Ekonomide toparlanma işaretleri ve ezber bozan yeni gelişmeler
Churchill’e atfedilen meşhur bir sözdür:
“Savaş generallere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir”
Ekşi sözlükte yazılanlara bakacak olursak, bu sözlerin ‘kısaltılmamış’ ve ‘uyarlanmamış’ hali şöyledir:
“Savaş konusunda askerleri dinledim. Ekonomik konularda ise akademisyenleri. Ancak, her zaman kararı ben verdim. Çünkü savaş askerlere, ekonomi ise akademisyenlere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir.”
Doğrusu bu sözlerin ‘ekonomistlerle’ ilgili kısmını ben de yeni öğrenmiş oldum.
Bu sözler üzerinden genelleştirmeler yaparak, bu işlerde uzmanlaşmak için yıllarca dirsek çürüten saygın ekonomistlere haksızlık etmek istemem.
Ancak, son dönemde örneklerini çokça gördüğümüz gibi, ekonomist kimliğini muhalif siyasi kimliğine feda edenler için aynı şeyleri söylemem mümkün değil.
Mesela en son, ekonomi alanında bir hayli popüler olan, ‘hoca’ sıfatını da kullanan bir ismin “Faizler yüzde 25 olsaydı bütçe bu kadar açık vermezdi” şeklindeki sözlerini görünce, “Bakınız işte o da muhalif kimliğini ekonomist kimliğinin üstüne çıkarmış” diye içimden geçirmek zorunda kaldım.
Niçin böyle diyorum?
Çünkü bu konu, yani bütçe meselesi, illa ki ekonomi eğitimi almayı gerektirmeyecek kadar ve de çarpıtılamayacak kadar ‘rakamsal’ bir mesele.
Geçen hafta başında açıklanan 9 aylık bütçe performansı, sabit ve dar gelirlileri desteklemek adına vazgeçilen takribi 300 milyarlık miktara rağmen, son yılların en iyi performansının sergilenmekte olduğunu gösteriyor.
EKONOMİDE TOPARLANMA İŞARETLERİNİ GÖSTEREN SON VERİLER
Rakamlara bakınca, büyüme odaklı ekonomi modelinin en olumlu sonucunun bütçe de karşımıza çıktığı rahatlıkla söylenebilir.
Şöyle ki;
2022 bütçesi için yıl sonunda yüzde 3,5 olan bütçe açığı hedefi, Ekim, Kasım ve Aralık aylarında 400 milyar liradan fazla açık verse bile tutturulmuş olacak.
(Yıl sonu hedefi 461 milyar lira, Ocak/Eylül dönemi bütçe açığı 45,5 milyar lira)
Demek ki, mili disiplin anlamında da gayet iyi bir performans sergilenmekte.
SON ÜÇ AYDAKİ TOPARLANMANIN RAKAMLARA YANSIMALARI
Devam edelim:
-Dolar kurunun 2022 yılındaki seyrini gösteren tabloya baktığınızda, özellikle son üç ayda ‘atak’ denebilecek bir hareketliliğin olmadığı görülebiliyor.
-Üstelik bu durum, Amerikan dolarının diğer para birimlerini ezip geçtiği bir ortamda bu şekilde karşımıza çıkıyor.
-Yine üstelik, gelişmiş ülkeler dahil herkesin sert faiz artırımına gittiği bir ortamda, Türkiye Merkez Bankası’nın üç aydır faiz indirdiği bir ortamda bu tablo karşımıza çıkıyor.
-Bu durumda, geleneksel tezlerden biri olan, kur ataklarını önlemek için faiz artırmak zorundasınız tezini çürüten bir Türkiye örneği ile karşı karşıyız diyebilir miyiz? Evet, son gelişmeler açıkça gösteriyor ki bunu diyebilecek durumdayız.
MERKEZ BANKASI REZERVLERİ BU YILIN EN İYİ SEVİYESİNİ YAKALADI
Devam edelim…
-Kur Korumalı Mevduat’ın kur ataklarını önlemede gayet etkili bir enstrüman olduğu, hem atakları önlemedeki başarısı, hem de bankalardaki döviz mevduatlarındaki çözülmeyi desteklemesi görüldüğü için ortada.
-KKM, şimdiye kadar 85 milyar lira maliyet üretti, bu doğru ancak bu maliyetin yukarıda sözünü ettiğim son yılların en iyi bütçe performansı içinde olduğunu hatırlatmak isterim. Bir başka deyişle, KKM’nın olmadığı dönemde bütçe verileri daha iyi değil, daha kötü durumda idi. Bütçe performansı bu kadar iyi ise, KKM’nin yüküne değil de, pozitif katkılarına odaklanmak daha adil olmaz mı?
-Merkez Bankasının 14 Ekim haftasında açıkladığı rezerv rakamları, 2022’nin en iyi rakamlarına ulaşıldığını gösteriyor. (Brüt 116 milyar dolar)
-Enflasyonda son üç ayın toplamı (Temmuz, Ağustos, Eylül) yüzde 7,02 olarak açıklandı. Bu durum, enflasyonun ateşinin nispeten düştüğüne delalet ediyor.
