Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?
Adlarını gönlümüze nakşettiğimiz güzel adamların peş peşe sonsuzluk kervanına katıldıklarını duyunca üstadın ‘Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?/ Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?’ şiirini okumaktan kendimi alamadım.
Düşünce ve kültür dünyamızın yıldızları birer birer gitti.
Üstad Sezai Karakoç’tan sonra fikir dünyamızın güzide isimlerinden Teoman Duralı hocamız da hayata veda etti.
Kısa bir süre önce Büyükdoğu okulunun gayretli talebelerinden Mustafa Yazgan’ı henüz toprağa vermişken eylemciliğiyle öne çıkan son devrin çilekeşlerinden Yılmaz Yalçıner’in de ani vefat haberini aldık.
Son yıllarda ülkemizin yetiştirdiği çok sayıda şahsiyet göçünü topladı.
Bize düşe düşe ağlamak düştü.
Gidenler vazifelerini yaparak gitmenin huzuruyla gittiler.
Gidenlere değil geride kalanlara yani kendimize ağlamalıyız aslında.
Neyi kaybettiğinin idrakinde bile olmayan kalabalıklar için dökmeliyiz gözyaşımızı.
KÂİNAT BOŞLUK KABUL ETMEZ
Gidenlerin bıraktığı büyük boşluğu mutlaka doldurmalıyız.
Mehmet Genç’in yeri nasıl dolacak?
Fuat Sezgin’in yeri nasıl dolacak?
Halil İnalcık’ın yeri nasıl dolacak?
Semavi Eyice’nin Kemal Karpat’ın ve daha birçok öncü ismin yeri nasıl dolacak?
Bu zor soruya cevap aramak gibi bir meselemiz olmalı.
Elbette devrine mührünü vuran dev şahsiyetler kolay yetişmiyor.
Ama bize düşen çalışmak çabalamak kendi çağımızda omzumuza düşen sorumluluğun farkında olmak.
Yeni güzel adamları yetiştirecek iklimi oluşturmalıyız.
Ülkemizi istikbale sağ salim taşıma azminde olacak nesillerin yetişmesi için ne gerekiyorsa yapmalıyız.
Vakit dövünme vakti değil.
Gidenler ağlanmayı fazlasıyla hak ediyorlar lakin ağlamaya bile zamanımız yok.
Bu topraklara ilk adımımız attığımızdan bugüne daima var olma savaşı verdik. Bundan sonra da şiddetlenerek bu savaş devam edecek.
Fikir cephesinde sanat edebiyat cephesinde kısaca bütün cephelerde güçlü durmamız gerekiyor.
Hangi alanda vazife verilmişse orada nöbetimizi hakkıyla tutmamız gerekiyor.
Veda edenler son nefeslerine kadar bayrağı burçlarda tuttu nöbetlerinin şuurunda bir ömür sürdü.
Bize hayatlarıyla pırıl pırıl bir örneklik sundukları gibi yıllarca istifade edebileceğimiz muhteşem eserleri de bizlere emanet bıraktılar.
Yeni nesilleri onların eserleriyle buluştursak bile çok anlamlı bir vazife üstlenmiş oluruz.
Şüphesiz kayıplarımız büyük ama bu durumun bizleri kimsesizlik psikolojisine itmesine müsaade etmemeliyiz.
Büyüklerin ölümünde de sır vardır. Onlar ölürken de yeni doğuşların müjdesini verir. Böyle de bakmak lazım.
Hatta kılıcın kınından çıktığı gibi vefatlarından sonra hayatlarındakinden daha fazla tesirleri artmıştır.
Adını andığımız kendileriyle aynı çağda yaşamaktan şeref duyduğumuz güzel fikir önderleriyle başlamadı mücadelemiz.
Şüphesiz onların ölümüyle de mücadelemiz sona ermeyecek.
Bulunduğumuz şehirlerde Sezai Karakoç okuma halkaları Teoman Duralı anlama halkaları kurarak mücadelemizi halka halka daha da büyütülebiliriz.
Onlar da kendilerinden öncekilerin izini sürerek zirvelere ulaştılar.
Biz de onların izini sürecek kuşakların yetişmesi için büyüklerin bıraktıkları mirasa sahip çıkabiliriz.
Hayat devam ediyor.
Savaş devam ediyor.
Mutlak kitabımızda buyurulduğu üzere onlar bir ümmetti, geldi geçti.
Onlara kendi kazandıkları, bize de kendi kazandığımız yazılacak.
Onlar imtihanlarını hakkıyla verdi.
Biz ne durumdayız ona bakalım…
Gidenlere rahmet, kalanlara direnç ve selâmet niyazıyla…
-
enverreis 2 yıl önce Şikayet Etyüreğine sağlık aziz dostBeğen Toplam 4 beğeni