Atatürk'ün değil darbelerin rejimi
Benziyor çünkü oradaki yapı da NATO döneminde komünizm tehlikesine karşı rejimi koruma kastıyla oluşturulmuş gayri nizami bir oluşumdu.
Gladio olarak adlandırılıyordu. Bu çetenin üyeleri tıpkı Ergenekon'da olduğu gibi sadece bir kurumda yuvalanmamıştı. Örneğin sadece ordu ya da polis içinde değildi. Ordu içinden, polisten, medyadan, iş dünyasından büyük holding yöneticilerine, oradan büyük işadamlarına kadar uzanan çok geniş bir çeteydi. Hakimler, savcılar, spor adamları da bu yapıdan ayrı tutulmamıştı. Ülkede etkin sayılabilecek her kesimden bağlantılı oldukları kişiler vardı. Yani tıpkı bizim Ergenekon gibi bir yapıydı. Bu yapı devlet menfaatleri(!) söz konusu olduğunda sporda şike yaptırır, 'kara toto' oynatır veya medyadaki dostları sayesinde ülkeye kaos korkusu salar, gerektiğinde ise Aldo Moro gibi Başbakan'ı kaçırır, katleder, ona da Kızıl Tugaylar süsü verirlerdi. Suikastlar tertip eder, suçu başkalarına atar, en azından faili meçhul olarak kalmasını sağlarlardı. Askeriyede, yargıda, medyada ve devlet katmanlarında çok güçlü üyeleri vardı.
Gladio ya da Ergenekon benzeri yapılar diğer NATO ülkelerinde de vardı. Yunanistan'da, Belçika'da, Hollanda'da, Batı Almanya'da, Avusturya'da, Fransa'da ya da İspanya'da bunlar farklı isimlerle örgütlenmişti. Soğuk Savaş'ın bitmesinden sonra bütün bu rutin dışı oluşumlar birer ikişer tasfiye edildi. Çoğu ülkelerde öylesine tasfiye edildi ki dünya kamuoyu farkına bile varmadı. Ancak ülkenin kılcal damarlarına kadar giren İtalya'da bu tasfiye bir hayli sıkıntılı oldu. Aslında konumuz sadece İtalya'daki Gladio yapılanması ve Ergenekon benzerliği değil, bu konuya tam anlamıyla girsek bu satırların yetmesi asla mümkün olmaz.
Asıl tartışmamız gereken Türkiye Cumhuriyeti'nin rejiminin ne olduğu. Bugünkü rejimin kurucusu Mustafa Kemal mi yoksa 27 Mayıs'ı, 12 Eylül'ü, 28 Şubat'ı yaptıranlar mı? Tartışmamız gereken konu şimdiki rejimin ne zaman kurulduğudur. Pazar günü Nuriye Akman'a konuşan ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras tam da bu konuya parmak basıyor. Uras tehlikede olanın Cumhuriyet rejimi değil, 12 Eylül rejimi olduğunu söylüyor. Uras'ın bu tespitine 27 Mayıs ve 28 Şubat'ı da ekleyip bütün darbeleri bir bütün olarak değerlendirmekte yarar var.
Türkiye'nin bugünkü üniversiteler ve yargı rejimi, 27 Mayıs Anayasası'yla şekillendirilmiş ve egemenliğin kullanılması kurumların eline verilmişti. Yani Atatürk'ün başlattığı 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' anlayışını 27 Mayıs İhtilali, 'Egemenlik kayıtsız şartsız kurumlarındır'a çevirmişti. Bu değişiklik aslında başlı başına bir eksen kaymasıydı. Bununla bağlantılı olarak Atatürk üniforma ile siyaset yapılmasına şiddetle karşı çıkarken 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat darbelerinden alınan güçle üniformalı siyaset bir teamül haline getirilmişti.
Atatürk ile bugünkü rejimin ayrıştığı en önemli konulardan biri de başörtüsüydü. Atatürk onca devrim yapmasına rağmen başörtüsüne dokunmamıştı. Hatta en yakınındaki iki kadın; eşi Latife Hanım ve annesi Zübeyde Hanım başörtülüydü ve başlarını açmamışlardı. Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti'ni otoriter bir rejimden demokratik bir rejime dönüştürmek için çok gayret etti; ama sağlığında bunu tam olarak gerçekleştiremedi. Darbeler ise Atatürk'ün bu projesini tamamen yerle bir etti. Eli sopalı, yasakçı bir ülke haline geldik. Kürt sorunu da böyle bir yönetim anlayışının ürünü olarak karşımızda duruyor. Bugünkü rejim, Atatürk'ün kurduğu rejim olmaktan çoktan çıkmış durumda. Kendilerine göre bambaşka bir rejim oluşturanlar, 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinin arkasındaki büyük güçlerdir. Hasılı Gladio deyip Ergenekon deyip geçmemekte fayda var. Kimin eli kimin cebinde, kimler kendine neyi maske yapıyor onlara bakmak lazım.
-
hassansakir 17 yıl önce Şikayet EtAsırlardır değişmeyen zihniyetin sonu geldi. Osmanlı'ya yeniçeriler musallat olmuştu, Türkiye'ye de şanlı askeriyemize ve diğer kurumlara mikrop gibi bulaşan cuntacı kesimi. Ama o zaman bir tek devlet erkanı konuyla ilgileniyordu, şimdi ise halk herşeyden haberdar. O devir kapandı - kapanmak üzere.Beğen
-
mahmut mert 17 yıl önce Şikayet Etmadem atatürk bu tehlikenin farkındaydı. neden hilafeti kaldırdı yada neden kaldırdıktan sonra geri getirmedi??Beğen
-
Fırat Haspolat 17 yıl önce Şikayet EtYerli / Yabancı. Atatürk % 100 yerliydi, Atatürkçülük ise % 10 yerli % 90 yabancı.Beğen
-
ahmet ilker 17 yıl önce Şikayet EtCumhuriyetle Değil Atatürk'ün Defettiği İ.İnönü'nün CHP Rejimiyle Yönetilen Ülke: Türkiye!. Atatürk'ün çok önceden gördüğü bu tehlikenin ne denli ciddi boyutlarda tahribata yol açabileceğini İnönü CHP si bizatihi göstermiş ve de göstermektedir. Milletin iliklerine kene gibi yapışan İnönü CHP si nin denetiminde ve tehditleri altında emir komuta zinciri içerisinde hareket eden tüm devlet kurum ve kuruluşları bu tahribatın baş aktörlerindendir. Türkiye şimdi bir yol ayırımındadır. Ya Atatürk'ün gaflet, dalalet ve hıyanet içerisinde diye tanımladığı bu anlayıştan kurtulacak ya da ...Beğen