-Döviz kurları ve enerji fiyatlarında sert artışlar olmadığı takdirde, enflasyonun önümüzdeki aylar içerisinde aylık olarak makul seviyelerde ilerlemesi, Aralık’tan itibaren de baz etkisiyle gerilemeye başlaması bekleniyor.
BİR DE ENFLASYON DÜŞERSE…
Bütün bu pozitif veriler, bardağın boş tarafını görmemize mani olmamalı tabi.
Son on ay içinde Aralık 2021’ten itibaren alıp başını giden enflasyon, özellikle sabit ve dar gelirlilerin satın alma gücünü ciddi anlamda sarstı.
Burası doğru ama, “Yeni modele geçilmeden geleneksel yöntemlerle yola devam etseymişiz durumumuz daha mı iyi olurdu” sorusuna verilebilecek cevap, bugün Dünya ekonomilerinin geldiği nokta itibarıyla “Hayır, aksine çok daha kötü olabilirdik” şeklinde de olabilir.
Avrupa Birliği ülkeleri, İngiltere başta olmak üzere herkes birbiriyle yarış yaparcasına faiz artırıyor.
Dünya Bankası ve IMF başkanları, arka arkaya yaptıkları açıklamalarla, sert faiz artışlarının ‘Gerçek bir tehlikeyi’ beraberinde getirebileceği uyarısında bulundular..
Gerçek şu ki; koca koca ülkeler şu son birkaç ay içerisinde sert faiz artışı yapmalarına rağmen, para birimlerini dolar karşısında etkili bir şekilde koruyamadılar.
Ama biz, son üç ay içinde faizi artırmak şöyle dursun, ciddi oranlarda indirerek Lirayı dolar canavarına karşı korumayı başarabildik.
Bu durumda “Demek ki, Merkez Bankası’nın Liralaşma stratejisinin arkası doluymuş” diye düşünmez misiniz?
YENİ MODELE GEÇMEMİŞ OLSAYDIK VAZİYET NE OLURDU?
Şöyle bir tablo düşünelim:
Sert faiz artırımına rağmen enflasyonun yine de frenlenemediği, FED’in faiz artıracağı dönemler her yaklaştığında, doların daha önce olduğu gibi sert ataklar yaptığı, (FED faizi bir yılda 0,25’ten 3,25’e kadar yükselerek 13 kat arttı) öbür tarafta durgunluk nedeniyle işsizliğin alıp başını gittiği, yüzde 15’lerin üzerine çıktığı, yaprak kımıldamayan bir ekonomik ortam…
Ne kadar bunaltıcı olurdu değil mi?
Kendi namıma şunu bütün içtenliğimle söyleyebilirim:
Hem içeride, hem dışarıdaki gidişata bakınca, geçen yılın sonlarına doğru Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kararlı ve cesurca hayata geçirdiği yeni modele geçilmemiş olsaydı, tam da böyle bir Türkiye ortamında kendimizi bulacağımıza dair inancım giderek daha bir güçleniyor.
-
Kaan 3 yıl önce Şikayet EtAllah razı olsun. Tabloyu çok güzel izah etmişsiniz bizin de devletimize olan güvenimizi artırıyorBeğen Toplam 2 beğeni
-
Burak 3 yıl önce Şikayet EtValla ben ve sülalemde ekonomik olarak nir toparlanma yok hatta arkadaş çevremdede yok uzak akrabalarımdanda zengin olan duymadım hatta buların çoğu akpli ama su anda tam anti akpli olmuş durumdalar ve hepsinin ilk meselesi ekonomi hiç böylesini görmedik diyor yaşlısıs genciBeğen Toplam 5 beğeni
-
Murat 3 yıl önce Şikayet Et80 binlik ikinci el oto 500 bin 400 binlik ev 2 milyon Allah tozasın için bunları gösterin 8 olan dolar 18 oldu ev oto nedir bu fiatlar bizi inandırınBeğen Toplam 5 beğeni
-
NAMIK 3 yıl önce Şikayet EtAsıl soru bu.Faiz artınca alım gücü artacakmıydı?Faiz artırarak enflasyonu dizginlemek denenmiş ve bir zamanlar başardığımız bir olgu doğru.Ama en çok ticaret yaptığımız başta AB ve Amerikada enflasyonun olmadığı,faizlerin ekside olduğu bir tarihsel dönemdi o.İthal ettiğin hammaddenin enflasyonla,jeopolitik nedenlerle arttığı bir dünyada,faizle talebi kısmak enflasyonu engelleyebilir miydi?Beğen Toplam 2 beğeni
-
mahir aydin 3 yıl önce Şikayet EtGerçektende: dynyada faiz artırmada bir yarışın olduğu bir vasatta farklıbir uygulamayı düşünmek insanın akıntıya karşı kürek çekmesi gibi birşey olduğu hissine kapılmaktan kendisini alamıyor. Demek ki ezberleri bozmak; yeni çareler düşünmek; yeni yollar denemeyi de gözealmak gerekiyormuş. Görülüyor ki, bunu da Sayın Erdoğan'dan başkası yapamazdı. Bu hususta tam bir başarı yakalanacağına da inanmaktayım.Beğen Toplam 15 beğeni