Uzaylılar mı?
Dünyanın dışında da farklı hayatların olabileceği inancı, yadsıyacağımız bir şey değil.
Lakin üretilen senaryoların ve ortaya konan delillerin komikliği de bir o kadar yadsınacak şeyler gibi geliyor bana.
3D gibi bir teknolojinin olduğu çağda her türlü modellemeyi yapmak, hiç de zor olmasa gerek.
Güya Peru’da 2017 yılında uzaylı mumyaları bulunmuş.
Bir de yemin ederek savunmuşlar iyi mi?
Bilime yeni bir yöntem de eklenmiş oldu: Yemin.
Oysa bilim yemine değil, kanıta bakar.
Madem kanıtlar yeterli, yemin niye?
Ve madem yeminli yöntemi böylesine önemsemiş durumda bir dünyada yaşıyorsak o halde benim de yemin ederek savunacağım tezlerim var…
Mesela benim için de işletilebilir mi bu yöntem?
Değilse hangi değerler üzerine yemin ettiğini bilmediğim insanların yeminini neden dikkate alayım?
Kaldı ki ekrandan bile o “şey”lerin ne denli basit objeler olduğunu görebiliyorum.
Yere, göğe koyamadığımız “kurtarıcı uzaylılar” bu kadar basit donanımlı ve ölümlüler demek ki…
Neyse ki mumyalamayı biliyorlarmış!
Fakat mumyalayanlar da neredeyse bin yıldır bir daha görülmemişler.
Burada bütün mesele, yalanın sistematik olarak söyleniyor olmasıdır.
Yalanlar ya da yeminler, duygulara dayalı bir iletişim kurmaya çalışır.
Bu noktada önemli olan argümanların doğruluğu değil, en iyi uyarım sağlayan enformasyonun varlığıdır.
Zira sistematik yalanlar, yeni bir “gerçeklik” icat ederek insanları şaşırtırlar ve dikkatleri üzerlerine çekerler.
İnsanların şüphe edebileceği noktalar önceden tahmin edildiği için sistematik yalan üreticileri, yalanlarının belirli bir tutarlılıkta olmasını gözetirler.
Bu sayede yalan üzerine kurulu icatlar, kitleler üzerinde ‘gerçek’ etkisi yapar.
Mesela bazı arkeologlar da benzer yöntemle, buldukları bir sikke üzerine medeniyet anlatısı inşa ederler.
Oysa o medeniyet gerçekten var mıdır ya da en azından anlatılanlardaki gibi bir karşılığı var mıdır, bilinmez.
Buna rağmen anlatılar, meraklı zihinlerdeki yerlerini almakta gecikmez.
Mesela Hitler’in de bütün gücü bu yöntemden geliyordu ve kendisini hakikatin savunucusu olarak yansıtıyordu.
Oysa her cümlesi bir icat idi; geleneği ve dayanağı yoktu.
Sistematik yalan üzerine kurulu icadı, hakikatin yerine ikame etmek isteyen herkes amacı farklı olsa da aynı yolu izlemiştir.
Ülkemizde yaşanan “tarih icadı” da aynı zeminde gelişmedi mi?
Gerçek tarihin karşısına yeni bir gerçeklik inşa edilmedi mi?
Ve bugün bu icat tarihin, takipçilerinin olduğu inkâr edilebilir mi?
İçinde bulunduğumuz enformasyon çağında krizler daha çok bilişsel düzeyde oluşturulduğu için komplocular da üretimlerini bu gerçekliğe uygun olarak hayata geçirirler.
Zira komploların en sevdiği mümbit alanlar, gerçek ya da sanal krizlerin olduğu alanlardır.
Krizdeki insanların olağanüstü kısa bir sürede bulmaya çalıştıkları cevaplar sadece komploculardan gelir.
İnsanın komplo zaafı, gizlenene karşı duyduğu ihtiraslı keşif arzusu, tecrübe edemediğine ve batini olana karşı endişeli hâli, birilerinin her türden sömürü iştahını da kabartıyor elbette.
Eğer insanın bu türden zaafları olmasaydı iyi ya da kötü ütopyalar üzerine kurulu eserler, gerçeğin önüne geçerek satış rekorları kırabilir miydi?
Zira kurmacanın beslendiği damar ya da gördüğü ilgi, ele aldığı konunun zamanının krizli olanlarıyla kurduğu bağdır.
Hatta bazı ütopyalar, kurmacalar insanın temel korkuları üzerine inşa edildiği için zamanlarını aşarak binlerce yıl yaşayabilmiştir.
Ütopya eserler elbette yalan kategorisinde değildir.
Lakin ürettikleri sistemli kurmaca ile “olabilirlik” hayali kurdurdukları oranda ilgi görürüler.
Platon’un asırlardır yeri sarsılamayan ütopik devleti, Fârâbî’nin Medinet’ül Fazılası, Thomas Morus’un “Ütopya Adası”, Tommaso Campanella’nın “Güneş Ülkesi”, Francis Bacon’ın “Yeni Atlantis”i, George Orwell’in 1984’ü, Aldous Huxley’in “Cesur Yeni Dünya”sının gördüğü ilgi, anlatmak istediklerimizin en önemli delilidir.
Zira bir dönem ülkemizde ilgi uyandıran “Metal Fırtına” da benzer bir zeminden beslendi.
Hülasa olarak şunu ifade edeyim;
Bugün karşımızda duran uzaylı mumyaları, eğer bir sistematik yalanın ürünüyse çok beceriksiz bir yalancılıkla, eğer bir kurmaca ise çok başarısız bir kurmacayla, eğer bilimsel ise çok uydurmaca bir bilimle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum.
Yeminli kurmacayı yiyenlere afiyet olsun…
DİRİLİŞ POSTASI
-
Necmi Uluslu 2 yıl önce Şikayet EtMüslüman olan bir insan bu tür uydurmaları kaale alamaz.Ancak buna materyalis, dini inancı olamayanlar inanır.Beğen Toplam 2 beğeni