''Bu adama yazı yazdırmayın''
Kadın Kıble Olunca
başlıklı yazım için biraz kaynak toplarken, bir rivayet çok dikkatimi çekti bir ‘muharrir’ olarak. Şöyle deniliyordu, İbn-i Mesud (ra) rivayetinde:
“
Muharrirler ise çoğalır”
Ertesi günü medyada ‘muharrir’ namıyla kalem oynatanları merak edip baktım. Ve gördüm ki, memleketin yarısı yazar (muharrir) olmuş
Durun, acele etmeyin! “Sen de onlardan birisin işte!” deyip kendinizi günaha sokmayın. Biliyorum onlardan biri olduğumu. Öyle olmasaydı ve bu beni rahatsız etmeseydi bunu yazar mıydım?
Evet, hakkınız var, ben de onlardan biriyim. Ve bu beni rahatsız etti. Çünkü muharrir kapsamına girdiniz mi artık her şeyi bilen bir ukala oluyorsunuz..
Eh memleketin yarısı muharrir diğer yarısı ise diğer yarısı da muharrir namzedi olduğuna göre
vah bu ülkenin haline!
Tevekkeli, anlamakta zorluk çekiyordum; yazılarıma yorum döşenen bazı okurların üst perdeden ahkâm kesmelerine
Meğerse tereciye tere satıyormuşuz.
Hele sevgili kardeşim, insan ve insaf ehli Osman Özsoy’un, “Kurtulmuş’un Gülen analizi sorunlu
” başlıklı yazısına gelen ağır -hatta insanı imanından edecek kadar ağır- ithamları okuyunca bu işin bir maraz olduğunu anladım.
Güya hepsi yurdumun mümin insanları. Evet, Mümin münkerden sakındırır. Ama aynı zamanda ‘maruf’u teşvik eder. Nerde ‘emr bil ma’ruf!’
Öyle tahmin ediyorum ki bazı okuyucular (!) -ki sadece başlığı görmek, onlar için her şeyi anlamaya yetiyor- uygun bir ortamda ellerine geçirseler bizi kör testere ile keserler
Yani böyle bir hava var yorumlarında, değerlendirmelerinde
Okuyorsunuz ve diyorsunuz ki bu adam bu yorumu nereden çıkarmış! Kendinizden şüpheye düşüyorsunuz. Tekrar okuyorsunuz. Sonra bir de bakıyorsunuz ki, derdi yazıyı okumak değil, içindeki ‘derin muharrirlik’ kabiliyetini faş etmek!
Eskiler, ya öğreten, ya öğrenen ya dinleyen ol derlerdi, ‘bilen ol!” demezlerdi. ‘Bir bilen’ olduğun zaman bir daha ‘öğrenen’ ya da ‘öğrenme ihtiyacı duyan’ olamıyorsunuz. Meşhur ‘bir bilen’imizi hatırlayın. Şimdilerde eski bir demokrat(!) olarak darbecilere ‘koçluk’ yapıyor. En iyi o biliyor ya! Bir kere bildin mi hep bileceksin, hep biliyorsun işte!
Oysa hakiki kendini bilmek, kusurunu ve eksikliğini bilmektir; bilmenin asla sonu olmadığını bilmektir. Bir ayağın çukurda iken, artık haddini bilmektir! O yüzden de eskiler, bilme fiilini sadece ‘kendini bilmek’ için kullanırlardı. “Kendini bil!” derlerdi. Çünkü ancak ‘Kendini bilen Rabbini bilir”di!
* * *
Sonuç olarak, o rivayeti okuduktan sonra ciddi ciddi şu muharrirlik işinden korktum. Kendime yeni bir iş aramaya koyulacağım. Sanırım, haber7.com editörlerine de böylece iyiliğim dokunmuş olacak. Sık sık birilerinin ‘ya bu adama niye yazdırıyorsunuz’ diye onlara sitem ettiğini görüyorum. Bu sitemden kurtulacaklar
Okurlara da faydam olacak. Belki yerimi onlardan biri kapar!
