Kabak tadı veren siyaset anlayışı yine soframızda
Bugünlerde bu deyiş ile kabağa haksızlık edildiğini düşündüren durumlar var... Çünkü etli kabak kalyesinden veya harcı özenle oluşturulmuş bir kabak dolmasından, asla bıkılmaz. Ya da sarımsaklı yoğurtla sunulan kabak kızartması, yaz sofralarının en büyük lezzetlerinden değil midir?
Ama belirli kesimlerin değişen zamana ve koşullara hiç aldırmadan aynı ve hastalıklı siyasal davranışları tekrarlamaları, toplumları bıktırır... O davranışlardaki "Kabak tadı", bütün lezzetleri bastırır.
Kimi beğeniyorlar ki?
Diyelim ki mevcut iktidara karşısınız. İktidarın liderinden de nefret ediyorsunuz... Demokratik rejim içinde bulunduğunuz takdirde ne yaparsınız? Bu iktidarı ve liderini seçimlerde yenebilecek bir başka partiyi ve başka lideri desteklersiniz. Eleştirilerinizle iktidarı ve iktidardaki lideri yererken, iktidar olmasını istediğiniz partiyi ve lideri yüceltirsiniz, översiniz.
Sözünü ettiğim kabak tadı veren davranışların sahipleri geçmişte ne tür hastalıklı davranışlar sergiledilerse, aynısını bugün de tekrarlamaktalar.
Evet... AK Parti iktidarına karşılar ve Tayyip Erdoğan'dan nefret ediyorlar... Sorun onlara... CHP'yi ve Kemal Kılıçdaroğlu'nu mu, yoksa MHP'yi ve Devlet Bahçeli'yi mi beğeniyorlar?
Hep aynı davranışlar
Bunlar bir askeri darbe ile sonlanan 1970'lerde de böyle değil miydiler?
CHP'yi yönetenleri "Gardırop Atatürkçüleri" olarak görürlerdi. İşçi Partisi "Revizyonist"ti... Türkİş'in de, DİSK'in de tutulacak yanları yoktu. Demirel ise zaten "Komprador burjuvazi"nin temsilcisiydi. Sonuçta bunların bir bölümü "Milli Demokratik Devrim"ci olup, darbe beklemeye başladılar. Bir bölümü de kır gerillası olup dağlara çıktılar.