Aktör Kevin Costner Aspen'deki (Colorado) çiftliğinde gece yarısı kan ter içinde uyandı.
Yanında mışıl mışıl uyuyan dört yıllık eşi Alman manken ve çanta tasarımcısı Christine Baumgartner'i sarsarak uyandırdı.
Bu yıl yaptığı doğumun yorgunluğunu henüz atamamış olan Christine, şaşkın ve ürkmüş bir sesle "Ne var... ne oldu... hasta mısın Kevin" diye sordu aktöre.
Kevin Costner anlatmaya başladı.
- Bir kâbus gördüm. Türkiye'deydim bu kâbusta... Beni birileri siyasi bir kavganın içine ittiler. Hiç bilmediğim, anlamadığım konular üzerindeki tartışmalara karışıp, taraf oldum.
Rüyamda bir Türk siyasetçisi bana ağzına geleni söyledi, "Kevin Costner  artisti" diyerek kendince aşağıladı.
Nefes nefese gördüğü kâbusu anlatıyordu.
- Bir kasabanın meydanındaki kalabalıklar bu siyasetçiyi dinledikten sonra benim aleyhimde Türkçe sloganlar atıyorlardı. Tam o sırada uyandım.
Costner'in eşi bu anlatılanları dinleyince rahatlamıştı.

Bu bir kâbustur
Eşini teskin etti:
- Kevin'ciğim... Ödümü patlattın. Ya sen hasta oldun ya da yeni doğan bebeğimiz Hayes Logan'a bir şey oldu zannettim, korktum. Rüyanda gördüklerini gerçek sanıp, kan ter içinde uyanmak gibi bir alışkanlığın yoktu. Nereden çıktı bu? Türk Havayolları reklamında oynadın diye artık rüyaların da Türkiye'de mi geçecek?
Kevin Kostner eşinin bu sözleri üzerine başını tekrar yastığını üstüne koydu... "Haklısın" dedi ve yeniden uykuya dalmak üzere gözlerini kapattı.
Sabah tüm aile uyanıp, kahvaltı etmek üzere çiftlik evinin terasına çıktılar.
Terasta Costner'in basın danışmanı, elinde bir dosya ile onları bekliyordu.
Dosyada aktör hakkında tüm dünya basınında yer alan haber ve yorumlar vardı.
Aktör hemen "Türk basını" bölümüne baktı.
İngilizce'ye çevrilmiş şu haberlerle karşılaştı.

Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz