Bizde mizah neden gelişmiyor?
Yusuf Kaplan TV-Net’te ‘Düşüne Taşına” programında o can alıcı soruyu bir kez daha sordu: Bizde mizah neden gelişmiyor?
Bizde derken biz kelimesini tırnak içinde söylediğini hatırlatalım.
Mizahın neden gelişmediği sorusunun cevabını mahfuz tutarak ‘biz kimiz’e yanıt alalım istedim. Öncelikle ait olduğumuz yer neresi?
Biz muhafazakar mıyız, dindar mıyız, mukaddesatçı ya da maneviyatçı mıyız?
O kadar çok biz var ki kendimizi hangi kategoriye sokacağımızı şaşırmış durumdayız.
Eğer muhafazakar isek –ki şahsım adına ben kendimi o kategoride görmüyorum-gıdıklanma hassasiyeti en zayıf kategoride yer aldığımızı söyleyebiliriz.
Muhafazakar bir muhalefetten nasıl bahsetmek kolay değilse bir tür karşı duruş olan mizahla muhafazakarlığı yan yana getirmek de mümkün değildir.
Çünkü muhafazakar dışavurumcu değildir. Gülmeyi de ağlamayı da içine atar ve içine attıklarını biriktirir.
Biriktirdiklerini ilke haline getirir. İlkelerini gelecek kuşaklara miras bırakır.
Muhafaza edilen şey kıymet hükmüne tabi tutulduğundan değil uzun süre orada bulunduğundan dolayı dokunulmazdır.
Peki biz dindar mıyız?
Böyle bir isimlendirme Müslümanların kendi bünyelerinden kaynaklanan bir isimlendirme değildir.
Dine mesafeli olan insanların dinini görüntü düzeyinde ve ritüeller boyutunda yaşayan kişilere verdikleri isimdir bu.
Türkiye de Müslümanlar vardır; dindarlar değil.
Bazılarının katında hapşırdıktan sonra “elhamdulillah” diyenler ya da ezan okunurken bacağını indirenler ya da kandil gecelerinde kandil simidi yiyenler de dindar sınıfının üyeleridir.
Dindarlıkla kastedilen dinin müsaade edilmiş, sınırları çizilmiş belli bir bölümünü sıkı yaşayan kesim akla gelir.
Öyleyse biz mukaddesatçı olabilir miyiz?
Bu ihtimal üzerinde durmak bile beyhude zaman kaybıdır.
Zira kutsallık payelerinin ulufe gibi sağa sola dağıtıldığı bir ortamda kutsayıcıların kutsadığı şeylere eşlik etmek akıl kârı değildir.
Biz biliyoruz ki kutsal şartlara göre ihdas edilmiş olan değil bidayetten bu yana kutsal olandır. Mânâ ile kopmaz bir bağımız olduğuna göre manevi rabıtaların, anlamlı dünyaların adamı olduğumuz kesin.
Eşyanın künhüne vakıf olan insan maneviyatçıdır.
Maneviyatçı kişi kimlik sorunu ya da adlandırma problemi yaşamaz.
Ciddiyete bir form getirmemiştir.
İçerinde gülme,ağlama,tepki gösterme, aciz kalma gibi var olan insani insiyakların her biri ciddiyet içerisinde ayrı bir yere sahiptir.
Dolayısıyla “mizah ciddiyet ister” sözü ciddiyet duvarına asılacak değerde bir sözdür. Öyleyse Müslüman’ın maneviyatı neden mizaha mesafelidir sorusunun yanıtını alalım:
Bir: Gerçekliğin ve hakikatin gerilimle ifade edilebilir olduğu konusunda geliştirilen yargılar.
İki: Gülme reflekslerinde durağanlık,acı ve keder moduna her an ani geçişler yapılması. Muhafazakar kişinin esas aldığı en büyük ciddiyetin “devlet ciddiyeti” adı verilen çatık kaşlı buyurgan ciddiyetin olması.
Üç: din dilinden mizahın soyutlanması ya da sürgün edilmesi.
Dört: Gülmenin kolektif bilinci geliştiren bir unsur olduğu gerçeğini dikkatten kaçırma.
Beş: Sadece müstehcenlikle mizah yapılabilir olduğu zehabına kapılarak bu duruma karşı duruşun getirdiği bir geri çekilme.
Beş: ‘Ağır ol molla desinler’anlayışının bugünlere kadar uzanarak “ağır abi”, “ağır abla” tiplerini takdis etmesi.
Altı: Mizah dilinin din dilinden ayıklanması. Latife ve mizahın camilere abdestsiz girememesi.
Yedi: Gülünç olan gülünesi olan arasında yaşanan kavram kargaşası.
Sekiz: Hiciv,taşlama ve mübalağa gibi sanatlarda geriye gidiş. Şiddet kültürünün mizah toleransına ket vurması.
Dokuz: Mevcut yaşanan insan manzaraları yeniden espri üretmeye gerek kalmayacak denli hazır mizah öyküleri oluşturmuştur. Belli bir süreliğine hazır kalıp haline gelmiş mizah unsurlarının sürekli tekrarlanarak oluşturulan tekdüzelik.
On: Çarpık din anlayışı ve Resulullah’ın espri ve mizahla ilişkisinin göz ardı edilmesi sonucu oluşan zihin yapısı. Mizah bir milletin müsamaha kültürünün ve zihinsel dolaşım alanının dışavurumudur. Fakat ne yazık ki insanlar anlatılanın kendi hikayesi olduğundan bihaberdirler. Hiç kuşkusuz ortak bir duyarlık gülme korosuna birlikte katılma imkanı sağlayacaktır.
Hüseyin Akın - Haber 7
akinakinhuseyin@hotmail.com