Mehmet Koçak
Mehmet Koçak
ALINTI YAZAR
TÜM YAZILARI

Moskova buluşması ve cevap bekleyen sorular...

GİRİŞ 26.01.2019 GÜNCELLEME 26.01.2019 YAZARLAR

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Moskova’daki görüşmesi sonrasında düzenlenen ortak basın toplantısında “Suriye’de siyasi ve diplomatik yollarla kalıcı çözüm üretme” konusunda anlaşma sağlandığı belirtildi.

Bu doğrultuda var olan mekanizmalar işletilerek yeni bir döneme geçilmesi kararlaştırıldığı belirtildi.

Suriye’de yaklaşık sekiz yıldır devam eden iç savaşın ‘kalıcı çözüme kavuşturulması’ yönünde ilerlemeler sağlanması ve görüşmelerin devamına karar verilmiş olması hiç şüphesiz sevindirici bir gelişmedir.

Ancak, “hangi konularda, nasıl bir uzlaşma öngörülüyor ve uygulanabilirliği var mı?” sorularını cevaplayacak ayrıntılı bilgi verilmedi.

Mesela, söz konusu terör örgütlerini bertaraf etmek için ortak bir çaba gösterilecek mi. Eğer cevap evet ise “terör örgütleriyle ortak mücadele edilmesi,nasıl gerçekleştirilecek, hangi yol ve yöntemler uygulanacak?”Konularında aydınlatıcı detay bilgi verilmeli. 

Eğer Moskova, bu konuda samimi ise o zaman öncelikli olarak, PKK’nın Suriyeuzantısı olan PYD/YPG terör örgütlerinin Moskova büroları kapatılmalı ve tüm ilişkiler kesilmeli.

Yani Moskova, bu konuda inandırıcı olması için işe Moskova’dan başlanmalı. 

Kremlin yönetimi bunu yapmıyor ise işte o zaman, ABD’nin “terörle mücadele ediyoruz” palavrasından farklı olmaz. 

Önce terör örgütlerinden bölge arındırılmalı

Türkiye, 2014’den bu yana savaşın büyümemesi ve Suriyelilerin kendi vatan topraklarında huzur ve güven içinde yaşamalarını öngören ‘Güvenli Bölge’projesini teklif etmişti. Bu çağrıya kulak tıkatanlar şimdi o projeyi faklı amaçlar doğrultusunda kullanmak üzere gündeme taşıdılar.

Başkan Erdoğan’ın uluslararası topluma Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalıharekâtlarının düzenlendiği alanlara daha sonra yaklaşık 300 bin Suriyelinin geri döndüğünü ve güven içinde yaşadıklarını kaydetti ve Fırat Nehri’nin doğusunda oluşturulması planlanan güvenli bölgenin de aynı amaca hizmet edeceğini belirterek Türkiye’nin ‘Güvenli Bölge’ konusundaki görüşünü açık ve net bir şekilde ifade etmiş oldu.

ABD, ‘Güvenli Bölge’ konusunda Türkiye ile aynı fikirde değil. 

Oluşturulacak bölgede sivil Suriyelilerin yerine terör örgütü PYD/YPG’nin korunmasını amaçlıyor. 

Rusya ise Türkiye-Suriye sınırından yaklaşık 32 kilometre güneye inmesi öngörülen “güvenli bölge” konusunda Türkiye ile kısmen hemfikir.

Fakat Moskova, oluşturulacak olan bölgenin ötesine müdahale edilmemesinde ve daha sonra bu bölgelerin Şam yönetimine devredilmesi konularında ısrarlı bir tavır içindedir. 

Kısacası; ABD ile Rusya’nın sonuçları itibarıyla ‘Güvenli Bölge’ konusunda, hem planları hem de niyetleri kötü. 

ABD askerlerinin çekilmesi sonrasında terör örgütlerinin istismar edebileceği bir boşluğun oluşacağını Moskova ve Washington tarafından bilmektedir. 

Buna rağmen, Türkiye’nin terörle mücadelesini engelleyici yaklaşımlar sergilemeleri, Türkiye ve Suriye ile bölge ülkelerinin güvenliği için son derece tehlikeli bir gelişmedir. 

Her iki ülke ile de iyi ilişkiler geliştirmeye çalışan Türkiye, her iki tarafın Suriyeüzerinden Ortadoğu’ya yönelik beklentilerini içeren çıkar politikalarının kurbanı oluyor. 

Her iki taraf, Türkiye’yi kendi tarafına çekmeye çalışırken, her ikisi de aynı zamanda Türkiye’nin bölgede güçlenmesini istememektedir.

Hiçbiri samimi değil

Erdoğan ve Putin, 2018 yılında yüz yüze yedi görüşme gerçekleştirirken, aynı yıl 18 kere de telefonda görüştü. 

Her iki lider, Moskova’da 2019 yılının ilk buluşmasını gerçekleştirmiş oldular. 

Karşılıklı “Sevgili Dostun” ile konuşmalar başlamış olsa da hâlâ karşılıklı güven tam anlamıyla sağlanmış değildir.

Türkiye, teslimiyetçi politikalar yerine iki güç arasında denge oluşturmaya çalışıyor.

Bu süreçte ABD’nin Ankara’ya sürekli heyetler göndererek “ortak mekanizmalar ve ortak stratejik planları oluşturuyoruz” diyerek Türkiye’ye yönelik düşmanca politikalarını unutturmaya çalışırken, Rusya Devlet Başkanı Putin’in “Türk dostlarımızın menfaatlerine saygı duyuyoruz. Özellikle güvenliğin sağlanması noktasında», açıklamaları aynı derce de samimiyetten uzaktır.

Şimdiye kadar; Soçi ve Astana zirvelerinde sağlanan mutabakat ve devamında Moskova, Ankara ve Tahran zirveleri önemli bir kazanım olduğu gibi Erdoğan ve Putin arasında Moskova’da gerçekleşen buluşma elbette aynı derecede önemli ve anlamlıdır. 

Ancak, Rusya’nın ABD’ye rağmen Türkiye ile ilişkilerini düzeltmesine fırsat vermesi bölge politikalarının bir icabı olduğu gerçeği unutulmamalıdır. 

Aslında yok birbirlerinden fakları.

Unutulmasın ki; “Domuz derisi post olmaz, eski düşman dost olmaz” atasözü boşa söylenmemiştir. 

YENİ AKİT

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL