Bir kariyer basamağı olarak İstanbul
İstanbul, dünyanın en önemli şehirlerinden biri kuşkusuz.
Öyle ya, üzerine şiirlerin, şarkıların yazıldığı, Peygamber müjdesine mazhar kaç tane şehir vardır ki.
Ve İstanbul öyle ya da böyle yolu onunla kesişmiş nice insanların hayatını değiştirdi, dönüştürdü, geliştirdi.
Bu, siyasiler/ devlet adamları için de öyle.
Fatih, İstanbul’u değil de başka bir şehri fethetseydi çağ açıp çağ kapatabilir miydi?
Ki öyle de oldu.
Başka şehirler de fethetti ama İstanbul onu dünyaya taşıdı, Osmanlıyı da dünya devleti yaptı.
Kıtalara köprü olurken üzerinden akıp giden her şey ayrı bir değer kazandı.
Evet, Sayın Erdoğan’ın da kaderi bu şehirle bileşti bir siyasetçi, devlet adamı olarak; ama geçip gitmedi.
Hep orada kaldı; ora ile kaldı.
Öyle iğreti, konar-göçer gibi değildi bu kalış.
Hala da öyle değil.
Bulduğu ilk fırsatta soluğu İstanbul’da alan bir Cumhurbaşkanı şimdi de.
İstanbul’a bu kadar vefalı başka bir siyasetçi var mıydı/var mı bilmiyorum.
Partisi, İstanbul seçimlerini kaybettiği halde elini İstanbul’dan hiç çekmeyen ve en büyük yatırımlarını hala İstanbul’a yapan bir lider.
Öyle ya, kazananların hal-i pürmelali ortaya çıksın diye elini bile sürmeyebilirdi.
Hatta belediye meclisindeki çoğunluğunu kullanarak, CHP’li başkana adım bile attırmayabilirdi.
Fakat o sadece İstanbul’da yaşamıyor; İstanbul ile yaşıyor.
İstanbul sevdası “-mış” gibi değil yani.
Onun için de hiç küsmedi, yüz çevirmedi.
İstanbul’a aşık, rakiplerinin esiklerini, beceriksizliklerini kapatma pahasına hep devam etti.
Fakat İBB’nin yeni başkanı için İstanbul çok pragmatik bir kariyer basamağı olarak kadı.
Bunu o kadar açık bir şekilde ve İstanbulluyu incitircesine yapıyor ki şaşırmaya bile fırsat bırakmıyor neredeyse.
Bulduğu her fırsatta tatile kaçan, farklı hayallerini beslemek için hep ikircikli konuşmalarla gündemde kalmaya çalışan bir yol izleyerek geçirdi dört yılı.
İstanbul hiç önceliği olmadı ama o basamağa basmadan olmayacağını da açıkça ve çok yakışıksız bir izhar ile gösterdi hep.
Erdoğan’ın hikayesini de hep hatırladı, hatırlattı ve kendisine örnek yaptı.
Ama bu hatırlayış çok eksikti.
Erdoğan’ın hikâyesinin çok samimi bir İstanbul aşkından oluştuğunu, çok gayretli ve başarılı çalışmalar içerdiğini, çok gerçek mağduriyetler barındırdığını hiç anlayamadı.
“Ben de Erdoğan gibi olacağım” demek, kötü bir taklitle olmazdı, olmayacak.
İstanbullu, gözüne bakıla bakıla ikinci plana itilmişliği, üzerine basılarak başka sulara atlanacağını kabul eder mi?
Bakıp göreceğiz, İstanbul bir kariyer basamağı mı yoksa aşkla, onurla bağlanılarak yaşanılacak, hizmetkâr olunacak bir dünya şehri mi?
Kötü tecrübeyi tekrarlamak İstanbul için çok mümkün değil bana göre.
Çünkü İstanbul, kararlarında hızlı ve ciddi olmuştur hep.
Zira her şeyin hızlı aktığı bu şehir, engellere uzun süre takılamaz…
Diriliş Postası
-
Cahid.... 2 yıl önce Şikayet EtKaleminize sağlık, Patlak lastik ekodan bir cacık olmaz, kendi mankurtları da anladı, ölümüne Reisleyiz her daim ölümüneBeğen Toplam 4 beğeni