Kardeşlik aşısı
Sokak röportajlarından ekranlara yansıyan konuşmaları izleyince hali pür melalimizin pek de iç açıcı olmadığını net bir şekilde görebiliyoruz.
Sohbet etmek yerine kavga etmeyi hakkaniyetli eleştiri yerine linç etmeyi tercih eden kalabalıklar arasındayız.
Bizi bir edecek ne kadar değer varsa hepsine sırtımızı dönüp bizi paramparça edecek her şeye sımsıkı sarılmışız.
Millet fotoğrafımız çoktandır flu. Fotoğrafta pek iyi çıkmıyoruz. Millet olma vasıflarımızı kaybetme noktasına gelmişiz. Bu bir krizdir.
Türkiye’de asıl konuşulması gereken kriz budur. Bütün krizlerden çıkış yolu bulunur. Mesela ekonomi bugün kötüdür yarın düzelir.
Fakat millet paramparça edildiğinde toplaması zor olur. Böylesi bir sonuç kriz değil kıyamet olur.
Bunu kim dert edecek bilmiyorum. Ama dert etmediğimiz meselelerin başımıza dert olduğu konusunda gayet tecrübeliyiz.
Kutuplaşmak konusunda da çok profesyoneliz. Hemen her konuda karşıt bir grup oluşturabiliyoruz. Bölünebildiğimiz kadar bölünüyoruz.
Aynı çizgideki partilerden onlarca parti doğdu. Aynı şeyhe bağlı tarikatlardan çeşit çeşit yapılar oluştu.
Kutupçular kendi aralarında da yeni kutuplar oluşturdu. Etnik kökenler köpürtüldü.
Dini anlayışlar keskinleştirildi. Mezhepsel farklılıklar yanlış anlaşıldı.
Futbol taraftarlığı fanatizme dönüştürüldü. Aynı görünenler bile ayrıştırıldı.
Sosyal medya profilinde Atatürk fotoğrafı olanlar birbiriyle kavga ediyor.
Profilinde Mahmut Efendi olanlar birbirine hakaretler savuruyor. Profilinde Kelimeyi Tevhid olanlar birbirini ölümle tehdit ediyor.
Geçmişte aynı partide mücadele etmiş kişiler şimdi birbirlerine hakaretler savuruyor. Savruldukça savruluyoruz.
Göç politikasının yanlışlığını göçe mecbur bırakılan masumdan çıkarmaya çalışıyoruz.
Devletine milletine bağlı Alevi kardeşlerimizle illegal sol örgütlerin taşeronu olmuş Ali’siz Alevileri karıştırabiliyoruz.
Eli kanlı hain PKK’nın günahını örgüte karşı olan vatandaşlarımızın omuzuna yükleyebiliyoruz.
Dini kisveli birinin şahsi hatasını anında bütün inananlara mal edip hepsini tahkir edebiliyoruz.
Düşman üretme düşmanlığı büyütme merkezi gibi çalışanlar var.
Çabuk gaza geliyor hemen öfkeleniyoruz.
Genellikle genellemeciyiz. Oysa ki her kesimin içinde iyiler kötüler var.
Her şehrin iyisi var kötüsü var.
Toptancılık tedavisi zor bir hastalık.
Bütün Suriyeliler aynı değil. Bütün Türkiyelilerin aynı olmadığı gibi.
Bütün solcular aynı değil bütün sağcıların aynı olmadığı gibi.
Bir Kürt’le anlaşamayabilirsiniz ama bin Kürt’le dost olabilirsiniz.
Bir Arap size yanlış yapmış olabilir ama bin Arap’tan iyilik görebilirsiniz.
Bunu uzattıkça uzatabiliriz.
Birbirimize girmemizi planlayanların planını bozmak için aklıselimden uzaklaşmamamız gerekiyor.
Türk- Kürt, Alevi- Sünni, Laik- Anti Laik çatışması tutmadı. Şimdi Suriyeliler üzerinden kışkırtmalar yapılıyor.
Milyonlarca Suriyeli’ye düşman olacak halimiz yok. Düşmanımız Suriyelileri Türkiye’ye göçe zorlayanlardır.
Suriyelileri evinden yurdundan edip mülteci durumuna sokarak Türkiye’nin içini karıştırmak isteyen emperyalist oyunları bozmak için çalışmazsak bu coğrafyayı daha da yaşanmaz kılmak isteyenlere fırsat vermiş oluruz.
Suriyelileri göndermeyi elbette sağlık bir zeminde tartışalım ama ondan önce tartışmamız gereken mesele emperyalistleri coğrafyamızdan göndermemiz gerekliliğidir.
Yoksa ne savaşlar, ne göçler biter, ne gözyaşları ne de kaoslar biter. Ne olursa olsun gitsincilerle ne olursa olsun kalsıncılar arasındaki kör dövüşten çıkmak lazım.
Kardeşi kardeşe düşüren üst akıllara karşı fırsat vermemek için akıllı olmamız gerekiyor.
