Hüseyin AKIN
Hüseyin AKIN
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Açılım değil atılım bekliyoruz

GİRİŞ 02.09.2011 GÜNCELLEME 02.09.2011 YAZARLAR

Bir ülkede açılım varsa daralma ve kasılma olduğu içindir.

Kasma ve daraltma ise statükonun en bildik tavrıdır.

Bu ülkede farklı etnik gruplara, kültürel ve mezhepsel farklılıklara kendilerini tanımlama ve ifade etme özgürlüğü verilmiş olsaydı Alevi,Kürt ve Ermeni açılımı gibi açılımlara hiç gerek kalmazdı.

Çünkü başa dönmek zorunda kalmazdık.

Açılım denilen şey toplumların nefes yollarını kapatan unsurları temizlemek demektir.

Bugün “açılım” kelimesiyle çözüme kavuşturulmaya çalışılan şey, dün Alevi, Kürt ya da Ermeni vatandaşlarımıza reva görülen önyargılı bakış açısının doğurduğu problemlerdir. Özellikle Alevi ve Kürt sorunu yakın zamana kadar sosyolojik ve teolojik bağlamlarından kopartılarak, hiçbir bilimsel kaygı gözetilmeden halledilmeye –daha doğrusu karmaşık hale getirilmeye- çalışılan sorunlardı.

Ne yazık ki Kürt vatandaşlarımız için dilsel, Alevi vatandaşlarımız içinse dinsel önyargı hakim bir anlayış haline getirilmiştir.

Dilsel ve dinsel önyargılar kalabalıkların ağzına düştüğünde birer imha silahına dönüşebilir. Bir ülke eğer önyargı seri üretimine resmi destek sağlıyor ve bir de üstüne üstlük tarihi zorlama dayanaklar oluşturmaya çalışıyorsa dışarıdan kendine düşman ihdas etmesine hiç gerek yoktur, serdedilen nifak tohumları düşmanlık için yetip artar.

Alevi sorunu da Kürt meselesi de çözülecekse şayet ancak entelektüel zaviyede, bilimsel bir üslupla çözülebilir.

Sokağı baz aldığımız zaman çözüm adına gidecek hiçbir yerimiz yoktur.

Ne yazık ki siyasi dil de bu konuda entelektüel dile yakınlaşması gerekirken gittikçe daha bir sokak diline yaklaşır hale gelmiştir.

İnançlara saygıyı düstur olmaktan çıkarıp seçim getirisine eklemlemek için gösteriye dönüştürtmek gibi. Çarşaf açılımı ve seçimlerde alevi aday gösterme yarışı tam da böyle bir şey.

İnsanlar kıyafetleri sebebiyle horlanıyor ve dışlanıyorsa ya da mezhepleri ve meşrepleri yüzünden ötekileştiriliyorsa bunun çözümü günü kurtarmaya yönelik palyatif çözümler değil, bu tür yaklaşımların beslendiği kaynakları kurutmaktır.

Sürekli açılımlarla bir ülke ne kadar ileri gidebilir ki?

Asıl olan düşünsel anlamda bir ülkenin kaybettiği toprakları geri almasıdır.

Bunun yolu da hamle yani atılımdır.

Eğer mesele siyasi ve sadece günü kurtarmaya yönelik bir sempati hareketiyse açılımda sınır tanımazlık toplumları kaybolmayla yüz yüze getirecektir.

Bir ülkenin kaybettiği toprakları (medeniyet ve kültürünü) geri alabilmesinin birinci yolu eğitimden geçiyor.

Elbette ki kastettiğimiz eğitim pragmatik bir eğitim değil.

Ötekileştirmemeyi, saygı ve hoşgörüyü, birlikte yaşama kültürünü öğretip hayata dönüştüren bir eğitimi hasretle arıyoruz.

Asırlarca farklı din ve ırkları kendi bünyesi etrafında barış içerisinde yaşatan Osmanlı’nın medeniyet anlayışını yeniden kazanmalı ve bu değerler silsilesini başta gençler olmak üzere milletin bütün fertlerine anlatmalı ve öğretmeliyiz.

Ekonomik, sosyal ve siyasal hamleler bir yana her şeyden evvel çoktandır ihmal edilen bir eğitim hamlesine muhtacız.  

Bu yüzden yeni Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer’den açılımdan ziyade atılım bekliyoruz.

Atılımdan ne tablet bilgisayarları ne de akıllı tahtaları kastetmediğimiz açıktır.

Açılımlara gerek duyulmayacak bir dünyanın kapısı ancak bilgi ve duyarlıkla aralanabilir.

Memleketinin deniz, dağ  ve göllerinin isimlerini bilen değil memleketini içindeki bütün değerleriyle beraber sevebilen kuşaklara daha çok ihtiyacımız var.

Hüseyin Akın / Haber 7
akinakinhuseyin@hotmail.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL