Terör hep Başbakan Erdoğan yurtdışındayken saldırıyor.  Hain, Sansasyonel eylemler hep böyle zamanlarda gerçekleştiriliyor.

Son örneği Dağlıca.

Yine başbakan yurtdışındaydı. ve yine terör hain saldırısını gerçekleştirdi. Ve bu hain pusu da 8 Mehmetçiğimiz  şehit oldu.

 8 şehidimizi, 8 can Mehmetçiğimizi daha bir önceki gün vatan toprağına emanet ettik.

Türkiye yüreğine taş basıp yaralarını sararken, şehitlerinin yasını tutarken, kamuoyu,  cenaze töreninde gözyaşı döken Genelkurmay başkanı  ağlar mı ağlamaz mı  tartışmasına koyuldu.

İnsan olan herkes ağlar.

8 evladını, mesai arkadaşlarını teröre kurban veren bir paşanın gözyaşı dökmesinden daha doğal ne olabilir.

Efendim, Genelkurmay Başkanı ağlamaz ağlatırmış? Özel Paşa hem ağladı hem de ağlattı.

Yüreğinde hissettiği acıyla terörü kurutmak için Kandil'e müdahale seçeneğini bile gündeme taşıdı. Şartları oluşursa ve yeterince risk alınırsa, iç ve dış destek sağlanırsa neden olmasın dedi..

Ve Kandil'e müdahale tartışmasını alevlendirdi.

Sınır güvenliği, terörle mücadele, Kandile operasyon, hava harekatı derken terör odaklı yoğun bir gündemle boğuşurken Hatay semalarından gelen bir haber yeni ve bambaşka bir gündemin kapısını araladı.

Bir F4 savaş uçağımızla irtibatın kesildiği açıklandı ardından uçağın Suriye tarafından düşürüldüğü kesinleşti.
Bu haberin ardından gerilimli saatler başladı.

Bu gelişme Türkiye açısından bir savaş sebebi sayılabilirdi.  
Buna karşılık Türkiye nasıl bir adım atacaktı.  
Tüm gözler  başabakan Erdoğan'a çevrildi.  
Başbakan haberi Brezilya dönüşü uçakta aldı.

Herkes başbakanın açıklamasını bekliyordu.

Başbakanın uçağı İstanbul'a indi , Başbakan ilk sözlerini söyledi , " henüz net bilgiler yok " dedi  ve  adres olarak Güvenlik zirvesi sonrasını gösterdi.

Erdoğan ve kurmayları hemen Ankara'ya geçti  ve Başbakanlık'ta Güvenlik zirvesi toplandı.
Zirve 2,5 saat sürdü. Beklenen açıklama zirvenin bitiminden 1,5 saat sonra geldi.
Saatler gece yarısını gösterirken yapılan yazılı açıklamada temkinli bir dil kullanıldı.
 Açıklama da Türk jetinin suriye tarafından düşürüldüğü resmi olarak ilan edildi.

" Türkiye, olayın tam olarark aydınlatılmasının ardından nihai tavrını ortaya koyacak, atılması gereken adımları kararlılıkla atacaktır " ifadeleri, bildirinin, savaş çığırtkanlığından uzak, temkinli ve resmi bir duruş  içerdiğini göstermesi açısından önemliydi.

Çünkü Suriye tarafının açıklamalarında özür dilemeye kadar giden ifadeler var.
... 2 uçak hava sahamızı ihlal etmişti , o nedenle vurduk
....Türk uçağı olduğunu düşürdükten sonra anladık
....Özür dileriz

Suriye'nin bu açıklamalarının yanında, denize düşen uçak enkazını ve haber alınamayan 2 pilotumuzu  her iki ülke ekiplerinin Lazkiye açıklarında birlikte arıyor olması bir başka gelişme.

Suriyeli yetkililerle Türk Dışişlerinin sürekli irtibatta olması, telefon trafiğinin hiç kesilmemesi, Ankara'nın tavrının temkinli olmasının önemli sebepleri sayılabilir.

Peki Türkiye ne yapacak?

1. Savaş ilan eder mi?

Hayır! Türkiye kararlığını gösterir ancak savaş ilan etmez. Neden mı?

Sayın Başbakan Suriye krizinin başladığı günden bu yana hep Suriye halkının yanındayız  açıklamaları yaptı. Savaş durumunda sivil halkın zarar göreceğini bile bile Türkiye'yi Suriye ile bir savaşa sürüklemez kanaatindeyim.

2. Diplomasi mi tercih edilir?

Evet. Türkiye, Ulusal ve uluslararası alanda en ağır diplomatik baskı ile hesap sorma yolunu tercih eder. Hatta ilk tercihi budur. Çünkü Türkiye hak ve hukukunu koruyacak güçtedir.  Diplomasi yoluyla sonuç alma Türkiyenin çaba gösterdiği alandır.

3.Nato anlaşmasının 5. maddesi uygulanırmı?

Bu olayın ardından Türkiyenin uluslararası hukuk kapsamında atacağı adımlar önemli. NATO'nun 5. maddesi Üye ülkelerden birine yöneltilen saldırıyı bütün üyelere yapılmış  sayıyor. Uçağın düşürülmesi NATO'ya yönelik saldırı olarak değerlendirilirse  Suriye'ye  müdahale hakkı doğuyor. Bu argümanda önemli bir seçenek olarak masada.

..................

Türkiye - Suriye denkleminde müdahil olan ülkelerin tavrı çok önemli. Amerika'nın , Rusyanın, İran ve İsrail'in  ve de NATO'nun tavrı önemli. Şimdi Bu merkezlerden gelecek açıklamalar  olayın seyrini belirleyecek.
Ve yazımın sonunda üç  ayrıntıya dikkatleri çekmek istiyorum.

1...Suriyenin ilk açıklamasında hava sahamızı ihlal eden iki uçak ifadesi kullanılmıştı.  Bu uçaklardan biri Türk jeti F4 idi.  Diğerinin ise İsrail savaş uçağı olduğu ve isabet almadan uzaklaştığı belirtilmişti.

Şimdi sormak istiyorum.

İkinci uçak varmıydı? İsrail'e ait uçağın Türk uçağıyla birlikte Suriye hava sahasında ne işi vardı?  Yoksa türk jeti ile İsrail uçağı it dalaşına girmiş , İsrail uçağı yüzünden mi jetimiz Suriye havasahasına girmek zorunda kalmıştı? Tespiti yapılmış ise ikinci uçağın hangi ülkeye ait olduğunu Suriyeli yetkililer  lütfen açıklasın.
2...Düşürülen F4 uçağımızın pilotları kayıp mı yoksa Suriyenin elinde mi ?  Aramaların devam ettiği biliniyor. Ancak  pilotlarımızın fırlatma koltuğu sayesinde atladığı  ve Suriye'nin elinde olduğuna dair dünden bu yana söylenen dedikoduların doğruluk payı nedir?

3... Türk jeti RE-F4 uçağı keşif uçuşu yaptığı için kameralarla donatılmıştır ve silahsızdır. Bu bilinmesine rağmen hava sahası ihlali yapıldığında neden Suriye tarafından uyarılmamıştır ve hemen hedef alınarak vurulmuştur?  Ve bir de uçağın enkazına ulaşılması halinde , uçakta ki kameraların tespit ettiği görüntüler  deşifre edilebilecek durumdamıdır ?  Kameraların kayıtları elde edilebilirse  olay anında nelerin yaşandığı tüm açıklığıyla ortaya çıkacaktır..

İbrahim Erdoğan / Haber 7
ibrahim.erdogan@haber7.com