Politik yarılmalar ve yardığı bakışlar…
Politize olmuş zihinlerin gölgeledikleri sadece bugüne ait olmasa da en çok etkilenenlerin şimdiyle ilgili olduğu bir hakikattir…
Başka bir ifadeyle bilimsel, objektif ya da görece daha soğukkanlı bakışların gösterdiğinden çok daha fazla mahrum olan şimdidir aslında…
Şimdinin insanları büyük bir maluliyet arz eden politize bakışlarla aynı şeye bakarlar ama aynı şeyi göremezler…
Sonuçlardan aynı şekilde etkilenseler bile sebepleri çok farklı dinamiklere bağlayarak, politik duruşlarının gölgelediği ufkun darlığına mahkûm olurlar…
Tıpkı bugün yaşanan ve hepimizin tenceresini, cebini, deposunu aynı şekilde etkileyen, canımızı yakan zamlara yüklediğimiz farklı anlamlar gibi…
Bir kesim dünyadan kopuk olarak bütün vebali iktidara yüklerken, bir kesim de koşulsuz olarak her türlü zammı savunma çabasında…
Peki, bu durumda çok daha dingin ve çok daha insaflı bir bakış mümkün olabilir mi?
Elbette mümkün bana göre…
Lakin zihinlerin politik esaretten kurtulması şartıyla…
Bunun olmasının çok kolay olmadığını hatta en zorunun bu olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır…
Bu politize olmuş bakışlar aslında politika yapıcılarının da istediği hatta beslediği bir durumdur ne yazık ki…
Çünkü seçmenlerini konsolide etmenin yolunun buradan geçtiğini iyi biliyorlar…
Sorgulamayan ve biat etmiş zihinler, en arananlar olarak belirginleşiyor bu durumda…
Politika yapıcılar ve partizanlığı besleyen yöntemlerin mimarları bu halleriyle, suçladıkları “cemaat”lerin bile çok daha ötesine geçebiliyorlar; kendilerince yorumladıkları cemaat algısıyla…
Gözleri ve zihinleri yıkanmış seçmen kitlelerinin ortaya koyduğu icraatlar, akıllara durgunluk verecek seviyelere ulaşabiliyor…
Hatta bu uğurda -içinde bulunduğunu bile unutarak- bindiği gemiyi batırmaya yönelebiliyor…
En son yaşanan “yağ” spekülasyonu bunun en çarpıcı örneğidir…
Bizzat savaşın yaşandığı ülkede bile bu denli bir panik yaşanmadığı halde, akılları tutulmuş bir kitle, sanki devlet buharlaşmış ve kendisi ortada kalmış gibi açlık derdine düştü…
Bunu yaptıran şeyin sadece aç kalma korkusu olmadığı çok açık…
Çünkü bu bakışı ve kışkırtmayı aşarak oyuna gelmeyenler de vardı ve sayılıları çok daha fazlaydı…
Evet, petrol fiyatları benim de camını yakıyor ama bu ülkenin petrol üretmediğini görmeme engel değil bu…
Hemen kuzeyimizde yaşanan bir savaşın bütün dünya için birçok dengeyi sarstığını görmeme de engel değil…
İktidarın kimde olduğundan bağımsız olarak gerçekleşen bütün bu zor koşulları hatta savaşın çıkışını dahi iktidara bağlayan zihinlerin savrulduğu yer, gerçek bir partizanlık değil de nedir?
Sorgulamayan, şövalye edasıyla partisini savunan zihniyetler, bunu arzulayan partiler için bir kazanç gibi görülse de, bir ülke için en büyük kayıptır…
Tarihte telafisi mümkün olamamış kayıpların mimarları da ne yazık ki bu zihniyetler olmuştur…
Asıl mücadele edilmesi gereken şey işte bu “zihin tutan partizanlık”tır…
DİRİLİŞ POSTASI
-
Emre 3 yıl önce Şikayet EtIsmail bey kaleminize saglikBeğen