Türkiye'nin değişenleri ve değişmeyenleri
Kulak kabarttım konuşulanlara.
Söylenenler arasında bana en çarpıcı gelen gözlem şuydu:
- Şu anda cezaevlerinde generaller ve hatta bir eski genelkurmay başkanı bile var.
Ama medya da toplum da, bu durumu hiç yadırgamıyor. Bu konuda hiç tepki yok gibi. Buna karşı Ahmet Şık ile Nedim Şener'in tutuklulukları sade Türkiye'de değil dünya ölçeğindeki tepkilere sebep olmakta. Bu yeni Türkiye ile eski Türkiye arasındaki çok çarpıcı bir fark değil mi?
"Değişim"i konu alan çeşitlemeler arasında "Peki Türkiye'de neler değişmedi" konusu da konuşuldu bu toplulukta.
Medya değişti mi?
Bu konuda da en çarpıcı gözlem şöyleydi:
- Türkiye'de siyasetin de, devletin de, bürokrasinin de yapıları temelden değişti.
Daha ötesi var mı? 1990'lı yıllarda siyaset yapmaları rejim açısından tehlikeli görülen Abdullah Gül Cumhurbaşkanı, Tayyip Erdoğan Başbakan. Buna karşı genel yapısı ile medyanın siyasete ve siyasetçilere yaklaşımı hiç değişmedi. Adnan Menderes'e, Süleyman Demirel'e, Turgut Özal'a medyada ne kadar haksız ve önyargılı hatta ideolojik yaklaşımlar sergilendiyse, aynı tablo Tayyip Erdoğan için de söz konusu değil mi?
Konuşanlardan biri sorunu Türkiye'de "Aydın" kavramı içine giren kesimin değişim sürecine direnmesine bağladı.
Aydın sorunsalı
Şöyle dedi özetle:
- CHP'yi sosyalist zanneden ve Jakoben laikliği demokrasinin de temel öğesi olarak gören aydınların, toplumdaki değişimi görmezden geldikleri bugünün değil tüm zamanların gerçeğidir. Bu nedenle onlar hiçbir genel seçimin sonucunu doğru olarak tahmin edemediler. Türkiye'nin sorunlarına seçilmiş siyasetçilerin çözüm üretme çabalarına teknik değil ideolojik açıdan yaklaştılar hep.