İnsan Kuran'ı anlamıyla okumaktan neden kaytarır?
“Kuran-ı Kerim ‘inanılmaz’ sıkıcı bir kitaptır…Çünkü insana çok benzer! Eşsiz benzersiz bir kitaptır,ama kitap diye bildiğimiz şeylere benzemez.Benzemez, insan elinden çıkmış kitaplara;sadece insana benzer.İnsana benzediği için olsa gerek,ne başı bellidir ne sonu”.
Bu satırlar İbrahim Paşalı’nın edebiyat ve fikriyat dünyamızın yeni soluğu İTİBAR dergisindeki yazısından alınma.
Yanlış anlamaya şartlanmış kimseleri hesaba katmazsak Kuran’a dair bu cümleler içinde son derece dikkatli ve derinlikli hakikatleri barındırıyor.
Kuran’ı anlama ve anlamlandırma noktasındaki problemlere bir de bu noktadan baksak iyi olur diyorum.
İnsan doğası ile Kuran’ın üslubu arasındaki bu ilişkiyi çoğunlukla itiraf etmekten sakınırız. Giriş,gelişme,sonuç bağlamında bir kompozisyona alışkın modern zihin kendi konforunu bozmayacak bir neticeye ulaşmak istiyor.
Medya fetvacıları ve ahkam kesicilerin kitleler tarafından neden bu denli çok sevilip tutulduğunu sanıyorsunuz?
Onlar dinsel cevapları drajeler halinde yutmaya müsait bir kursak geliştirmişlerdir.
Sorularla uzun süre birlikte yaşayamazlar. Cevabını hemen alıp rahatlamak isterler.
Bilmezler ki peygamberler hazır cevaplar vermekten ziyade istifhamlar aşılamak için gelmişlerdir.
Kuran’ın anlamını okumaktan ısrarla kaçınan ya da üşenen insanların bu psikolojilerinin altında biraz da o aradıkları-giriş,gelişme,sonuç paralelinde bir neticeye ulaşamama kaygısı vardır.
Okuyunca sıkılma kaygısı da diyebilirsiniz buna.
Çünkü Kuran tematik bir kitap değildir; tıpkı hayatın kendisi gibi.
Hayat insanın üzerinde her an bir başka şekilde gezinip dolaşır. Ne zaman ne gibi sürpriz yapacağını kestiremez insan.
Denenme ve sınanma üzere yaratılmış insan için dünyanın bu hali son derece muvafık ve mutabıktır.
Dolayısıyla Kuran’ı anlama ya da anlamlandırmada cinsiyet sorunu diye bir yapay sorun yaratmaya da hacet yoktur.
Neden kadınlar Kuran’ı yorumlamıyor kavgasını yapmak da gereksiz. Çünkü Kuran’ın yorumu cinsiyet üstü bir yaklaşımı gerektirir.
Erkek ya da kadın olmayı değil, insanca kavrayıp insan olmayı icap ettirir.
Cinsiyete yönelik düşünme ister istemez karşısına aldığı cinsiyetin aleyhine bir durum takınmak zorunda kalır.
Böyle olmasa bile ister istemez bu intibaı uyandırır.
Semavi kitapların tahrifat tarihine göz gezdirdiğimiz zaman Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedit’in kitaplar ve metinler üzerinde oynama ve ilavelerle hayata dair pratikten koparıldığını görüyoruz.
Kuran’ın lafzi ve muhtevi icazının yanı sıra muhkemliği ilahı kelamı muhafaza etmiştir ve kıyamete kadar da kelamın sahibinin sigortası altındadır.
Kuran’ı tahrif edemeyen zihniyetler bu uğurda yeni taktikler geliştirmekten de geri durmamışlar ve daha kullanışlı bir yöntemi denemeye kalkmışlardır.
Bu yöntem, insan zihninin Kuran’a yabancılaştırılması ve tahrifatıdır.
Gabya karşı pozitivizm tevhide karşı düalizm Kuran’a karşı aklı etkisiz kılma silahlarından iki tanesidir.
Evet, Kuran dünya ile ahiretin arasını açmaz.
Ticaretten bahsederken birden kıyamete çevirir dikkatleri. Maddi olanla manevi olanı birbirinden soymaz. Tenle tini birbirine karşıt kılmadığı gibi.
Kuran konusunu kendinden değil, kendi dışından alır aynı zamanda.
Dağları, taşları, kuşları, örümceği, deveyi, bal arısını, sivrisineği … ve tabiatta yer alan bir çok şeyi örnek verir, düşünmeye davet eder.
Bu yönüyle de kutsallığını dışarıdan alır. Tabiat kutsaldır çünkü kevni ayettir. Tabiatla uyum sorununu çözememiş bir insanın Kuran’la uyumlu olması da çok beklenemez.
Kalbi bölünmüşlüğe maruz kalan müminin en büyük felaketi hayatın anlam ilmeğini kaçırmasıdır. Anlamla karşılaştığında zihninin kamaşması bundandır.
Kuranın anlamını okurken mecalsiz kalması kendine olan tahammülünün yetersizliğine delildir.
Hüseyin Akın - Haber 7
akinakinhuseyin@hotmail.com