Mehmet Acet
Mehmet Acet
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

AB ile ilişkilerde ‘yeni normale’ dönüş

GİRİŞ 29.03.2021 GÜNCELLEME 29.03.2021 YAZARLAR

Geçen haftanın en önemli dış politika gelişmelerinden birini, Avrupa Birliği’nin Liderler Zirvesi’nde Türkiye ile ilgili sergilenen tutum ve alınan kararlar oluşturdu.

Zirve bildirisinde Türkiye ile ilgili, hukukun üstünlüğü ve temel haklarla ilgili bir takım kaygılar dile getirilse de, önceki iki zirvedeki atmosferle birlikte düşünüldüğünde ‘pozitif gündeme’ dönüş sinyallerinin verilmiş olması önemliydi.

Bu minvalde, bildiride yer verilen “AB’nin Türkiye ile kademeli, orantılı ve geri dönülebilir şekilde işbirliğini geliştirmeye hazır olduğu” ifadesinin altı çizilebilir.

Türkiye/AB ilişkilerinin son 6 ayını bir süreç ve içinden geçilen bir tünel olarak varsayacak olursak, yaz aylarındaki Doğu Akdeniz gerilimiyle ilerleyen dönemde, Ekim başında ve Aralık’ta yapılan liderler zirvesinde, Fransa’nın bastırması, Yunanistan’ın kışkırtmasıyla ‘yaptırım’ gündemli bir hava söz konusu olmuştu.

Şimdi ise, yaptırım seçeneği rafa kalkmış, 18 Mart 2016’da yapılan mülteci anlaşmasının yenilenmesi, Türk vatandaşlarına vizesiz Avrupa seyahatinin önünün açılması, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi gibi daha ‘dingin sularda’ müzakere edilebilecek konu başlıklarına dönülmüş oldu.

MERKEL’İN YOĞUN TÜRKİYE MESAİSİ

2016’da Suriyeli göçmenleri diğer Avrupa ülkelerine göre çok daha fazla kabul eden Almanya Başbakanı Angela Merkel, bir süre sonra iç politikada ‘saldırıların’ hedefi olmuştu.

Merkel, bu sıkışıklıktan kurtulmanın yolunu Türkiye ile göç anlaşması yapmakta buldu.

O dönem, Ak Parti hükümetlerinde Başbakan Yardımcılığı yapan bir ismin ifadesiyle “Panik halinde” Türkiye’ye arka arkaya ziyaretler yaptı.

(Gerçi, WikiLeaks belgelerine göre ABD’li diplomatlar Merkel’i hakkında, söylenenlerden etkilenmeyen ve vurdumduymaz anlamında kullanılan ‘Teflon’ tabirini kullanıyorlardı)

Üst üste yapılan o ziyaret trafiğinin sonunda 18 Mart anlaşması yapılmış, Avrupa’ya olan göçler azaltılmıştı.

MERKEL’İN TUTUMU, ANKARA’DA MEMNUNİYETLE KARŞILANDI

Korona pandemisi nedeniyle yüz yüze olmasa da, Şansölye Merkel’in son üç aydaki Türkiye mesaisinin, 2016’nın çok gerisinde kaldığı söylenemez.

Aralık’ta, Şubatta, Mart’ta birden fazla olmak üzere sık sık görüşmeler yapıldı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Almanya Başbakanı Merkel arasındaki videokonferans yöntemiyle yapılan görüşmelerin sonuncusu, Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’nin hemen öncesinde gerçekleşti.

Günün sonunda, Merkel’le yürütülen bu görüşmeler, Ankara’nın ‘takdir ifadelerinde’ yer buldu.

Geçen hafta Salı günü yapılan son görüşmenin ardından Anadolu Ajansı’nın geçtiği haberi araya girmeden aktaralım:

“Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile görüşmesinde, Türkiye-AB ilişkilerinde diyaloğun ön plana çıkarılmasının olumlu yansımalarını hep birlikte gördüklerini, bu atmosferin oluşmasında Merkel’in şahsi katkısının önemli bir rol oynadığına inandığını ifade etti.”

Erdoğan’ın Merkel’e karşı zaman zaman eleştirel bir pozisyon aldığı düşünüldüğünde, bu son görüşmenin ardından “Türkiye/AB ilişkilerinde diyaloğun ön plana çıkarılmasına yaptığı şahsi katkıya” vurgu yapması dikkat çekici oldu.

Merkel’in şahsi katkısına yapılan atıf üzerinde durulurken, iki hususun altı çizilebilir:

1-Yaz aylarında yükselen Doğu Akdeniz gerilimi sırasında karşımıza çıkan Merkel tutumu,

2-Doğu Akdeniz meselesi dışında kalan, mülteci anlaşmasının yenilenmesi, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, Türk vatandaşlarına Vizesiz Avrupa’ya seyahat hakkının tanınması gibi konular.

Yaz aylarında Doğu Akdeniz’le ilgili Yunanistan’ın ‘maksimalist’ taleplerle, Avrupa’nın şımarık çocuğu rolünü çok güzel oynadığı, Fransa’nın ise, Avrupa’nın güvenliği benden sorulur edasıyla bu krizi kışkırttığı bir ortamda, Merkel yine yapıcı bir rol üstlenmiş, Fransa ve Yunanistan’ın tutumundan Almanya adına rahatsızlık duymuş ve ‘arabulucu’ rolüne yaslanarak, bu iki ülkenin pozisyonundan kendisini ayrıştırmıştı.

Kasım ayında yapılan ABD seçimlerini, Amerika’yı Amerika’ya taşımak isteyen Trump’ın yerine, Amerika’yı Uluslararası arenaya geri getirmeyi vadeden Biden’ın kazanması Almanya’nın işine yaradı.

Dikkatli gözler, Fransa’nın ‘agresif’ söylemlerinin birden fren yapmasını, ABD seçimlerinin sonuçlarıyla kolayca ilişkilendirebilir.

Ankara, bu rahatsızlığı yaz aylarında gördüğü için, yani Fransa/Yunanistan birlikteliğinin Almanya’yı rahatsız ettiğini fark ettiği için, Merkel’in ‘arabuluculuk’ misyonuna yeteri kadar destek vermişti.

Bu geldiğimiz nokta, o günlerden beri işleyen mekik diplomasisinin bir sonucu oluyor aynı zamanda.

Yenişafak

YORUMLAR 1
  • Sezai Refik 4 yıl önce Şikayet Et
    Bu işlerin normali anormali mi kaldı, kaç ülke var bizim gibi kapısında bekleyen yalnız biz varız biz onurlu bir milletiz bu muameleyi hak etmedik aslında kapıyı zorlayıp duruyoruz ne diye ne için hangi gayeyle ölü doğmuş bir ab için bütün bunlara değer mi ? Ne deniyordu " Siz onların dinine girmedikçe sizden razı olmazlar " kendimizi kandırmayalım lütfen !..
    Cevapla