CHP kendi baharını mı yaşıyor?
CHP'nin cumhuriyetle yaşıt tarihinin önemli bir bölümü devlet partisinden halkın partisine geçiş sancısıyla geçti.
1959'daki "İlk Hedefler Beyannamesi" de 1966'da ortanın solu yaklaşımı da hatta Ecevit'in 70'lerdeki sosyal demokrat çıkışı da bunu başarmaya yetmedi.
Deniz Baykal'ın "yeni sol" arayışları ise ölü doğduğu için hiçbir etkisi olmadı. Ve CHP, 2002'deki AK Parti iktidarıyla eskisini aratmayacak kadar "devlet partisi" imajına büründü.
Son iki yıldır, 22 Mayıs 2010'dan bu yana Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte derin bir altüst oluş yaşıyor. Vesayet sisteminin "Biraz değişim" arayışının bir ürünü olarak devreye sokuldu ama geldiğimiz noktada 1930'ların "6 oku" ile CHP'nin, Türkiye toplumuyla buluşamayacağı görüldü. Bunda vesayet sistemini gerileten 12 Eylül 2010 referandumunun etkisi büyük.
O referandum, siyasete kurumların desteğini kaldırmış, halktan oy almanın önünü açmıştı.
"Yeni CHP" bu zeminde siyaset yapacaktı ve bu nedenle mevcut siyasetini gözden geçirmeliydi. Son iki yıllık iç iktidar kavgası bittiği için CHP, önümüzdeki hafta 17-18 Temmuz'da yapılacak 34'üncü Olağan Kurultayı'na yeni siyaset arayışıyla gidiyor.
Dün ortaya çıkan "CHP'de 4 eğilim" arayışı bu çabanın bir ürünü. Biraz rahmetli Turgut Özal'ın Anavatan'ını hatırlatsa da CHP açısından yeni bir durum... En azından içindeki farklılıkların adını koyması bile yeni bir hamle.
Böylece CHP içinde, sosyal demokratların, sosyal liberallerin, sosyalistler ve Kemalistlerin olduğu gerçeğini kabul ederek "tek yapı"nın hakimiyetinde olmadığını topluma deklare ediyor.
Köşe yazısının tamamını özgün kaynağından okumak için tıklayınız