Ankara’da ise daha iki buçuk olmamıştı... Sabah mahmuruydum... Türkiye’nin bu tartışmaya kilitlendiğini...

Yirmi TV kanalının bu tartışmayı canlı yayınlayacağını...Okuyup, durdum.

Başka bir şey yazmak olanağı kalmamıştı...

Bilgilerimi yeniden netleştirdim...

***

‘Düello’ sahiplerinin siyasal sıfatlarını bir kez daha teyit ettim... Ve ‘tartışmanın’ içeriğini...

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Fırat’ı suçladığı açıklamaları şöyleydi: ‘Mehmet Mir Dengir Fırat’ın en büyük ortağı olduğu MENAS’ın ürünlerini yurt dışına götüren TIR’da 89 kilo eroin yakalandı mı? Yakalanmadı mı? Mehmet Mir Dengir Fırat’ın en büyük ortağı olduğu MENAS şirketi, hayali ihracat yaptı mı? Yapmadı mı?’

***

Fırat ise Kılıçdaroğlu’na şöyle yanıt vermişti:

‘Benimle ilgili iddia ettiği konularda kesin delil sunmasına gerek yok dedim.

Şüphe uyandıracak bir ön delil sunar ise, söz veriyorum derhal milletvekilliğine orda istifamı yazıp TBMM’ye göndereceğim dedim.

Ama bu olmadığı takdirde ve ben bunun aksini ispatladım takdirde sayın Kılıçdaroğlu’nun milletvekilliğinden istifa edecek bir karaktere sahip olmadığını bildiğim için böyle bir talepte bulunmayacağımı, ancak televizyonda ‘ben müfteriyim, müfteriyim, müfteriyim’ (müfteri: iftiracı) demesini istedim.’

‘Yolsuzluklarla mücadele’ sloganıyla iktidara gelen AK Parti’nin son birkaç zamandır ‘yolsuzlukla’ suçlanmaya başladığını...

İddia eden değil, savunan hale geldiğini de düşündüm doğrusu...

***
ABD’de 7.30, Türkiye’de 14.30 olduğunda tartışma başladı...

İnternet üzerinden dakika dakika izledim...

Doğrusu İktidar Partisi Genel Başkan Yardımcısı ile Ana Muhalefet Grup Başkan Vekili’nin ‘hayali ihracat ve uyuşturucu ticareti suçlaması’ etrafında cebelleşmeleri, beni çok uzaklardan bile rahatsız etti...

Tartışmanın uyuşturucu bölümünde ise adeta ürperdim... Doğru ya da yanlış...

Suçlu ya da suçsuz ayrımına bile gelemeden iddiaların dehşetinden de, konunun iticiliğinden de huzursuz oldum.

***

Anketlere...

Tartışmayı arzuladığın gibi yorumlamalara da gönülsüzce baktım... Bir internet izleyicisinin yorumuna da o ara rastladım:

‘Takım tutar gibi parti tutan arkadaşlar var.

Herkes aynı şeyi izliyor ama kimi Kılıçdaroğlu, kimi Fırat rezil oldu diyor. Bu kadar mı subjektiflik olur bir millette. Sonra da ne olacak bu memleketin hali diyoruz. İktidarıyla muhalefetiyle hak ettiğimiz gibi yönetiliyoruz işte ne olacak.’

***

İzlemesinden bile huzursuzlandığım tartışma sırasında... ‘Böyle suç şebekesi görülmedi’ başlıklı yeni bir haber gördüm... ‘Bursa ve İstanbul emniyet müdürlüklerinin 6 ilde düzenledikleri operasyonlarda, çalıntı olduğu belirlenen 65 adet iş makinesini yurt dışına ihraç ettiği, iş makinelerini nakletmek için de 14 kamyon çaldığı öne sürülen suç örgütünün elemanları yakalandı. ‘Demek dedim, milletimiz de boş durmuyor...

***

Tartışma henüz bitmişti ki...Telefonuma bir mesaj düştü: ‘Hocam, Esas tartışılması gereken yabancı sermayede 6 sıra gerilemişiz.’

Nedir diye ona da baktım:

‘Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü (UNCTAD) tarafından hazırlanan Dünya Yatırım Raporu’na göre Türkiye en fazla sermaye çeken ülkeler arasında 17’nci sıradan 23’üncü sıraya gerilemişti.’ Siyasetin ‘hayali ihracat ve uyuşturucu kaçakçılığı’ tartıştığı bir ülke için durum iyi bile sayılırdı...

***
Türkiye uzaklardan iyi gözükmüyor...

Zaten Amerika’daki vatandaşına günün en önemli siyasal olayı olarak sunduğu menüye bakınca da bunu anlıyorsunuz...

Evet, tartışmayı dolaylı olarak maalesef ben de izledim ve içim buruldu, canım da çok sıkıldı...

MEHMET ALTAN - STAR

mehmetaltan@stargazete.com