Sosyal medya: Son sözü söylemeyen bir “kanaat önderi”
Mesajını kuvvetlendiren CHP’nin İstanbul adayının kendisi değil, onu üçüncü ya da sonraki şahıslara yayanlardır. İlk yayıcısında yalan ya da iftira olan mesaj, doğru olduğuna inanılan, sözüne itibar edilen ve tabi yakından da tanınan bir sonraki paylaşımcıda karizma kazanır.
Başlıkta her ne kadar sosyal medyayı ön plana çıkardıysam da aslında “yeni medya” olarak da tanımlanan iletişim kanallarının “toplumsal gerçekliğin inşası”ndaki rollerini de göz ardı edemeyiz…
Bir toplumda ortak kabuller oluşturarak “gelenek çatısı” kurmak mümkün iken bugün yaşadığımız “modernite fırtınası” karşısında her geçen gün bundan biraz daha uzaklaşmakta olduğumuzu ifade etmek isterim…
Bir toplumda yaşanan muhtemel tartışmaları hiç kuşku yok ki o toplumun itibar ettiği, sözüne güvendiği “kanaat önderleri”sonlandırır. Fakat bugün artık tartışmaları bitiren o sihirli son sözü söyleyecek gerçek toplumsal temele dayalı kanaat önderlerinin yerini “sanal kanaat önderleri” almaya başladı…
Sanalın, toplumsal gerçekliği inşa ettiği bir toplumda da huzurun tesis edilmesi pek mümkün değildir. Bir mesajın arkasında kimin olup olmadığının çoğu zaman hiçbir değer ifade etmediği bu “önderlik”tipi, geleneksel anlayışları darmadağın edebilmektedir…
Çünkü sosyal medya kullanıcısının ekranına bir mesaj düştüğünde, o mesajın son yayıcısının tesiri daha önemlidir. Başka bir ifade ile mesajı ilk yayanın karizması rutinleşse bile yayılan mesaj, karizmasını el değiştirerek yeniden kazanmıştır…
İşte işin en tehlikeli olan kısmı da budur… Kurumsallaşmış davranış tiplerini tehdit eden bu sanal kanaat oluşumu şekli ise itibarsız bir mesajı, itibarlı birinin eliyle paylaşıma sokarak karizma kazandırmaktadır…
İzahı oldukça geniş bu konuya, yazımın elverdiği ölçüde küçük bir özet sunarak yetinecek ve bu özetten yola çıkan asıl maksadıma geleceğim...
O da CHP’nin İstanbul adayının verdiği mesajların, muhafazakâr sağ seçmende ortaya çıkardığı tesirin daha net anlaşılmasına imkân tanıyacaktır kanaatimce…
Mitomanik düzeyde ve çok soğukkanlı, sakin yalan söyleme kapasitesi olan, inandığı başka yaşadığı başka, hiçbir “değer çatısı” olmayan bir omurgasızlığa sahip CHP İstanbul adayı,-azda olsa- nasıl oluyor da muhafazakâr sağ seçmen tarafından itibar görüyor? Bu soru benim gibi düşünenlerin zihnini kemiren temel bir noktaya işaret ediyor diye inanıyorum…
Bu yazı da işte zihinleri kemiren bu temel noktaya, kendince bir cevap olma derdindedir ve cevabı da şudur.
Mesajını kuvvetlendiren CHP’nin İstanbul adayının kendisi değil, onu üçüncü ya da sonraki şahıslara yayanlardır. İlk yayıcısında yalan ya da iftira olan mesaj, doğru olduğuna inanılan, sözüne itibar edilen ve tabi yakından da tanınan bir sonraki paylaşımcıda karizma kazanır, değer bulur ve sonrakine bir gerçeklikmiş gibi yansır. İşte bu kadar basittir bir yalanın inandırıcı hale gelmesi; yalana dikkat etmeyen doğru birinin “paylaş”a dokunması kadar üstelik…
Bu sebeple herkesin yaydığı mesaja çok dikkat etmesi gerekir. Aksi halde bir yalancı sizin üzerinizden yalanını toplumsal gerçekliğe kavuşturmuş olur…
İşte CHP’nin çok rahat yalan söyleyebilen adayına 31 Martta “oy” kazandıran en önemli gerçek budur…
DİRİLİŞ POSTASI