “tasfiye” olarak yutturuyorlar.

Demek ki neymiş, küçük hesaplar, büyük kavganın içine boca ediliyormuş.” (HÖ. 2017 Y.Şafak)

***

Bu yazının yazıldığı tarihten sonra Amerika’nın Kudüs’ü İsrail’in başkenti kabul etmesi sürecinde Türkiye-İsrail ilişkileri daha da gerildi. Şu anda ilişkiler en alt seviyede. Hatta yok denecek boyutta. Öte yandan Mavi Marmara meselesi “muhafazakar” bazı çevrelerin Erdoğan aleyhtarlığı için araçsallaştırılmış görünüyor.

10 yıl önce samimiyetlilerle samimiyetsizlerin iç içe geçmişliğini görememiş olabiliriz. Ne ki bugün Mavi Marmara’yı da şehitleri de araçsallaştıranların amacına dönük aklımızda istifhamlar var.

Yanılıyor muyum?

Hasan Öztürk / Yeni Şafak Gazetesi

YORUMLAR 3
  • halil islamoglu 4 yıl önce Şikayet Et
    Allah Razi Olsun ..
    Cevapla
  • Esin Yüksel 4 yıl önce Şikayet Et
    Kaleminize sağlık
    Cevapla
  • Mavi Marmara 4 yıl önce Şikayet Et
    Mavi Marmara Zalime zorbaya dur demek ve mazlumun sesini dünyaya duyurmaya çalışmaktı ve hem insani hem de İslami bir duruştu bu duruşa çamur atmak müslümana mümine yakışmaz.
    Cevapla