Hüseyin AKIN
Hüseyin AKIN
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Hangi İmam?

GİRİŞ 06.05.2011 GÜNCELLEME 06.05.2011 YAZARLAR

Düzce Gümüşova’da bir grup imam bir araya geliyor ve kendilerinden hiç beklenmedik bir iş başararak tiyatro grubu kuruyorlar.

Bazıları için imamların bu gayreti kıyamet alameti olarak kabul edilebilir.

İlginçtir bu ülkede  imamların ne yapıp ne yapamayacağını imamlar değil cemaat belirliyor. Özellikle taşradaki imamlar bunun sıkıntısını ziyadesiyle çekiyorlar.

Yaz günü kısa kollu gömlek giyemezler, futbol oynayamazlar, şarkı söyleyemez, saz çalamazlar, yüksek sesle gülüp konuşamazlar, mesai ücreti isteyemezler, herkes gibi günah işleyebilir olduklarını bir türlü anlatamazlar.

İmamların ticaretle meşgul olması, sosyal,siyasal ve ekonomik hayatın tam orta yerinde yer alması neredeyse kutsal kişiliklerine ihanet gibi algılanıyor.

Evet, imamlar kutsal kişiliktir bizim ülkemizde.

Buradaki kutsallık anlamı örselenmiş bir kutsallıktır tabii ki.

Öğretmenlik mesleğine izafe edilen kutsallık da böyle bir kutsallıktır.

Hükmedilebilir bir kutsallık yani. Halbuki bir şeye ya da bir kişiye kutsal olduğunu söyledikten sonra ona karşı mukabelede bulunma ya da itiraz etme hakkımız otomatikman ortadan kalkması gerekir.

O kutsalın bir şekilde üzerimizde nüfuz alanı oluşturması lazım.

İmamlara ve imamlığa halkın-cemaatin-bakışının gerçekten böyle olduğunu söyleyebilir miyiz?

Görünen manzara durumun hiç de öyle olmadığını gösteriyor.

Cemaat imamın camii dışında etkin olmasını istemiyor.

Zira imam etkin olursa cemaatin ona hükmetme gücü de azalacaktır.

 Cemaat imamı kimi zaman ağlama duvarı gibi kullanırken kimi zaman da günahlarının kefaret kaynağı olarak görüyor.

Bir taraftan imamlığı peygamber mesleği olarak görürken-ki bu tartışılır-diğer taraftan  evlatlarından hiçbirisinin imam olmasını istemez.

 Çünkü imamlık kutsaldır ve uzaktan seyredilip eve fazla yaklaştırılacak bir şey değildir.

 Öğretmen yoksullaştıkça, imamlar dünya ile irtibatlarını cami avlusuyla sınırlı tuttukları oranda kutsallaşırlar.

 Kutsallığın daha başka vasıfları da vardır.

 Sanattan ve estetikten mümkün mertebe uzak olmak, ezik yanları hızla çoğaltılabilen, insanda acıma duygusu uyandırıp merhamet sorumuza en kolay ve en kestirme cevap olabilendir kutsal.

Kutsal yemez içmez, kutsal nefsine zulmeder, dünyevi statü sahiplerinin yanında kendi kabuğuna kolayca çekilebilendir kutsal.

Düzce Gümüşova’da namaz saatleri dışında tiyatro oynayan 13 imam böyle nevzuhur bir kutsallık anlayışına karşı durarak hayatlarında küçük çaplı bir devrim gerçekleştirdiler.

Tiyatrocu kimliklerinin imamlık vazifelerini daha anlamlı kılacağından hiç şüphe yok.

İmamlık zanaat anlamında olmasa da süluk edilecek makam anlamında hayatla buluşup birleştiği müddetçe gerçek anlamına rucu eder.

Camileri cemaate değil cemaati camilere intibak ettirmekle işe başlamak gerekir.

Cami toplayıp cem eden anlamına uygun olarak kendisine yönelenlerin birbirine bağlar.

Bu manada imamlar da cami olmalıdırlar cemaat de.

Dışarıda akan hayat ile camide teneffüs edilen hava cem edildiğinde imamları ruhbanlaştırma, camileri kiliseleştirme alışkanlığından kurtulmuş olacağız.

Müzisyen imam, dalgıç imam, sinemacı imam, şair imam, ressam imam ve tiyatrocu imam örnekleri aslında imamların gerçek insani sınırlarla İslami sınırları nasıl ülfet ettirdiklerinin açık göstergesidir.

Din adamı” yakıştırmasından dininin adamı noktasına gelebilmektir bu.

Dini dünyayla, camileri gündelik hayatla barıştırmak demek camilerin altlarını süpermarkete çevirmek değil elbette.

Sanatı, estetiği, incelikli düşüncesi ve medeniyetiyle bir dinden bahsediyoruz.

Salt dünyevilik ne camiye sığar ne de cemaatin kalbine.

Mutlak anlamda dünyevileşmek de bir tür ruhbanlık sayılsa yeridir.

Hüseyin Akın - Haber 7
akinakinhuseyin@hotmail.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL