Derin devlet olursa darbeci de olur!
Bu en zorudur.
Sadece insanlar için değil, siyaset kurumu için de geçerlidir bu durum.
Taktik hatalar kabul edilir, ancak stratejik bir hata yapıldığını kabullenmekten kaçınılır.
Yine de gerçek kapıya gelip dayandı mı, yüzleşmek zorundasınızdır.
Hele bir de sürekli takılıp tökezlediğiniz taşı görüp kaldırırsanız, artık sizi kimse durduramaz.
***
AK Parti işte tam da yukarıda anlattığım türde bir yanlışı düzeltip öyle yola koyulmak zorunda...
Nedir o yanlış?
Dün Başbakan danışmanlarından Yalçın Akdoğan "Biz darbeci anlayışa ne kadar karşıysak, haksız hukuksuz şekilde insanların mağdur edilmesine de o kadar karşıyız. Adalet ve hakkaniyet arayışını darbeci anlayışa müsamaha gibi göstermek açık bir çarpıtmadır" diye yazdı.
Tamamıyla katılıyorum.
Fakat bu doğrunun altını tam anlamıyla çizmek için...
İktidar da şunu anlamak ve stratejisini geç de kalsa, değiştirmek zorundadır...
Sorun tek tek "darbecilik, faili meçhuller, oligarşi, sivil vesayet arayan cemaat" falan değildir.
Temel sorun, temel hastalık derin devletin, yani "devlet içinde devlet"in varlığına izin vermektir.
Dün onlar, bugün bunlar...
Dün onlar canavarlaşmıştı, bugün bunlar canavarlaştı.
Neden? Çünkü tek tek mikroplarla uğraşıldı ama hastalığın teşhisi ve tedavisi yapılmadı.
***
Haydi, Yalçın Akdoğan'ın terminolojisini kullanarak sorayım...
"Esir ve mahkûm iktidarlar dönemi isteyen oluşumlar" bu emellerine hangi yolla ulaşıyorlar?
Ya da seçimle gelen hükümetleri esir ve mahkûm kılan yapı nerede çörekleniyor?
Yazının devamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz
hasmet.babaoglu@sabah.com.tr