Ha yeni adaylara şunu hatarlatayım; bu ülkede yazı yazmak öyle sandığınız gibi kolay değil!
Bir kere ‘hak sözün alıcısı’ yoktur. Sizi temin ederim. İstiyorsanız deneyin.
İkincisi, o ratada o kadar çok ‘Zülf-i Yar’ var ki, ne zaman hangisine dokunursunuz belli değil. Ve zülfi yare dokundunuz mu değil yazı yazma hakkı yaşama hakkınızı tehlikeye atmış olursunuz.
İstiyorsanız deneyin.
Zaten Cenab-ı Hak, bir dilin önüne otuz iki diş koyarak, insanı yeterince sakındırmış ama bilene!
Okur zannediyor ki, hakikati bir tek o biliyor, bir tek o söyleyebiliyor ve o söylüyor
Aslında, siyasetçilerin muhalefette iken bir türlü, iktidarda iken başka türlü konuştuklarına baksalar ayıkacaklar ama hayır, anlamıyorlar.
Bu ülkede esasında her yerde- doğruyu ancak ‘deliler’ söyleyebilir. Diğerleri, ancak müsaade edildiği kadarıyla söyleyebilirler. Benim bir hukuk öğrencisinden araklayıp düzenlediğim bir demokrasi tarifim vardı; derim ki ‘demokrasi, herkesin istediğini söylediği ama istenileni yaptığı bir rejimdir’
O zaman gençtim ve yumruğumun her duvarı deleceğini sanıyordum. O zamanlar dünyayı idare edecek kadar(!) aklım vardı. Dünyayı ben kurtaracaktım. Samimi söylüyorum; öyle inanırdım.
Zaman ilerledikçe, hedefi küçülttüm. Kurtarma işinde ülkem, şehrim, köyüm ve sülaleme
. kadar düştüm. Sonunda kanaat ettim ki ben sadece ailemi kurtarabilirim. Tam bu fikri benimsemeye başlamıştım ki, bir de baktım ailem dağılıvermiş!
O zaman yanağımı yere koydum. ‘Lailahe illa ente sübhane inni kuntu minezzalimin’ dedim! Biliyorum bu da sizi kesmez. Bir ayette Allah, “Siz Allaha dininizi mi öğreteceksiniz?” (Hucurat, 16) buyurur. Ne müthiş bir ironi!
Hani derler ya Cenab-ı Hakkı, kulun plan yapması güldürürmüş diye
Sanırım O’nu en çok kızdıran da, kulun ‘ben bilirim!’ ci tavrıdır
Evet, herkesin muharrir olduğu bir toplumda, aslında okur-yazar olmak da akıl karı değil ama Rabbim okumayı bize farz kılmış!
* * *
Taraf Gazetesi’nin arka sayfasında 20 Soru 20 cevaplık kısa bir söyleşisi oluyor her gün ünlülerle. Çok hoşuma gidiyor. Gerçek düşünen kafaları hemen ayırt edebiliyorsunuz.
Perşembe günkü sayısında eski Kültür Bakanımız Atilla Koç bey ile yapılmış söyleşi vardı. Söyleşinin benim açımdan çok kritik iki üç sorusu var. Biri, ‘size en fazla keyif veren kötü huyunuz hangisi’, biri ‘kahramanınız kim?’, diğeri de ‘öldüğünüzde cennete giderseniz Tanrı’nın kapıda size ne söylemesini istersiniz?’ sorularıdır.
Ben Atilla Bey’in bu kadar samimi bir mümin olduğunu bilmiyordum. Daha önce bu sorulara cevap vermiş öyle afralı tafralı Müslümanlar tanıdım ki, kibirleri boylarını aşmış itikatları dizlerinin altına düşmüştü. Çünkü son soru bizatihi itikadi tuzaklar içeriyor
Atilla Bey, kişinin beşeri yönünü temsil eden ilk soruya, “Vardı, artık yok. Eskiden puro içerdim” diyerek tövbeye açık kişiliğini, “Benim kahramanım peygamber’imdir” diyerek bu bir bakan unutmayın- dinindeki samimiyetini, son soruya da “benim Rabbim kapıda bekçi değildir. Rahmetine kavuşmayı arzu ederim” diyerek de itikadının sağlamlığını ortaya koymuş.
Çok hoşuma gitti, öyle diyebilme yiğitliğini gösterdiği için minnet duydum ve gıpta ettim.
Kahramanı peygamberi olan, Rabbini, hiçbir ilah ila karıştırmayacak kadar iyi tanıyan ama rahmete ve mağfirete muhtaç olduğunu da idrak eden bir beşer olmak olmak ne güzel! Ben de bunu başarmış olmak isterdim
Yazarlık ve muharrirlik de sizin olsundu!
M. Ali Bulut - Haber 7
mabulut@gmail.com
-
mehmet tokat 16 yıl önce Şikayet Etsaadet, fethullah gülen, akparti. aslında bu üçlü dalalete, barona, deccallere karşı iş birliği yapması gerekirken tamamıyle birbirine girmiş durumda. müslümanlar ancak kardeştir. herkes birbirine toleranslı, anlayışlı, hikmet arar gözle bakmalı. suçlamalar inanılmaz.. siyonizme gizli destek, baronla işbirliği gibi suçlamalar var. bi bakıp düşünelim.. gerçekten bunlar var mı? siyonizme kim nasıl destek veriyor? bunlar açıklanmalı. şaibe tabiki kalmasın ama böyle de kavga edilmesin. daha sakin, daha sukunetli...Beğen
-
halil şentürk 16 yıl önce Şikayet Etilmin zekatı. bildiğiniz gibi saadet partililerin eleştirileriyle karşı karşıyasınız mehmetali bey.sizin anladığınız manada muharrirlik iddiasında bulunanlar başka tabi öğrencek bişeyi kalmadığını iddia eden varsa Allah ıslah etsin onları tabi. ilminizin zekatını vermek zorundasınız bildiğiniz kadarıyla bizide bilgilendirin inş. saadetçi kardeşler de eleştirilere tahammül göstersinler sizde tahammül gösterin mehmetali bey.zannetmiyorumki herkezin yazarlık iddiası olsun buranın iletişim için olduğunu haber7 okuru biliyorBeğen
-
Mehmet Bodur 16 yıl önce Şikayet EtYAZINIZI BİR AKILLI OKUSUN YETER.. Deniz anası hikâyesini bilirsiniz. Hani rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun da klip yaptığı hikâye..."onun için farketti" olayı. Yazınızı bir akıllı okusun ve istifade etsin yeter. Gerisini boşverin. Bu memlekette nice "geri"ler ne makamlara geldiler ve hâlâ da oradalar. Hatta belki de o makamlara gelmek için "geri" olmak gerekiyor. Bütün bunlar gözönünde iken yani "geri"ler her şey olabiliyorken niçin "okur" olamasınlar ki?...Beğen
-
Murat Tufan 16 yıl önce Şikayet Etgeç olsun güç olmasın. global ağ'ın türk alanındaki yorum ve bilgi zaafiyeti yeni yeni anlaşılıyor ne yazık ki... her itiraz, eleştiri değildir.. eleştirinin yapıcı ve ileri bir yol açması yada mevcut durumu aydınlatan bir ifadesi olmalı... aksi takdirde hâl-i pür melâl'in muhâl olması kaçınılmaz... muharrir ve karilerin seviye savaşı, vahim bir pirus zaferinden daha iyi sonuçlara varacak mı, hep beraber göreceğiz...Beğen
-
kenan demirtaş 16 yıl önce Şikayet EtALLAH AYETTE BİZİ UYARIYOR:. ...şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir.(Ali İmran suresi,186) nerde kaldı azminiz nerde kaldı sabrınız? İki kişi laf söyledi diye vagzeçmek müslümana yakışır mı? Size yakışanı zaten yapacağınıza eminim, iş ki yazmama nedeniniz başka şeyler olmasın?Beğen