Kardeşlikten başka şansımız yok. Kardeşlik en büyük silahımız.
Bu topraklarda binlerce yıldır içimize giren virüsler sebebiyle oluşan krizlerin çoğu kardeşlik aşısıyla çözülmüştür.
Yan etkisi olmayan bu aşılar batının maddi laboratuvarında değil Anadolu’nun mana laboratuvarında üretilmiştir.
Dertlere derman bu topraklardadır. Kardeşlik aşıcıları bu coğrafyanın huzur mimarlarıdır. Yeniden onların aşılarını gönlümüze zerk ederek yenilenmeye ihtiyacımız var.
Emperyalistlerin virüslerine karşı evliyayı Kiramın aşılarını olarak direncimizi artıracağız.
Anadolu’nun şifacıları Anadolu erenleridir.
Hz Mevlana, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre ve birçok gönül eğitimcisi güzellik öğreticileri insanlığa yüksek ufuklar kazandırıp olaylara Hak nazarından öğretmişlerdir.
Bütün insanlığı aynı muazzam bütünün parçalarından ibaret görmeyi ve özdeki birliği yakalamayı öğütlemişler, fertleri insan olma makamına yükseltmişlerdir.
Büyük gönül öncülerinin sözlerini şiirlerini bugün de incelediğimizde her biri kardeşlik’ bildirisi gibi içimizi ışıtmakta yolumuzu aydınlatmaktadır.
Yeniden coğrafyamızın selameti kurtuluşu da öncü erenlerin bizlere aktardığı bu engin bakış açısındadır.
Bu bakış açısını yakalamış “ kardeşlik” duygusuna yükselmiş bir insanın nasıl düşünüp nasıl hissedeceğini anlayabilmek için, Yunus Emre’nin şiirleri bu konuda bizim için güzel bir örnektir:
Cümle yaratılmışa bir göz ile bakmayan
Şer’ ile evliyaysa hakikatte âsidir
Kardeşlik şuuruna eren insan karşılaştığı her insanı büyük insanlık ailesinin bir ferdi olarak aynı özden geldiği bir kardeşi mertebesinde görür ve cümle alemi kendinden bilir…
Erenler bunda kalmadı vardı yoluna durmadı
Hakk’ı gerçek sevenlere cümle âlem kardeş gelir
Ancak evrenlere sinmiş hakikati ve hakikatin Mutlak Sahibini bütün hakikatiyle tanıyıp sevebilen insan, insanlar arasındaki tefrika duygusunu aşabilir.
Hakikat erleri bölmekten uzak durup birleştirmeye gayret ederler. İyiler birleştirir kötüler böler. Bölücülük şeytanın mesleğidir. O sebeple Terör örgütleri şeytanın oyuncağıdır.
Bizim sözde değil özde kardeş olmamız gerekir. Gerçekten kardeş olmazsak kavga bitmez, yangın sönmez.
Gerçek kardeşliği Hz Mevlana şöyle gösterir:
Beri gel beri, daha da beri /Mademki ben senim, sen de bensin /Niye bu senlik benlik
Biz Yüce Yaratıcının ışığıyız Işık ışıktan ne diye kaçar böyle? Herkesle barışıp kaynaş/
Kendinde kaldıkça bir zerresin /Ama herkesle birleşince bir ummansın...
Hülasa bütün insanlığa “bir göz” ile bakabilmeyi başarmış kâmil hak dostlarının bu topraklara çaldığı maya bizim kurtuluş reçetemizdir.
O mayaya ve manaya sahip çıkarsak selamete ereriz yoksa birbirimiz yeme devam ederiz.
-
MUSTAFA YAZKAN 2 yıl önce Şikayet EtHocam, çok güzel yazmışsınız. Değerlerimizi kaldırmaya çalışanlara karşı ısrarla iyilik hareketini tüm katmanlara yaymalıyız. Herkese görev düşüyor. Öğretmenlere, hocalarımıza, yöneticilerimize, anne-babalarımıza...İhmal edilen her bir iyilik, görev yarın daha büyük sıkıntı oluşturacak.Beğen
-
erdem 2 yıl önce Şikayet EtToplum, kendinde bir keramet var sanıyor. Çünkü ekranlarda konuşan milliyetçi-muhafazakar konuşmacılar yıllarca böyle telkin ettiler. Oysa keramet bu topraklarda. Hz. Peygamberin, İstanbul'un Fethini teşvik eden hadisinin hikmetlerinden biri de budur. O yüzden Vatanımızın kıymetini bilelim. Bozguncuların peşine takılıp tefrikaya kavgaya düşmeyelim.Beğen Toplam 6 beğeni
-
Dünya 5ten büyük 2 yıl önce Şikayet EtKendini muhafaza etme refleksi belki doğaldır kısmen, yalnız medeni olmalıyız, yabancılarla ilgili kanunlar iyi olmalı, Avrupalı ırkcılardan farklı olmalıyız, ne zalim ne enaye olalımBeğen Toplam 1 beğeni