Bir cephe olarak Avrupa…
Rusya- Ukrayna savaşının yeniden hatırlattığı yerden bakmak ve bir hafızayı tazelemek ufuk açıcı olabilir kanaatindeyim…
Son 150 yıldır oryantalist bakış açılarıyla Doğu'yu ve özellikle de İslâm coğrafyasını şekillendirmeye çalışan Batı, artık kendi zaaflarına dönük oldukça önemli işaretler sunuyor...
Birinci Dünya Savaşı'yla üç büyük imparatorluğu yıkan ve Avrupa’dan neşet eden ulus hareketi, bugün de birlik olmak adına birçok mesafe kaydetmiş AB’nin, ırk temelli en büyük tehdidi hâline gelmiş durumda...
Avrupa aslında Doğu'da meydana gelen gelişme ve uyanış hareketlerinin tesiriyle yaşadığı sıkıntıların faturasını “birlik” olan Avrupa’ya yüklemiş gibi görünüyor…
İç istikrarsızlıkların, koalisyon iktidarların, ekonomik gerilemenin bütün sebebi gerçekten de AB mi?
AB, başlayan ve de vaat edilen kopuşlar sonrasında sorunlarını halledebilecek mi?
Kapıya dayanan savaş gerçekten de Avrupa’yı birleştirebilir mi?
Meseleyi temel sorunlar üzerinden tartıştığınızda pek çok farklı mülahaza ortaya çıkabilir…
Fakat benim inancım: Birlik olarak AB’nin ya da bizatihi Avrupa’nın yaşadıkları, çok köklü meselelerin ürünüdür...
Çözümü çok da kolay olmayan bu sorunlar, zenginliğinin çok önemli bir kısmını sömürdüğü ülkelere borçlu olan bir Batı için hala yıkıcı sonuçlar üretmeye gebe gibi görünüyor…
Güçlü ülkeler, iç meselelerinde daha hazmedici, farklılıklar konusunda kendisine olan güvenle daha kuşatıcı iken, zayıfladıklarında, bütün bu kontrollü zemin yerini endişeye bırakır…
Hatırlayın, özellikle Almanya ve Hollanda’da yaşananlar, Batı'nın kendisiyle ilgili endişelerinin başladığını gösteriyordu; dolayısıyla da zayıflamanın psikolojik bir emaresi olarak kendini ele veriyordu…
Artık “Doğulu” olarak gördüğü ve manipüle ettikleri tarafından manipülasyona açık hâle gelen bir Batı var demek istiyorum…
İktidarlarını istedikleri gibi tayin ettikleri, ekonomilerini speküle ettikleri insanları, kendi seçimlerinin en önemli malzemesi hâline getiren Batı, bu tavrıyla Doğu'nun ve özellikle de Türkiye’nin yükselen rekabet gücünü onaylayan hamleler yapıyor…
Özellikle İngiltere seçimleriyle başlayan ve birçok Avrupa ülkesinin seçimlerinin başat meselesi olan Erdoğan ve dolayısıyla da Türkiye, Hollanda seçimlerinin de ana belirleyeni olmuştu…
Bunlar iyiye de işaretlerdir…
Ta ki biz bir millet olabilme ve farklılıkları kuşatabilme noktasında daha hoşgörülü olabilmeyi başarana dek…
Biz güçlenerek onların kaybettiklerini kuşanabiliriz; hoşgörü ve farklılıkları kuşatma zemininde...
Ukrayna savaşıyla daha da kötüleşen, işleri iyi gitmeyen Avrupa’ya da insanlık dersi vermeye devam ederek ilerleyebiliriz…
İnsan ayırımı yapmanın, çifte standart uygulamanın doğurduğu felaketlerle yüzleşen Avrupa’ya hala bir yolun var olduğunu gösterebiliriz…
Kendini Doğu’ya karşı sürekli bir cephe olarak tahkim eden Avrupa’ya, en büyük darbeleri cephe içinden yediğini anlatabiliriz…
Güçlü bir tarihi temsil ediyoruz…
Kısa bir fetret dönemi yaşamanın sersemliğini üzerimizden bir an evvel atarak, yeniden bir şuur kazanmak ve kimliğimizi yakalamak zorundayız; ilimde, irfanda, sanatta, edebiyatta, mimaride ve tüm diğer medeniyet unsurlarımızda…
Haydi, yola çık, yol açık…
İsmail Öz / Diriliş Postası