Mehmet Barlas
Mehmet Barlas
ALINTI YAZAR
TÜM YAZILARI

Bir toplum bundan daha fazla şeffaf olabilir mi?

GİRİŞ 20.02.2015 GÜNCELLEME 20.02.2015 YAZARLAR

Bunlardan bazılarını tedavi de ettik. Mesela söz konusu hastalıklardan biri, sivil siyasetçilerin uzlaşmazlığından kaynaklanan "Yönetim boşluğu" değil miydi?

12 Eylül döneminin ünlü orgenerallerinden birine "Asker ne zaman darbe yapmaya karar verir" diye sorduğumda şu cevabı almıştım:

- Ülke yönetiminde boşluk olduğu zaman biz duruma müdahale ederiz ve boşluğu doldururuz... İstanbul'daki Meclis-i Mebusan'ı İngilizler basıp kapattı, biz Ankara'da Büyük Millet Meclisi'ni kurduk. CHP-Demokrat Parti kavgası TBMM'yi çalışmaz hale getirdi, biz 27 Mayıs'ı yaptık. Sağ-sol kavgası ülkeyi bölüyordu. Biz 12 Mart'ı yaptık. Ecevit ile Demirel'in kavgaları yüzünden TBMM Cumhurbaşkanı seçemez hale geldi. Biz 12 Eylül'ü yaptık... 

Artık boşluk yok 

Son askeri darbe olan "28 Şubat"ta ise birbiri ardınca kurdurulan hükümetler döneminde sade yönetim boşluğu doğmadı... Ülke tarihinin en büyük ekonomik krizi de yaşandı. Ve sonuçta 2002 genel seçimleri ile içine girilen dönemde "Yönetim boşluğu" da, bu boşlukları doldurmak için pusuda bekleyen "Askersivil bürokratik oligarşi"nin "Vesayet mekanizmaları" da geride kaldılar...

Bazılarına göre de demokrasimizin kalıcı sağlığa kavuşması için gereken en önemli şey "Şeffaflık"tır... Sanırım şeffaflık isteyenler bu konuda ülke gerçeklerini görmezden gelmekteler... Çünkü Türkiye'de uzunca bir süredir gizli kapaklı yapılan her şeyi, kamuoyu adeta canlı yayından izliyor. 

Her şey ortada 

Ne dinlenmedik telefon kaldı, ne de bu dinlenen telefonlardaki konuşma bantlarının medyaya verilmesinde (veya sızdırılmasında) herhangi bir aksama oldu... Rakip medya sermayelerinin birbirlerini karalayarak teşhir etmeleri sayesinde, medyanın ipliği öncelikle pazara çıktı. Siyasi ve bürokratik karşıt grupların çabaları ile de en kapalı devlet kurumlarının içindeki hizipleşmeleri bile öğrenmedik mi?
Bu arada sade sanat ve gösteri dünyasının yıldızlarının değil ünlü siyasetçilerin özel hayatlarını yansıtan video bantları bile, kitleler tarafından izlendi. 

Biliyoruz da ne oluyor? 

Yakın geçmişte "Susurluk" ve "Neşter" gibi kavramlar, "Hortum" ve "Türkbank" gibi dosyalar, "Andıç" ve benzeri olgular bunlara ilişkin isimler ve kurumlarla, toplumun belleğine yerleştiler. Bu dönemde de "Pensilvanya Örgütü"nün nerelere sızdığını, hangi siyasi partilerin bunlarla ne tür ilişkilere girdiklerini, yargının bunlar tarafından kimlere karşı nasıl kullanıldığını da öğrendik.

Kısacası demokrasimizin "Şeffaflık" konusunda bir eksiği yok. Oldukça uzun süredir kapalı kapılar arkasında yapılan şeylerin hepsini herkes biliyor... "Biliyoruz da, sonra ne oluyor" meselesine gelince ise, durum burada biraz karışıktır. 

yazının devamı için tıklayınız

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL