Çok kadınla yaşamak mı, evlenmek mi?
Bir tarafta otuzlu kırklı yaşları geride bıraktığı halde evlenemeyenler,diğer tarafta bir kadınla yetinmeyip ikincisinin,üçüncüsünün peşine düşenler…
Ne garip bir dünya burası Allah’ım!
Emanet ne zaman mülkiyete dönüşürse her gün böyle tuhaf olaylar yaşamamız vazgeçilmez oluyor.
Tuhaf diyorum, çünkü ekmek bulamayanlara pasta yemeyi tavsiye edenler henüz evlenecek bir eş dahi bulamayan müzmin bekarlara hiçbir şey önermiş değiller.
Evet, bu alengirli konuyu ben açtım ve nasıl kapayacağımı da bilmiyorum.
Her şey bir partinin üst düzey on yöneticisine ait uygunsuz kaset görüntüleriyle başladı. Yöneticiler istifa etmesine rağmen tartışma bitmedi.
Herkes bu çekimleri kimlerin ve neden yaptığını yüksek sesle konuşup sorgulamasına rağmen kimse kasete konu olan kerliferli adamların nasıl böyle bir tuzağa düşüp böyle işler yapabildiklerini söz konusu etmiyor.
Oysa meselenin asıl püf noktası burada.
Herkesten çok otokontrol ve dirayet sahibi olmaları gereken siyasilerin nasıl birden bire ilkelerini unutup cinsel muvazenesizliğe duçar olabildikleri başlı başına bir inceleme konusu.
İyisi mi biz yine de incelemeyi işin mütehassıslarına bırakalım ve konuya dönelim.
Açık konuşmak gerekirse sıkıntı sanılandan daha derinlerde yatmaktadır.
Yani şöyle ki, yüksek sadakat sadece erovizyonda değil hayatın her tarafında kaybetti.
Bir yanda evlilik çitini aşıp bir türlü yuva kuramayan insanlar, öbür yanda evlenir evlenemez daha önce eşine benzerine rastlanmamış huylar edinerek yeni arayışlara giren ağır başlı erkekler.
Tam da herkesin birbirini anlamamak için yoğun gayret gösterdiği tozun dumana karışıp kasetlerin havada uçuştuğu seçim atmosferinde aile ve evlilik danışmanı Sibel Üresin son noktayı koydu: Erkeklerin birden fazla evlenmeleri yasallaşsın!.
Her şeyden evvel erkekler adına bir kadının konuşması oldukça anlamlı.
Sibel Üresin’in ne denli ağır tepkiler aldığını tahmin etmek hiç zor değil.
Bu tartışmayla bir kez daha asrın idrakine ışık tutacak aktüel bir fıkha ne denli ihtiyaç olduğunu anlamış olduk.
Klasik fıkıh kuyudaki taşları çıkarmak yerine kuyuya yeni yeni taşlar atmakla yetiniyor.
Kuyudaki taşları zamanla kutsayanlar ne vakit birileri taşları gözüne kestirip çıkarmak için kuyuya kafasını uzatmaya kalksa anında “deli” yaftasını yemekten kurtulamıyor.
Modernitenin evlenmeyen bekarlara dair hiçbir dişe dokunur projesi yoktur.
Yaşanan hayat her daima fikir,ilke ve ülkülerin önünde seyrediyor.
Çok kadınla yaşamak modernizmin amentüsüne uygundur.
Çok kadınla yaşamak birden fazla kadınla evlenmenin alternatifi gibidir sanki.
Kolları modern öncesi çağlara kadar uzanan evlilik aynı zamanda modernlik dışı bir karaktere sahiptir.
Kutsal bir rabıtaya işaret eder ve bu ruha uygun bir nazarla bakılmadığı taktirde gerçekten özgürlüğü kısıtlayan bir bağ ve ileri vadede bir prangadır.
Karı koca ilişkileri doğacak çocuktan bağımsız ve bir o kadar yazılı kurallar muvacehesindedir.
Çocuk dünyaya getirmek de ilerisi için bir ayak bağıdır.
Evliliğin çağdaş manzarası aşağı yukarı böyle olduğu için geniş aile mümkün mertebe daraltılıp çekirdek haline getirilmiş, erken ve hızlı boşanmaların yolu açılmıştır.
Boşanmaların alabildiğine kolaylaştırılıp evlenmelerin gittikçe zorlaştırıldığı bir ortamda yaşıyoruz.
Hanelerin ruhunun kaybolduğu,evlerin hızla kapılardan dışarıya doğru aktığı bir dünyada evlilikler de kısa metrajlı bir saadet filmini çağrıştırıyor.
İç evini iyi tanzim edememiş kişiler dış evinde, oturduğu meskende ne kadar dört başı mamur dururlarsa dursunlar illa ki en sevdiklerine şaşkınlık ve çelişki yaşatacaklardır.
Müslümanların başta çok eşlilik olmak üzere bir çok dini ve hayati meselede yalpalamalarının sebebi Kuran’la modern hayat arasında uyumsuzluktur.
Bu anlamda Kuran modern bir kitap değildir.
Modern hayatın bünyesinden neşet etmiş problemleri Kuran’la doğrulatmaya kalkmak ise beyhude bir uğraştır.
Eğri bir cetvelle doğru bir çizgi çizilmiyor, vesselam.
Hüseyin Akın - Haber 7
akinakinhuseyin@hotmail.com