Şimdi o günleri hatırlamak şart!
Hatırlatmadan edemiyorum..!
Süleyman Demirel’in görev süresi dolmak üzereydi. Bülent Ecevit’in Başbakanlığında kurulan hükümet, cumhurbaşkanlığı tartışmalarında sürekli pozisyon tazeliyor; formül üzerin formül geliştirmeye çalışıyordu.
Zira Demirel, kamuoyuna öyle bir psikoloji pompalıyordu ki bu rüzgara karşı durabilmek pek mümkün değildi!
Neydi bu pompalanan hava?
Hatırlayın, “Eğer Demirel’in görev süresi 5+5 şeklinde uzatılmaz ise memlekette kaos çıkar. Zaten bıçak sırtında giden siyasi ve ekonomik istikrar tamamen bozulur. Memleket mahvolur..!”
Hatırladınız öyle değil mi?
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 5+5 için epeyce bir efor sarf etmişti. Lakin parlamento Demirel’in hevesini kursağında bırakmıştı.
5+5 şeklinde ikinci kez meclis tarafından seçilerek Çankaya’da oturmak isteyen Demirel’in hesapları altüst oldu.
O dönemde sıklıkla dillendirilen bir deyimi, bir özdeyişi hatırlıyorum, siz de hatırlarsınız.
Neydi o?
“Mezarlıklar kendilerinden vaz geçilmez sanılanlarla doludur!”
XXX
7 Temmuz 2011 tarihinde Taha Kıvanç’ın Zaman gazetesindeki köşesinden bir alıntı yapmak istiyorum.
Aslında Taha Kıvanç da Alper Görmüş’ün bir araştırmasından faydalanmış. Bakın ne diyor o yazıda:
“Alper Görmüş 2000'li yılların başında Süleyman Demirel'in Çankaya'daki süresini uzatmak için ortaya atılmış '5+5 formülü' hayata geçsin diye Sabah gazetesinin bir ay kadar süren müthiş çabalarını araştırma konusu yapmıştı.
Önce 1 Mart'ta "Demirel garantiledi" manşeti geliyor Sabah'tan ve tartışma başlıyor... Arada bazı uzmanların görüşleri yansıtılıyor manşete... Ay sonunda en ciddi uyarı geliyor: "Fatura çok ağır olur..." Nedenmiş o? Sabah uzun bir gerekçe sunuyor Demirel'in görev süresinin uzatılmasının yararlarıyla ilgili. Okuyalım: "Çankaya krizi daha ilk günde borsayı vurdu, faiz yükseldi istikrar bozuluyor kaygısı başladı (..) Demirel'in önemi - '5+5' paketini zora sokan gelişmeler hem içte, hem de dışta ciddi tedirginliğe yol açtı. Demirel'in hükümetin dördüncü ortağı gibi çalıştığını, birçok krizin çözülmesinde anahtar rolü oynadığını hatırlatanlar, şimdi hükümette doğacak sıkıntı sonucu Türkiye'nin yıllar sonra yakaladığı sihirli formülü kaybetmesinden korkuyor. Devamı da var: "Korkular başladı: Siyasi istikrar kaybolacak. Ekonomik program zora girecek. Özelleştirme aksayacak. Dış ilişkiler olumsuz etkilenecek. AB'ye uyum süreci kesintiye uğrayacak. Terörle ve mafyayla mücadele aksayacak.
Kısacası, "Demirel'in görev süresi uzatılmazsa kıyamete hazır olun, ülke batacak" diye manşetinden ilân ediyor Sabah...
Çarşamba akşamı dostum Nuh Albayrak’ın davetlisi olarak Türkiye Toplantıları’na katıldım. İhlas Holding binasındaki toplantının onur konuğu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’dı. Bir çok konuda soruları cevapladı Ali Babacan.
Lakin ben kendilerine, yukarıdaki tartışmaları da hatırlatacak bir soru sordum:
“Ekonomik istikrarın ön koşulu siyasal istikrardır. Bu anlamda 2014 perspektifiniz nedir?” dedim. Kastım belliydi. Parti tüzüğü gereği 3 dönem parlamenter seçilenler buna Başbakan Erdoğan da dahil, bir sonraki seçimde olmayacaklar ve 2014’te bir cumhurbaşkanlığı seçimi yaşanacaktı. Bu soruyu doğrudan anlayan ve doğrudan cevap veren Ali Babacan bakın neler söyledi:
“Parti tüzüğümüzdeki 3 dönem maddesi, bizim siyasetteki kurumsallaşmayla ilgili bakış açımızdır. Ve bu maddenin değiştirilmesine karşıyım.”
Cumhurbaşkanlığı tartışmalarıyla ilgili olarak da, “Türkiye’de yeni bir anayasa çalışma süreci yaşanıyor. Başbakanlık, yarı başkanlık ya da cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili kararı bu çalışmalar neticesinde göreceğiz.”
Yani: 2014’te Başbakan Erdoğan Çankaya’ya çıkmazsa kaos olur” demedi.
Yani: 2014’e kadar yeni bir anayasa şu şekilde çıkmazsa memleket batar” demedi.
Yani: Bizim partinin tüzüğünü değiştirmezsek ve 70 kadar arkadaşımla birlikte ben de bir sonraki dönemde parlamentoda olmayacağım bu böyle giderse memleket çöker, ekonomi felç olur, siyasi kriz çıkar” demedi!
Anlatabiliyor muyum?
Anlatamıyorsam, Başbakan Erdoğan’ın bir cümlesini hatırlatayım.
“Memlekete hizmet etmek sadece parlamento çatısı altında mı olur. Bir düşünce kuruluşunda da bir vakıfta da memlekete hizmet edilir.”
Şimdi anlatabildim mi?
“2002’den bu yana Ak Parti’nin memlekete en büyük faydası ne oldu?” diye soranlara, sanırım vereceğim cevap, “Siyaset yapma ve siyaset algısını değiştirmesi oldu” demektir.
Kalın sağlıcakla.
Hasan Öztürk / Haber 7
hasan.ozturk@kanal7.com
-
Ahmet Yılmaz 12 yıl önce Şikayet EtÖncekiler. Allah bir daha o günleri göstermesin.Beğen
-
Muhammet Özdemir 12 yıl önce Şikayet EtBaşbakan Derviş Olmaya Hazırlanıyor.... Sayın Başbakan'ın 2014 sonrasına da hesap yaptığı biliniyor. Bu hesaplara göre, bir ara Ankara kulislerinde Köşk'e de çıkmayacağı, hatta bu konuyu soran yakın çalışma arkadaşlarına; "Siyaseti gençlere bırakalım. Türkiye'yi maddi anlamda çok geliştirdik ama maneviyat zayıf kaldı. Bundan sonra (2014 sonra) birer derviş gibi Anadolu'yu dolaşalım. Dergahlara diz çökelim. Milletin maneviyatının takviyesi için çalışalım..." yollu öneriler yaptığı konuşuluyordu.Beğen Toplam 1 beğeni