Dün başka bugün başka konuşarak siyasetten bir murat umanlar, akıllarla alay ettiklerinin farkında değiller mi?

Başka bir ifadeyle, herkesin gözü önünde söylenenleri yine herkesin gözü önünde hatta gözlerinin içine baka baka inkâr etmek, hiç söylenmemiş ilan etmek muhatabın aklını, hafızasını hafife almak bir siyasetçinin görmezden gelebileceği kadar basit bir mesele midir?

Bu sorulara “Evet” demek, siyasetin hatta onun ana unsuru olan insanın tabiatına son derece zıt bir cevaba tekabül eder…

Burada açık bir şekilde görülen şey “bile-isteye” seçmenin aklıyla, hafızasıyla alay etmektir…

Bütün açık kayıtlara -hatta kaynağı bizzat inkârı seçen siyasetçinin olduğu kayıtlara- rağmen alay etmektir…

“Siz bir hafta öncesini hatta bir gün öncesini bile hatırlamazsınız, onun için de ben sizi istediğim her yalana inandırırım” demekten başka nedir?

Bir hatanın, başarısızlığın haysiyetli bir şekilde kabulü de mümkün iken, bunu yapmayıp arsızlığa vurma yolunu seçmek çok ciddi bir sorundur; siyasetimizin geleceği açısından…

Gidilmemesi gereken bir zamanda bir yere gittiyseniz, “Evet, yanlış oldu” demek bütün tartışmaları bitirebilirdi; ama bunun yerine daha da hırçınlaşmayı seçerek ilerlemek kompleksli bir ruh halidir…

Meseleyi örtmek için adeta bir sığınağa çevrilen Kanal İstanbul projesini derhal sahaya sürmek de, her sıkışma anının bir klasiği haline gelmedi mi?

Buna şimdiye kadar dikkat etmediyseniz, testi çok kolay…

Yeni bir köşeye sıkışma anına iyi dikkat etmek yeterlidir…  

Ya da “Bizde biliyoruz Cumhurbaşkanının ihale imzalamadığını; ama sizin imzanızın olduğu başka yolsuzlukları da açıklamaya devam edeceğiz” demek “Utanmadan, usanmadan aklınızla alay etmeye devam edeceğiz” demektir…

Bu alaycı tavra gereken cevabı verecek olanlar elbette aklıyla alay edilenler olacaktır; tıpkı 20 yıldır olduğu gibi…

Bana göre AK Parti’yi bu kadar zamandır iktidarda tutan, Sayın Erdoğan’ı da dünya çapında etkili kılan en önemli şey açık bir siyaset izlemesidir…

DİRİLİŞ POSTASI