Dünyada sadece Türkiye’ye özgü bir hastalıktır. Başka hiçbir millette olmayan bir garabet.

Bu hastalığın ismi ; tarihine düşmanlıktır.

Fransa, Rusya veya Almanya’da böyle bir düşmanlık göremezsiniz. Tarihini reddeden böyle bir kültürün başka örneği yoktur Dünya üzerinde..

Ama tarihine küfretmeyi marifet bilen bazı çağdaş büyüklerimiz(!) Osmanlı deyince yüzlerini ekşitir, ağızlarını bozar, hakaretler ederler.

Bir yabancıdan bile daha çok düşman olmanın anlamı nedir ki?.

Belki bir refleks denemesi.

Belki de tekrar popüler olma hevesi.

İşte son örneği.

Hürriyet’in başyazarı ve basın konseyinin başkanı Oktay Ekşi bey, Başbakan’ın Kadıköy programı sırasında açılan bir pankarttan yola çıkarak içindeki kin ve öfkeyi kusmuş satırlarına Pankartta “Son Osmanlı Padişahı Recep Tayyip Erdoğan Kadıköy’e Hoşgeldin” yazılmış. Ne amaçla oluşturulduğu belli olmayan bir pankart. Aşırı bir sevgi ürünü de olabilir, bir provokasyonda. Belki de safiyane bir özlem.

Ama buradan yola çıkan Oktay Ekşi’nin yazısı hiçte masum değil.

Pankarttan yola çıkarak bazı gerçekleri çarpıtma telaşına düşmüş.

“Olayın altında Cumhuriyetin bazı temel değerlerini hálá hazmedememek yatıyor olmasın.” diyerek kendince bir yorum ve karara bile varmış.

Ama konu sadece Osmanlı özlemine tepki çizgisinde kalmamış.

Hıyar sepetinin içine maydanoz koymaya çalışmış Oktay Bey. Sözü 2003 yılında Sarıkız ve Ayışığı darbe planlarının bir parçası olan rektör yürüyüşünde açılan Ordu Göreve pankartlarına getirmiş.

“Ankara'daki Tandoğan Meydanı'nda rektörlerin ve üniversite öğrencilerinin katıldığı bir yürüyüşe birileri elindeki "Ordu Göreve" yazılı bez afişle katıldı diye bugünün "yandaş" kalemleri rektörleri suçlamak için demedik laf bırakmamışlardı.
Oysa o afişin de "provokasyon" amacıyla oraya getirildiği belliydi ve toplantıyı düzenleyenler hemen afişi toplattırıp açanı da meydan dışına attırmışlardı. .”

Benzetme yapacaksan bari doğru bir benzetme yapsanız sayın Ekşi bey. Yaşınız ve konumunuz bunu gerektirmez mi?.

Her Osmanlı kelimesinde yüzünü ekşiten sayın Oktay Ekşi, hükümete karşı rektör ayaklanmasına ilişkin cümlelerinde de gerçekleri yazmıyor.

Öncelikle;

1-     “Ordu Göreve” yazılı bez afiş küçük bir şey değil 5 metreye 3 metre devasa ve çok rahatlıkla görülebilen bir afiştir.

2-     Ayrıca sadece tek bir bez afiş yoktur. Yüzden fazla göstericinin elinde Ordu Göreve yazılı pankartlar vardır.

3-     Bunların yanında “Ya İstiklal Ya Ölüm” ve “Gençlik Vatan Savunmasında” yazılı yine devasa boyutlarda bez afişler de vardır.

4-     Bu afişlere Anıtkabirden başlayan cüppeli rektör yürüyüşünün en başından eylemin sonuna kadar hiç kimse de müdahale etmemiştir.

Burada son şık önemli. Oktay Bey diyor ki ;” O afişin “provokasyon" amacıyla oraya getirildiği belliydi ve toplantıyı düzenleyenler hemen afişi toplattırıp açanı da meydan dışına attırmışlar”

Ama gerçek sayın Ekşi’nin dediği gibi değil. Eylem boyunca ne afiş, ne de pankartlar toplatılmadı, buna teşebbüs dahi edilmedi. Kimse meydan dışına da çıkarılmadı. Üstelik o pankartların orada olmasından cüppeli rektörler çok da mutlu olmuşlardı.  Üstelik bu eylemin sivil idareye karşı planlanan darbe girişimlerinin küçük bir parçası olduğu da ortaya çıktı. Şu an bunun planlayıcıları Ergenekon adıyla cezaevinde bulunuyor.

Gerçek budur Oktay bey. Buna orada bulunan basın mensupları şahiddir. Gerekirse size görüntüleri de gönderebilirim. 

Evet. Bu bölümü geçtikten sonra aslı konuya dönelim.

