Aile boyu imam!
Bir haberin memleket gündemine oturmasını istiyorsanız o haberi ya eksik tarafından vereceksiniz, bir yanı boşlukta kalacak; ya da haberi yanlış anlaşılmaya müsait kılacaksınız. Bunu da başaramıyorsanız yanlış algılamaya müsait zihinler oluşturacaksınız.
Müftü çalınan tavuğunu araya dursun birileri hiçbir haber değeri taşımayan bu mağduriyeti ters yüz edip sizi müftünün tavuk çaldığı konusunda ikna edebilir.
Müftünün tavuk çaldığının bir kaynağı ya da mesnedinin olup olmamasının hiç önemi yoktur artık.
Önemli olan müftülerin tavuk çalması haberine aç zihinlerin açlığını giderebilmektir.
Düne nispeten bugün masa başı haberciliği o denli yaygın değil.
Bunun tek sebebinin hayal gücündeki daralma ve azalma olduğu sanılmasın.
Millet artık bu tarz zokaları yutmuyor.
Şimdilerde milleti yönlendirip manipüle etmenin yolu başlığı atılmış haberin metnini doldurmaktır.
Kafanın gövdeden koparılmasına benzeyen böyle bir durumdan sonra istediğiniz kadar kalkıp ‘ben böyle demek istemedim’ diye bağırıp feryat edin, fayda etmez. Çünkü asıl olan sizin ne demek istediğinizden ziyade halkın ne anladığıdır.
Halk gerçeği tespit edenin değil hâlihazırdaki durumu teşhis ve tefsir edenin peşine takılır.
Birkaç gündür gazetelerde yer alan “aile imamı uygulaması” haberi tam da bu tipten hayal gücü güdük zihinlerin aramakla bulamayacakları cinsten bir haberdi.
Nasıl olsa aile hekimliği gibi zihnin hazır kalıplarıyla standartlara alıştırılmış olan halk ‘aile hekimliği ifadesini duyar duymaz yadırgamayla karışık bir şaşkınlığa duçar olacaktı. Müslüman halkımız böyle şeylerden rahatsız olmaz diye kestirip atmayın hemen.
Durun hele. Siz memleket insanının imamları cami dışında görmeye alışık olduğunu mu sanıyorsunuz?
İmam dediğin camidedir, namaz kıldırır ve dua eder.
Bir de çok yaygın olarak cenaze namazını kıldırıp ölülerin defnedilmesinde yardımcı olur. Cami imamı ile cenaze imamı özellikle kentlerde farklıdır.
Bizim halkımız imamlarını sevse de saygı konusunda aynı şeyi söylemek her zaman mümkün değildir.
İnsanla yüzgöz olmayı gerektiren imamlık ve öğretmenlik gibi mesleklerin kaderi bu olsa gerek.
Hâkimin, savcının, doktorun önünde nefesini tutup sesini çıkaramayan insanlar öğretmen ve imam karşısında senli benli olmanın da ötesine geçerek sorgulayıcı, yargılayıcı olabiliyorlar.
İmama iyelik ekini kullanarak hitap eden kaç kişi var şunun şurasında.
Onu da geçtik, evladı doktor, avukat, mühendis değil de imam olsun diye çalışıp didinen kaç varlıklı aile var acaba çevrenizde?
Ben hiç duymadım. Çünkü halk imamı seküler hayatın barikatlarını kaldıran bir manevi vasıta olarak görmekte.
Ölüm ve dalları ölüme doğru uzanmış ne varsa hayatta hepsi seküler hayatın barikatıdır.
Ölüye elini ve ölüm duygusuna dilini bulaştırmaktan irkilip çekinen insanlar imamları bu konuda vasıta olarak görürler.
İmamların sosyal ve kültürel hayatın içerisinde olması gereğini ilk kavraması gereken caminin dışındakiler değil cami cemaatidir.
Cemaat her şeyden evvel şunu bilmeli ki imamlar din adamı değil, din görevlisidirler.
Din de sadece namaz değil inanç, ibadet ve ahlak başta olmak üzere bütün insani sorumlulukları içerine alan hayata konu olan her şeydir.
İmamı cami ile sınırlamak camiyi namazla sınırlamanın bir parçasıdır. Aynı şekilde mümini cami ve namazla sınırlamak da eksik bir dünya görüşünün tezahürdür.
Ailemizin imamı olacak kişi şunu bilmelidir ki camide kürsü ve minberde ne söylenirse söylensin sesini çıkarmayan halk evine gidildiği zaman hiç de camide durduğu gibi durmayacaktır.
Fikren de olsa evindeki hayatına müdahale edilmesini asla istemeyecektir.
Ailemizin bir reisi, bir hekimi, psikologu nasıl varsa elbette bir imamı da olmalıdır.
Ama öncelikle devletin tahsis ettiği bu imam devlet tarafından itibarlı bir mevkie yerleştirilmelidir.
‘Aile imamı’ lafını duymaya bile tahammül edemeyenlere gelince, bu insanların muhalefeti laiklik sosu eklenmiş din karşıtlığı değilse nedir?
Hiç dinle, camiyle ve imamla ilgisi olmayanların bile son nefeslerinde aile imamına muhtaç oluyorlar; fakat bunun farkında değiller.
Peki, o halde ‘aile imamlığı’ konusunda problem nedir?
Gayet açık, imamları dünyevi meselelerde, saatler işleyip dünya dönüyorken konuya dâhil etmemek.
İmamlar eğer konuşmaları gerekiyorsa musalla taşının önünde konuşmalıdırlar.
Hayatın yüzüne karşı değil, ölümün ve ölünün arkasından konuşabilirler ancak.
İşte muhalefetin mantığı budur.
Sosyal sorumluluğun bir ucundan tutma anlamına geldiği o kadar açık olan “aile imamlığı” fikrinin basında yer alış hedefi ise ‘Türkiye nereye gidiyor?’ sorusunu sordurmaktan başka bir şey değildir.
“Kurban Bayramı bu sene hac mevsimine rast geldi” manşetini hiç unutmadık. O halde manşet mahrumu gazetelere bir parça bizim de katkımız olsun. Bir sonraki manşetlerini şu şekilde atabilirler: ‘Türkiye (dükkânını kapayıp) böyle akşam akşam nereye gidiyor? Cumaya mı?”
Hüseyin Akın - Haber 7
akinakinhuseyin@hotmail.com