İsmail Beşikçi Eruh Baskını’nda var mıydı?
Yazının başına oturduğumda... Abdullah Öcalan’ın avukatları İmralı’ya... Öcalan’ın bugün Eruh Baskı’nın 25. yıldönümünde açıklayacağı “yol haritası”nı almaya gitmişlerdi.
Demek ki, Kürt Sorunu’nun son aşaması yaşamımızın çeyrek yüzyılını alıp götürmüş.
Bakalım bunca acı, kan ve gözyaşı sonrasında bu sorunu çözebilecek miyiz?
***
Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Le Figaro’nun muhabiri Laure Marchand, iyi bir gazetecilik yaparak, “Kürt Açılımı” tartışmalarının yoğunlaştığı bu dönemde ve Abdullah Öcalan’ın bugün beklenen açıklamaları öncesinde PKK’nın 25 yıl önce ilk baskın gerçekleştirdiği Eruh’u ziyaret etmiş.
Şunları yazıyordu:
“10 bin nüfuslu Eruh, Kürt gerilla ile dayanışma içerisinde.
Burası, 25 yıl önce PKK’nın, ilk saldırısını lanse ederek Türk devletine savaş açtığı yerdir.
Çeyrek yüzyılından ve 45 bin insanın ölümünden sonra bu kale, ilk defa sorunun çözülmesi yönünde bir umut görüyor.”
DTP’nin bugün Eruh’ta binlerce kişinin bir araya geleceği bir festival düzenlediğini de yine Le Figaro’dan öğrendim.
***
Bugün PKK’nın ortaya çıkışının 25. yıldönümü...
Dün ise Kürt Sorunu’nun neden sürekli var olageldiğini anlatan hüzünlü bir örneğin yıldönümüydü...
Sosyoloji asistanı Dr. İsmail Beşikçi 14 Ağustos 1972’de 13 yıl hapse mahkûm olmuştu.
Neden mi?
“Doğu Anadolu’nun Düzeni” adlı doktora çalışmasından dolayı.
***
Vikipedi’nin, 1939 doğumlu İsmail Beşikçi için yazdıkları bile durumu çok netleştiriyor.
“İskilip’te ilkokulu okuduktan sonra Çorum Lisesi’ni bitirerek, 1962 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu.
1965-1971 yılları arasında Erzurum’daki Atatürk Üniversitesi’nde asistanlık yaptı.
Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nde sosyoloji asistanı iken aynı bölümde sosyoloji doçenti olan Orhan Türkdoğan tarafından, Marksist propaganda ve bölgecilik yaptığı gerekçesiyle ihbar edilen Dr. İsmail Beşikçi, 12 Mart 1971 döneminde sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı ve üniversite ile ilişiği kesildi.
1974 affıyla cezaevinden çıktı, daha sonra Kürt sorununu işleyen düşüncelerinden ötürü yargılandı.
Kürt sorunu üzerine araştırmaları ve yazılarıyla tanınan Beşikçi, sekiz kez cezaevine girip çıktı ve yaşamının 17 yılı cezaevinde geçti.
12 Eylül askeri darbesinden önce 1979’da cezaevine girer ve 1987’de serbest bırakılır ancak davalar bir türlü peşini bırakmaz bu davalardan giydiği hükümlerle 1999’a kadar tutuklu kalmıştır.
1999 yılında yapılan sınırlı yasal düzenleme sonucu tahliye olduğunda hakkında toplam 100 yıl hapis ve 10 milyar lira para cezası verilmiştir. İsmail Beşikçi’nin yayımlanan 36 kitabından 32’si Türkiye’de yasaklandı.
Atatürk Üniversitesi’nde asistanlığı döneminde doktora tezi olarak hazırladığı “Alikan Aşireti Üzerine Sosyolojik Bir İnceleme”, alanında Türkiye’de yapılmış önemli sosyolojik bilimsel çalışmalardan biridir.
Beşikçi, sarı hoca lakabıyla da tanınmaktadır.”
***
Türkiye, Güneydoğu ile ilgili sosyo-ekonomik araştırma yapan gencecik bir asistana bir ömür hapis cezası kesen bir ülke.
Buralarda bir kitap, bir ömre bedel olabiliyor.
Bugün kâbus gibi hatırladığımız Eruh Baskını’nın 25. yıldönümü.
Dün ise İsmail Beşikçi’nin yaşamanı karartan ilk cezasını aldığı davanın 37. yıldönümüydü...
İkisi arasında hiç bir bağlantı yok mu?
Köşe yazısının tamamını okuyabilmek için bu linki kullanabilirsiniz
-
Haldun Demircialioğlu 16 yıl önce Şikayet EtBir Hareketi Ölümsüz Yapan Şey. Bir hareketi ölümsüz yapan şey o hareketi bünyesinde barındıran topluluğun aydınlarının fikirleri ve bu fikirler yüzünden çektiği sıkıntılardır. Maalesef Kürt hareketinin temsilcileri ve aydınları, işin kolayına kaçmış ve hareket fikri olarak olgunlaşmadan silahlı mücadeleye girişmişlerdir. Hem de öyle mücadele ki hem hareketi akamete uğratmış, hemde fikri mücadeleye girişmeden yapıldığından ölü doğmuştur. Bu nedenle Devlet Kürt hareketi konusunda karşısında doğru dürüst muhatap bulamamaktadır.Beğen
-
emrah altinkaya 16 yıl önce Şikayet Etvaybe?. Müslüman - Türk kimliğine karşı olan marksizm gibi bir ideolojiyi pompalıcak, çıkardığı 32 kitabının nerdeyse tamamı yasaklancak sonra da ben "sözde aydınları" savunacağım liberallik adına..Beğen
-
emrah altinkaya 16 yıl önce Şikayet Etoku... sen bence biraz daha objektif oku bazı şeyleri..ne zamandan beri terör örgütü sempatizanını şikayet etmek ispiyonculuk oluyor?gün gelir devran döner...:) az kaldı ...Beğen
-
ahmet kaya 16 yıl önce Şikayet Et. orhan türkdoğan a sana ve hocanada ispiyonculuk yakışır zaten.... beşikçi hoca şerefli bir bilim adamı olarak tarihe geçti senin hocanın adı ise ispiyoncu olarak heber kaynaklarında dip not olarak geçiyor yakışır size devam benide sen ihbar etsene meslektaş olursunuz hocanızlaBeğen
-
ismail altınok 16 yıl önce Şikayet EtDönem Farklı anlayış aynı. Her dönemde hep aynı nedenler ve hep aynı yasaklar. Neden; Devletin kaymağını yiyen zümrenin keyfi tutumu ve egemenliğini bırakmak istememesi.Yasaklar; Halk,millet,toplum bizim ne yaptığımızı anlamasın o yüzden anlayabilecek yollarını tıkayalım. Kısaca kedi fare oyunu bundan ibaret. Ama benim canımı sıkan şey Fatih Sultanın Torunları olarak her fikre açık olmuş bir milletin temsilcileriyiz biz. İnancımıza ters de olsa dinlemeden birşey yapmayacak ve söylemeyecek kadar insana saygısı olan bir milletiz.Beğen