Sayın Hürriyet başyazarı Oktay Ekşi bey devam ediyor; “Toplam 36 Padişah çıkarmış Osmanlı hanedanından Fatih Sulan Mehmet'i, hadi kılıçlarının hakkını vermek için Yavuz Sultan Selim ile bir de Kanuni Sultan Süleyman'ı ayırırsanız geriye kalan 33 Padişah'tan hangisini saygıyla, hayranlıkla, ileri görüşlülükle anacaksınız?”

Tam da kendisine yakışan bir cümle. ( Davos’ta Gazze katliamcısı İsrail Cumhurbaşkanına devlet adamı, kendi başbakanı azarlamacı olarak göstermişti ).

Buram buram tarihine düşmanlık kokan bu cümleyi sadece cahillikle izah etmenin mümkünü yok. Tamamen kin ve nefret ile kaleme alınmış.

Seversiniz ya da sevmezsiniz. En ağır eleştirileri de yapabilirsiniz (ki zaten her fırsatta bunu yapıyorsunuz). Ama toptan bir tarihi karalamak hangi çağdaş(!) fikirle izah edilir ki.?

Ben sadece Osman Bey’in oğlu Orhan Gazi’ye vasiyetinden bir alıntı ile cevap vereceğim. İşte saygı duymadığınız ve halkını her daim ezdiğini iddia ettiğiniz isimlerden birinin cümleleri..

“...Allah'ın hakkını ve kulların hukukunu gözet!.

...Beytü'l-mali koru(Devlet hazinesini)!

...Halkından hiç kimsenin malına tecavüz etme!.

...Haksız yere hiç bir ferde layık olmayan muamelede bulunma!...”

 Sizi İlber Ortaylı Hocamıza havale ediyorum Oktay Bey. Açıp iki kitabını okuyun. Kanımca bilgi sahibi olunca daha doğru fikir sahibi de olunabilir.

Ama madem konu padişahlıktı. Hemen dönelim oraya.  İşte size saltanatın en çarpıcı örneği.

28 şubat döneminde Oktay Bey’in nasıl bir saltanat sürdüğünü görelim. Bu konuda uzman bir isimden yararlanalım...Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İ.Ü rektörü olarak Yunus Söylet’i atamasına tepki gösteren Oktay Ekşi’ye karşı Fehmi Koru’nun (Taha Kıvanç) bir yazısından alıntı yapalım.(1.2.2009)

 “28 Şubat, yani Oktay Ekşi`nin fazlaca ön planda olduğu dönem...

Kitabının 67. sayfasında (Geri Gidişe İzin Yok  “MK”)  Cüneyt Arcayürek Çankaya Köşkü`nde yaşadığı bir olayı anlatıyor: `Oktay Ekşi telefon etti. Samsun`da 19 Mayıs Üniversitesi`ne 1. gelen ismi değil, Naci Gürses’in atanmasını istedi. (..) SD (Süleyman Demirel)- (Önüme bir sayfalık yazı koydu. Şöyle bir göz attım: Üniversite rektör adayları için bazı notlar. 19 Mayıs Üniversitesi`ndeki 1. ve 2`incileri aynı derecede olumlu ve başarılı diye gösteriyordu yazı.) Bana bunu MİT verdi. Ama Oktay`ın söylediklerini not edeyim.`

Dikkat edin, dönemin cumhurbaşkanına MİT dahil dört bir yandan bilgi notları yağıyor. Danışmanı, `Hürriyet başyazarı ricada bulundu, ikinci adayı atamanızı istiyor` dediğinde, Cumhurbaşkanı Demirel, “O da kim oluyor” demiyor, `Oktay`ın söylediklerini not edeyim` tepkisini veriyor...

...”Hürriyet başyazarı bu tür müdahaleleri hep yapıyor. Bir ara CHP`den milletvekilliği de yapmış olan Prof. Yaşar Nuri Öztürk`ün dekan olarak atanmasını sağlayan kişi de o... (..)””

 Koru, yazısına “basının gücü diye ben buna derim” cümlesiyle bitiriyor. rektör ve dekan ataması yaptıran, bir telefonuyla iş bitiren, benim dediğim olur hükmü veren Oktay Ekşi, tabi ki o pankarta kızar. Bir dönem “muhtar bile olamaz” dediği bir insanın halk tarafından bu kadar sevilmesine tabi ki tahammül edemez...

Pankartı Cumhuriyetin bazı temel değerlerine karşı hazımsızlık olarak değerlendiren Oktay Bey, sakın sizde halkın değerlerine ve demokrasiye karşı hazımsızlık çekiyor olmayasınız?

 Mehmet KIVANÇ - Haber 7
mehmet.kivanc@kanal7.com