Barış değil, sizin içiniz ölüyor!
Ne zaman, halk "barış olur" dedi ve inandı...
Ne zaman, anneler intikam değil, barış çağrısı yaptılar...
Bizim halkçı yazar çizerler ve etraflarında pek "barışçı" geçinen sol ve liberal çevreler birden rota değiştirdiler.
Tabii "barış düşmanı" görülmek ağır vebal, çirkin yafta.
O yüzden başka bir yol buldular.
Barışın neden ve nasıl gerçekleşmeyeceğini anlatıyorlar.
Üstelik her ay başka bir bahane bularak...
Biraz sürer bu halleri sonra geçer sanmıştım ama hayır!
Hele HDP kurulduktan sonra gemi azıya aldılar. Utanmasalar, haklı çıktıklarını düşündükleri her olaydan sonra sevinç gösterisi yapacaklar.
Kolektif bir akıl hastalığına tutulmuş gibiler.
"Barış bu iktidarda gelmesin de, ne olursa olsun!" diye düşünecek kadar zıvanadan çıkmışlar.
Çoğunu seksenlerden, doksanlardan tanırım. Bazılarıyla birlikte çalışmışlığım var.
O yıllarda uzak bir hayal olan barışa davetiyeler çıkartır; kısacık süren bir ateşkese bile övgüler düzerlerdi.
Yanlış anlaşılmasın! Kandil'i savaşa zorlayan, ABD'yi barış sürecini bozması için kışkırtan ajan ruhlu malum gazetecilerden söz etmiyorum.
Daha düşük profilli fakat entelektüel çevrelerde belli bir prestije sahip kişilerden söz ediyorum.
İlk oltaları "önce demokratik ilerlemenin tamamlanması, sonra barış"tı, halk yutmadı.
Şimdi "hümanist" havalardalar. "Önce insan olalım, sonra barış gelir" diyorlar.
Eskiden böyle diyeni cıvık popüler kültür kurbanı sayarlardı, şimdi entelektüel sayıyorlar.
Bunun için yapılacaklar da belli.
Geçmişin yaralarının ağırlığını sayıp dökmeye doyulmayacak ve güncel koşulların zorluğu sürekli vurgulanacak...