Mezhep çatışması... Tehlikenin farkında mısınız?
Gençler bilmez belki ama... "İslam dünyası" denilince zihnimizde oluşan bütünlük aslında yeni bir şeydir.
Osmanlı'nın yıkılışından bundan otuz yıl öncesine kadarki sürede bu ifade ancak beşeri coğrafya kitaplarındaki "hangi topluluk hangi dine inanıyor?" bahsi kadar bir anlam taşıyordu.
Yirminci yüzyılın büyük bölümü için "dünya", Kuzey Amerika ve Avrupa'dan ibaretti ve Hıristiyan'dı!
"Merkez"in çevresi bölük pörçüktü ve toplumların dini, kültürel, manevi ortak yanları güçlü bir duruş yaratmaya yetmiyordu.
Laik Türkler bir yandaydı. Batı'nın kıyısında ve azıcık gücenik bir ruh haliyle içlerine kapanmışlardı.
Baas rejimleri yoluyla bir "Arap Milleti" inşa edilmeye çalışılıyordu.
İran'da halk Şah'ın baskısı altındaydı. Batıysa orada monarşilere has bir magazinden başka bir şey görmüyordu.
Bir de petro dolar kralları, şeyhleri vardı!
İki kutuplu bir düzende "sen kimsin?"den daha işlevsel soru şuydu: "Sen kimden yanasın? Batı'dan mı, yoksa Sovyetler veya Çin'den yana mı?"
Afrikalı Müslümanlara gelince...
Okuduğumuz gazete, oy verdiğimiz parti sanki öyle bir şeyin varlığından habersizdi!
Olaylar sadece sömürgeciler ve sömürgeciliğe karşı başkaldıranlar arasında geçiyordu. İkinciler kimdi, neye inanırdı, bununla ilgilenen yoktu.
Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz
Haşmet Babaoğlu / Sabah