Hüseyin AKIN
Hüseyin AKIN
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Evet, idam!

GİRİŞ 01.04.2011 GÜNCELLEME 01.04.2011 YAZARLAR

İnsan iki şeyden korunma ihtiyacı hisseden bir varlık: Kendinden ve başkasından. Başka canlılarla insan arasındaki en büyük alamet-i farika budur.

İnsan kendini kendisinden muhafaza edemiyorsa yozlaşır ve başkalaşır.

Başkasından korunup emin olamamışsa varlığı tehlikeye girer. Varlığı tehlikeye giren insan ise kendini gerçekleştiremez.

Şerrinden korktuğu insana karşı sürekli pozisyon almak mecburiyeti hissettiği için doğal duruşunu bozmak zorunda kalır.

Oysa insan karakterini doğal duruşuyla kazanan bir varlıktır.

Şartların getirdiği tedirginlikle hareket eden kişi sadece vücut dengesini değil aynı zamanda şahsiyet sabitesini de bir yere oturtamaz. Her daim sallantıdadır.

Modern dünyanın kaos ve karmaşası kentleri her türlü yırtıcı vahşiyatın kol gezdiği dipsiz ve karanlık ormanlardan daha korunaksız bir mekana dönüştürmüştür.

İnsan insanın sadece kurdu değil; yılanı, çıyanı, akrebi, hatta canavarıdır artık.

Kendini kendisinden koruyamamış insanın başkalarına karşı canavarlaşması hiç şaşırtıcı değil.

 Evet, insan tehlikelidir ve insanda ölümlere uyarlanmış bir sürü uçurum gizlidir.

Nuri Pakdil Usta’nın deyişiyle “yeryüzünün damarlarında dolaşan tek yapıcı güç” olan insan aynı zamanda kendi kendinin engeli ve barikatı olabiliyor.

Son günlerde art arda yaşanan tüyler ürpertici çocuk cinayetleri vicdanları ayağa kaldırırken aynı zamanda böylesine insanın kanını donduran vahşetleri gözünü kırpmadan işleyen hasta ruhlu kişiler üzerinde herkesi yeniden düşünmeye yöneltti.

Tedavi edilebilirliklerini kaybettiklerine göre bu kişiler üzerinde bir sürü iyileştirme reçeteleri sıralamanın ne gereği ne de âlemi var.

Bayram günü mahallesindeki herkesi büyük ve tanıdık bilerek el öpüp şeker toplayan yavrucaklara işkence edip öldürecek kadar kalpsiz ve ruhsuzların işledikleri bu günahı temizleyebilecek bir kir giderici dünyada icat edilmedi henüz.

 Eğer bir insan böyle zalimce ve alçakça bir günahın altında ezilmiyor; vicdanıyla beraber bedeni de eriyip gitmiyorsa varlığı illa ki yeri göğü incitip rencide eder.

Yeri ve göğü titretecek tarzda vicdanın kaldıramayacağı nitelikte suç ve günah işleyenlere verilecek en büyük ceza işledikleri günahın ıstırap ve ağırlığıyla yaşam sürmeleridir.

Az buçuk kalbi olan için ‘hâlâ yaşıyor olma’ kürek cezasından daha ağır ve daha büyük bir cezadır.

Yaşarken böyle bir vicdan azabının altından kalkmak mümkün olamayacağı için bu tip kişiler kendi idam iplerini intihar ederek bizzat kendileri çekerler.

Bir de işlediği suç ve günahın pişmanlık hissi içine işlememiş olanlar var. Bu kişiler ne yaparlarsa yapsınlar yine de hayatta kalacaklarına dair geliştirdikleri bir cesaret ve güvenle suç makinesine dönüşmüşlerdir.

Bir manyak ya da sapık cani için suç işledikten sonra her zaman içerisi (cezaevi) dışarıdan güvendedir. Bir anlamda hapishaneler canilerin ve sapıkların karınlarının doyurulup can güvenliğinin sağlandığı yerlerdir.

Ne garip ve ne hazindir ki bu ülke düşüncesinden dolayı Başbakanını bile darağacına gönderirken, onlarca insanı öldürüp bir o kadar insanın ocağını söndürerek çocuklarını yetim ve öksüz kılan insanların cezaevlerini dinlenme tesisine dönüştürdüğü bir ülkedir.

Taammüden öldüren için en büyük hak başkasının yaşama hakkını daha yakından idrak edebilmesi için öldürülmek yani idamdır.

Öldürüleceğini(İdam edileceğini) bilen insan kolay kolay başkasını öldürmez. Kaldı ki ortalama bir öldürme vakasının ötesinde işlenen cinayetler sadece maktullerin yakınlarının adalet duygularını tatmin için değil, aynı zamanda vahşet sergileyicisinin kontrolden çıkmış iradesine karşı kendini kendinden korumak amacıyla idama müstahaktır.

Dünyada halen 74 ülkede idam cezasının yürürlükte olduğu biliniyor. İdam cezasını istikrarlı bir şekilde uygulayan ülkeler arasında ABD ve Japonya da var. Geleneksel köklerine bağlı olan ülkeler bu konuda daha bir hassas davranıyorlar. Bizde ise verilen cezalar halkı tatmin etmediği için ne yazık ki bu geleneksel duyarlıkları es geçen hukuksal boşluklar kan ve namus davaları ile telafi edilmeye çalışılıyor.

Avrupa Birliği normları vicdanın, adaletin ve fıtratın normlarından daha gelişmiş olmadığına göre herkes içine dönsün ve kendi iç sesinden şu hakikati bir daha dinlesin: İnsanın ödeyebileceği en büyük ve en ağır bedel yine kendisidir!

Hüseyin Akın - Haber 7
akinakinhuseyin@hotmail.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL