ABD Genelkurmay Başkanına açık mektup
-Neden İslam'a ve Hz. Muhammed'e hakaret bu kadar ucuzdur ve neden insanlar, İslam'ın ve onun peygamberinin izzet ve şerefine saldırmada bu kadar cesur davranabiliyorlar?
Ben bunu başlangıçta sadece Müslümanların pısırığı ve hımbıllığı ile izah ederdim.
Hani bir hadis-i şerifte haber verilmiş ya, “Bir zaman gelir, diğer ümmetler ümmetimin üstüne sineklerin leşlere üşüştüğü gibi üşüşürler” diye. Ben ona bağlıyordum. Biz Müslümanların yüreğini ‘vehen' (rahatı ve hayatın hazlarını kutsamak) kapladığı için, izzet ve cesaret gösteremiyoruz, dinimiz sahipsiz olduğu için, gelen vuruyor giden vuruyor. Her müptezel ateist, İslam'a hakaret ederek, kendine şeref arıyor.
Sonra kendi kendime “bu olamaz” diye düşündüm. Evet, bizim vurdumduymazlığımız, dinimiz hakkında lakaytlığımız bir takım insanları cesaretlendirebilir ama bir insanın bu kadar ağır bir haysiyetsizliği işlemesi için de ayrıca bir alçaklık kabiliyeti olması gerekirdi. Çünkü vicdan taşıyan ve akli muhasebe yapabilen hiçbir insan böyle bir edepsizliği şlemez.
Sonra Risale-i Nurda karşılaştığım bir paragraf, hem zihnimdeki soruya bir tür cevap oldu hem de Müslümanlara yönelik iç eleştirimi giderdi. Bediuzzaman o paragrafında, böyle edepsizlikleri işleyen münkirleri bir tür ‘habis hayvanlar' sınıfına dâhil ediyor. Benzetme filan da yapmıyor. O tür insanlar, bir tür habis hayvanlardır ki, insanlığın, insan aklı gerektiren işlerini görsünler diye yaratılmışlardır. Bir de ‘vahid-i kıyasî' olsunlar diye. Ta ki, İman vasıtasıyla Cenab-ı Hakk'ın kuluna kattığı değerin büyüklüğü anlaşılsın!
Bütün hayvanlar insanın istifadesi için yaratılmış malum. Yılan dahi öyle. Düşünün arı bal yapıyor, eşek yük taşıyor, hayvanların bir kısmının etinden sütünden istifade ediyoruz. Bu tür şereften ve haysiyetten mahrum insansılar da insan aklı gerektiren işleri görmek üzere yaratılmış bir tür hayvandırlar demeye getiriyor…
“İşte, muzır kâfirler ve kâfirlerin yolunda giden sefihler, Cenâb-ı Hakkın hayvânâtından bir nevi habislerdir ki, Fâtır-ı Hakîm onları dünyanın imâreti için halk etmiştir. Mü'min ibâdına ettiği nimetlerin derecelerini bildirmek için, onları bir vâhid-i kıyasî yapıp, âkıbetinde, müstehak oldukları Cehenneme teslim eder.” (Mesnevi-i Nuriye, Zühre, Altıncı nota)
Elbette bu, öyle habis münkirlere karşı, müminde olması gereken ‘gılze'yi gidermeye sebep olmamalı. Fakat bu, hiç de Müslümanlara yakışmayan taşkınlıklara da yol açmamalı. Bir kuduz hayvan etrafa saldırdı diye onun hemcinslerini itlaf etme hakkımız var mı? O kuduz hayvanı tecrit edersin olur biter.
Hele mümin, “Vela teziru vazireten vizre uhra” ayetiyle sımsıkı bağlanmıştır. Birinin işlediği günahın faturasını, onun mensup olduğu halkın veya cemaatin fertlerine ödetemez. Cinayet işleyenin kendisi canidir, kardeşi değil.
Sonra görmüyor musunuz ki, bu insanlar, önce bizi tahrik edip sonra gelip yurtlarımızı işgal ediyorlar. Şu kadar yıkım, yakım, şu kadar yaralanma ve ölüm İslamın ve Müslümanların neyine yaradı? Müslümanlara ne katkı sağladı? Evet, İslam'da kısas vardır, ama bunu müesses bir kurum tatbik eder. Senin kısas yapmaya kalkışman, zalimane bir linç olur.
Tavrınızı koyun, protestolarınızı yapın ama bu bayrak yakarak, adam öldürerek olmaz.
Bu meselenin Türkiye'de duyulduğu ilk gün, Turgay Güler'in Ülke Tv'deki Sıradışı programında konu işlendi. Orada da ifade ettiğim gibi eğer bir şey yapılacaksa, o da özellikle Türkiye, İran, Mısır ve Suudi Arabistan gibi -tabii ki başka islam ülkeleri de katılabilir ama bu dördü mutlaka olmalı- gibi önde gelen İslam ülkelerin akil adamlarının katılımıyla olmalı. Ouşturulacak islamlararası bir heyet bu tür habis hareketlere karşı ne yapılması gerektiğini oturup karara bağlar. Bunu hükümetlerine de bildirirler ve gerekiyorsa, onun alınıp İslam topraklarında yargılanması, verilmediği takdirde de hayatının cehenneme dönüştürülmesi sağlanır. O zaman kimse karnını kaşıya kaşıya İslam'a ve onun yaratılmışların en eşreflisi olan peygamberine dil uzatamaz.
Kur'an bizi, onların batıl ilahlarına bile küfür ve hakaret etmekten meneder!
Dolayısıyla Müslümanlar hiç kimsenin dinine ve peygamberine hakaret etmeyi aklına bile getirmez. Buna rağmen neden herkes İslam'a saldırır ve saldırmak için cesaret bulur anlayabilmiş değilim. Sanırım tedbir almayı bilirsek, bu tür tahkirler azalır ve Müslümanlar da kendi yurtlarını ateşe vermezler!
Bizde de Hakaret Diz Boyu…
Esasında çok uzağa gitmeye gerek yok. Bizim kendi sitelerimizde ve kurumlarımızda bile İslam'a ve kutsala karşı tahkir diz boyu. Güya modernizmi önceleyen bir çok sitede bu pespaye filmdekinden daha ağır ithamlar ve tahkirler var. Ama illa da elin gavuru bir işlerse ayağa kalkıyoruz…
İki sene kadar önce yine Sıradışı programına katıldığım bir akşam, Denizli Tabipler Odası'nın düzenlediği bir toplantıdan çekilmiş bir görüntü izlemiştik. Doktorlarımız toplanmış, başka hiç bir şey kalmamış gibi “domuz eti neden haramdır?”ı tartışıyorlar. Bu kadar faydalı ve ucuz bir gıdayı neden Kuran yasaklarmış… Hepsi güya Müslüman doktorlar. En azından anaları babaları Müslüman olan bu insanlar toplanmışlar, güya bilimsel tartışma adı altında İslam'ı, Kuran'ı ve Hz. Peygamberi alaya alıyorlar. Kuran ve Hz. Peygamber hakkında öyle basit, iğrenç hakaret-âmiz şeyler söyleniyor ki, Müslüman değil, insaflı bir akil sahibi bile hiddetten patlar.
Ben toplantının çekimlerini izledikten sonra, kendi kendime ‘eyvah bu yayından sonra yer yerinden oynar' diye düşündüm. Ürperdim. Tam da bu tür şeyler olmasın diye, biraz da toplumun öfkesini de yatıştıracak bir iki laf söyledim. ‘Be kardeşim bizin başka derdiniz mi yok ki bu tür şeyler yapıyorsunuz' demeye gelecek sözler…
Aradan bir iki hafta geçti geçmedi… A a bir de baktım bir mahkeme celbi. Birileri, “efendim bana hakaret edildi” diye bizi mahkemeye vermiş.
Kendi kendime “Allah Allah bu ne cesaret! Gelip Müslüman mahallesinde salyangoz satacaksın, Kuran'a ve Hz Peygamber'e bu kadar tahkir edeceksin, biri de çıkıp sana “höst!” deyince, “Vay bana hakaret ettin” diyeceksin, dava açacaksın!” diye düşündüm.
Ne ilginç bir memleket! Bir milletin kutsal kitabına hakaret edeceksin, peygamberi için ağza alınmadık laf bırakmayacaksın, bu fikir hürriyeti oluyor. Ama siz bir edepsizi edebe çağırırsanız bu hakaret olacak!
İki yıldır devam etti dava. Geçenlerde karar verildi ve bize verilecek ceza bir tür ertelenmeye tabi tutuldu. Üç yıl içinde benzer bir hakaret edersem önceki de hesaba katılacak.
İslam'a ve Kur'an'a her türlü hakaretin işlendiği toplantının mimarı olan adam, kalkmış temyize gitmiş. Siz bu adamı nasıl cezalandırmazsınız diye! “Bana hakaret edildi, tazminat ödensin” diyor. Ama kendisi Kuran'a küfretmiş bir cezası yok, “Kuran'daki kafa küçük bir kafa, keh keh keh” deyip Cenab-ı Rabbül âlemin ile güya dalga geçecek, ceza yok, Hz. Peygamberin namusuna ve ırzına hakaret edecek ceza yok. Varsa yoksa beyefendinin izzeti! (Esasında o görüntülerin bir kere daha yayınlanmasının tam sırası ama… yine de memlekete yazık olur...)
İşte ben bu cesareti anlayamıyorum. Acaba, o ağır hakaretlerin bedelini ona ödetecek kanunlar veya ona haddini bildirecek bir kurumsal birlik olsaydı, bu edep yoksunları, İslam'a ve Kur'an'a bu kadar cesaretle saldırabilirler miydi?
Sanmıyorum!
ABD GENELKURMAY BAŞKANI
CİA başkanından sonra ABD genel başkanı da Türkiye'ye geldiğine göre, yakında bu topraklarda bir arbede yaşanacak demektir.
Bilmiyorum neler konuşuldu. Ama konuşulanların ne kadarının bizim menfaatimize ne kadarının bizim belamıza olduğunu henüz bilemiyoruz. Ancak, 1990'dan bu yana, o ikili her ne zaman Türkiye'ye gelmişse Türkiye'nin başına gelmeyen kalmamıştır.
Hala da Amerika'nın sözlerine kanıp iş yapmaya devam ediyoruz yazık ki! Evet, anlıyorum Ülke, bağımlı bir ülke ve hala Batının ve ABD'nin dayatmalarına cesaretle “hayır!” diyecek güce tam sahip değil. Baştakilerin bireysel cesareti de bir yere kadardır. Sonunda ülkeye istediklerini yaptırıyorlar.
Bir kardeşimiz, geçen yazımdaki “Nasıl ki Fransa Suriye'nin garantörüdür, İngiltere de bizim garantörümüz. O yüzden önemli kararların arifesinde idarecilerimiz gidip onların görüş ve emirlerini alırlar” cümleme itiraz etmiş ve artık öyle olmadığını söylemiş. Artık öyle olmadığını bilmekten en çok ben şeref ve keyif duyacağım. İnşallah öyledir. Amma kazın ayağı başka…
Elbette dünün Türkiye'si ile bugünün Türkiye'si arasında dağlar kadar fark var. En azından bu iktidar döneminde halk kendisine güvenmeye başladı. Bu büyük bir gelişmedir. 80 yıldır, yirmi santimden ziyade sıçratılmamış pirenin, üzerindeki cam kapağın kalktığını bilmesi güzel ama yetmiyor. Yeniden 60 santim sıçrayacak kabiliyeti kazanması epey zaman alır. Ben de ümitvarım ki gelecek parlak! Hatta şu 15 -20 senedir, -en karanlık günlerde bile- insanlarımıza aydınlık bir geleceğin bizi beklediğini benim kadar işaret eden yazar var mıdır bilmem! Ama realiteyi de gözden kaçırmamak gerekir.
Ben tam da o parlak istikbal açısından ABD genelkurmay başkanına seslenmek istedim. Çünkü nasıl İslam'ın uyanması Arabın uyanmasına bağlıdır. Aynı onun gibi, beşerin huzura kavuşması da Hıristiyan ümmetinin, Siyonist Yahudilerin sultasından kurtarılmasına bağlıdır.
Evet, bu cümleyi bir kere daha tekrar ediyorum. İnsanlığın huzur için Hıristiyanların, Yahudi kullanımından kurtarılması gerekiyor. İnsanlığın en temel sorunu budur!
Medya ile birlikte dünyanın finansal gücünü de ele geçirmiş olan Yahudiler, başta ABD olmak üzere Hıristiyan toplumların devletlerini ele geçirmişler. ABD, İngiltere, Almanya en ‘derin' noktalarına kadar kontrolleri altında. Fransa'yı parmaklarında oynatıyorlar. Fakat yazık ki en tehlikeli kullandıkları ABD! ABD, beyni Siyonist baronların kontrolüne geçmiş dev bir terminatöre benziyor. İşlediği tüm zulümler Amerikan halkına yazılıyor ama kazanımları İsrail'in kasasına akıyor.
Artık bunu fark etmeniz için Yahudi kökenden gelmeyen ender üst düzey adamlardan biri olan size seslenmek istedim Sayın General! Amerika, CİA'nın başına ille Yahudi asıllı birini getirme geleneğini terk etmezse, ülke yönetimini, Amirakan halkının menfaatini İsrail'in çıkarlarından üstün tutacak liderlere teslim etmezse başınıza öyle belalar gelecek ki asla merhamet görmeyeceksiniz!
General her şey sıra iledir. İyi günler de servet gibi elden ele dolaşır. Bugün sendedir yarın bana geçer! Kibriniz, tarihi okumanıza mani olmaza bunu bilirsiniz. O gün geldiğinde kaderin size merhamet etmesi için, bir gerekçeniz olmalı! Bu gidişle, dünyadan gaspedip Siyonistlere yedirdiğiniz elmalar, emin olun torunlarınızın dişini kamaştıracak!
Eliniz değerse Tora'nın İşaya ve Yeremya bölümlerini okuyun! Rabbbin, bu Siyonist haşereler tarafından ele geçirilmiş ülkeleri nasıl mahvedeceğine dair ettiği yeminleri görün! Çünkü İşaya'nın (AS) ağzından Rab, “Ey İsrail! Seni, yıkmak istediğim her milletin içine salacağım. Onları senin elinle yıkacak ve böylece kıyamete kadar sana nefreti çoğaltacağım” der.
Acaba bir genelkurmay başkanı; kendi halkının istikbaliyle alakadar bir asker için bundan daha büyük bir risk var mı? Güya İman ettikleri Hz. İsa'yı peygamber bile kabul etmeyen bir ümmetin çıkarı için, Hz. İsa'yı hak peygamber bilen ve onu, günlerin sonunda bir Müslim olarak dönüp insanlığa hak yolu gösterecek bir Mesih olarak kabul eden ümmete zulmeder mi?
Sayın general, lütfen bir de dönüp Kur'an-ı Kerim'i okuyun. Sadece “Ey Ehl-i Kitap!” diye doğrudan sizin gibilere hitap eden ayetlere bir bakın. Göreceksiniz ki, saadetiniz Kuran ile ittifakta ve belanız Siyonist zındıka ile işbirliğindedir! Kur'an, bu konuda sizin gibi dindar Hıristiyanları özellikle ikaz ediyor ve şöyle diyor: “Ey Kitap ehli! Hakkın dışına çıkarak dininizde aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoklarını da saptırmış ve dümdüz yoldan da şaşmış bir milletin (İsrailoğullarının) arzu ve keyiflerine uymayın. Hakikati inkara şartlanmış bulunan şu İsrailoğulları (zaten) Davudun ve Meryem oğlu İsanın diliyle lanetlenmişlerdir: Böyledir, çünkü onlar (Allaha) isyan ettiler; hak ve adalet sınırlarını ihlalde ısrarcı davrandılar.” (Sofra Suresi, 77-78).
“Sofra” ifadesi herhalde size yabancı gelmemiştir. Evet, bu sofra, tam da düşündüğünüz gibi Hz. İsa'nın havarileriyle yemek yediği son sofradır. Biz ona ‘Maide' deriz. Adını o hatıradan almıştır.
Ey Hıristiyanlar, sizin ve bizim aramızda eşit olan “Allahtan başka ilah yoktur” kelimesinde buluşma zamanı gelmedi mi? Hala neden sizin de bizim de en temel düşmanımız (Maide, 82) olan bir kavmin hizmetinde koşturuyorsunuz?
O kavim ki akrep gibidir, sadece kendisine hizmet edene sokmaz, hiçbir şey bulmazsa kendi insanını sokar. Kendi peygamberlerini öldürmekte bile beis görmemişlerdir. Siz Almanya'daki soykırımda Nazilere en çok hizmet edenlerin Kapo dedikleri Yahudiler olduğunu nasıl unutursunuz? Artık insaf edin. Hıristiyan halklarının menfaatlerini Siyonist baronlara peşkeş çekmekten kendinizi kurtarın.
Size ve halkınıza yazık olacak!
mabulut@gmail.com
-
Ömer Emre 13 yıl önce Şikayet Etdünyada duyulan garip sesler. hocam, eminim haberiniz vardır. son zamanlarda tüm dünyada garip sesler duyuluyor. bu sesin ne olduğuna dair bizi aydınlatırsanız seviniriz. internette dünyanın çeşitli yerlerinde çekilmiş yüzlerce video var. binlerce kişi bu sesi duyduğunu iddia ediyor.Beğen Toplam 1 beğeni
-
Hiçkimse 13 yıl önce Şikayet Etnis suresi 156 -157.ayetlere göre hz.isa (a.s) ölmemiştir. -5. birde üstüne herşey çok kötü giderken,felaketin eşiğindeyken çıkan süper kahramanların bizi kurtaracağı herşeye kaadir(haşa) bu süperhero'nun sorgusuz sualsiz kabullenilmesi aksi halde kurtulmanın mümkün olmayacağı düşüncesi yerleştirilip,adeta yarın öbürgün bir felaket senaryosu karşısında uysal davranmamız ve hadislerde buyurulduğu gibi deccale kurtarıcı gibi sarılmamız için gereken ortam hazırlanıyor.lakin boşa kürek çekiyorlar.her şeye rağmen zafer allah ın ve inananların olacak.. (bir çağrışımla nerelere geldik ,lakin bildiğini söylememek vebaldir diye lafı uzattım kusuruma bakmayın gayrı.hakkınızı helal edin)Beğen Toplam 1 beğeni
-
Hiçkimse 13 yıl önce Şikayet Etnis suresi 156 -157.ayetlere göre hz.isa (a.s) ölmemiştir. -4 oysa çok uzun yıllar ibadeti vardı(bizim aksimize).. bir kez isyan etti ve daha kötüsü isyanında ısrar etti.kibir helakına sebep oldu.ibret almak,tövbe etmek lazım.günah işlememek mümkün değil ama tövbe etmek,tövbede ısrar etmek lazım. ilaveten son dönemde dozu gittikçe artacak şekilde vampir ve kurtadam sevdirmeye çalışan,cadı ve sihirbazları öven,sihir ve büyünün aslında ne güzel şeyler olduğunu güç ve özgürlük sağladığını işleyen yerli-yabancı sayısız film ve diziler (bkz.harry potter,sihirli annem,twillight,süpernatural),genlerle oynayıp mutant olmanın,süpergüçler kazanmanın mümkün hatta şart olduğu,böyle olmayanların (yani güçlü olmayanların,normal kalanların) evrim gereği yenilip silineceği fikri yayılmaya,adeta bilinç altına bilinç üstüne kazınmaya çalışılmaktadır (bkz.x-man serisi ve cümle mutantlı filim ve diziler). bir de üstüneBeğen
-
Hiçkimse 13 yıl önce Şikayet Etnis suresi 156 -157.ayetlere göre hz.isa (a.s) ölmemiştir. -3 . sadece imtihanın gerçekleşmesi için izin verildiği kadar fitne ve hile ile insanları yoldan çıkarır.yaratılışlarını değiştirmeye,gen ve dna ile oynayıp rızayı ilahi dışında davranmaya yöneltmek ister.melekler asla isyan etmezler,yemez içmez ve cinsiyet taşımazlar(kız yada erkek değildirler)ne için yaratılmışlarsa onu yaparlar.düşmüş melek falan yoktur.kuranda geçtiği üzre bazen anlayamadıkları konularda yaradana sordukları sorularla bilgilenmeye çalışırlar.bu bazılarının sandığı gibi itiraz ya da isyan değildir.herkesin ve herşeyin,hayır ve şerrin tek sahibi allah'dır.değil şeytan,allah (c.c) ın kendisinden başka hiç kimse güç ve iktidar sahibi değildir.hiçbir evrende ve hiçbir boyutta.iblis cehennemin kralı değildir.(cehennemin yöneticisi malik isimli büyük melektir.)kıyametten sonra sonsuz azabın en çetin şekli ile ödeyecek yaptıklarını.münafıklarla beraber en alt ve en korkunç tabakadaBeğen Toplam 1 beğeni
-
Hiçkimse 13 yıl önce Şikayet Etnis suresi 156 -157.ayetlere göre hz.isa (a.s) ölmemiştir. -2 . holivud korku filmleri ile dini bilgi edinen kardeşlerimiz olduğunu görüyorum bazen.misal meleklerin kız olduğu,düşmüş melekler olduğu,şeytanın melek olduğu sonradan isyan edip düştüğü,yine şeytanın kötülüğün sahibi cehennemin kralı ve yöneticisi olduğu,(haşa) cenabı allah ile güç mücadelesi içinde olduğu,yeterince ruh toplarsa iktidarı ele geçirip iddiayı kazanacağı gibi saçma sapan görüşlerin sinsice genç beyinlere korku ve fantastik film kılıfıyla doldurulduğunu,adeta pompalandığını görüyorum. bu gibi safsatalar bozulmuş hristiyan öğretisinin hezeyanlarıdır.şeytan (iblis) bildiğimiz cinlerdendir.itiraz ve isyanı sonucunda çirkin bir tipe dönüşerek kovulmuş,kıyamet kopmasına çok az süre kalana kadar ömrü uzatılmıştır.cenabı hakkın bilgisi ve izni dışında bir tek adım atamaz bir tek iş yapamaz.diğer tüm yaratılmışlar gibi kendi vücuduna bile söz geçiremez.Beğen