Mehmet Koçak
Mehmet Koçak
ALINTI YAZAR
TÜM YAZILARI

Ülke ve millet olarak zor bir süreçten geçiyoruz

GİRİŞ 08.02.2020 GÜNCELLEME 08.02.2020 YAZARLAR

Önce İdlib’de Rus ve İran destekli rejim güçlerinin o hain saldırı haberi ile sarsıldık.

Hain saldırıya angajman kuralları çerçevesinde gerekli cevap verildi.  

Ancak, bununla yetinmeyen Başkan Erdoğan’ın, “(İdlib’de) Askerlerimize yapılan saldırı Türkiye açısından Suriye’de yeni bir dönemin miladıdır” sözleri sahaya yansıdı. 

Bu ihanetin hesabını sorma ve bedelini ödetme adına gereğini yapıyor. 

Bir yandan Türkiye’nin operasyonları, diğer yandan muhalif güçlerin karşı saldırıları karşısında Esed güçleri İdlib’de çok ciddi kayıplar vermeye devam ediyor.

Başkan Erdoğan’ın Rusya’ya “Şam’ı ya dizginleyin ya da aradan çekilin. Rejim güçleri Soçi’de belirlenen ve Çatışmasızlık Bölgesi ilan edilen sınırlara şubat ayı sonuna kadar çekilmez ise biz Türkiye olarak gereğini yapmaya mecbur kalacağız” şeklindeki sert mesajının satır aralarında hem uyarı hem de tehdit vardı.

Elazığ depremi acılarını yaşarken, İdlib’de askerlerimizin şehit edilmesi sonrası Bahçesaray’da meydana gelen çığ felaketleri ve Sabiha Gökçen Havalimanı’nda yaşanan uçak kazası bizleri derinden üzmüştür. 

Şehitlerimiz ve sivil kayıplarımız ile çok sayıda yaralılarımız var.

Kısacası, milletçe zor bir süreç yaşıyoruz.

AFET VE FELAKET DENİNCE İLK AKLA NEDEN DEPREM GELİYOR?

Türkiye’de afet ve felaket denildiğinde akla ilk olarak deprem geliyor.

Çünkü deprem, Türkiye’de görülen en önemli afet türü olması, ayrıca diğer afetlere göre etki alanının geniş olması, can ve mal kayıplarının fazla olmasından ileri gelmektedir.

Bir diğer sebep ise ülke olarak tarih boyu meydana gelen deprem afetlerinde büyük kayıplar vermiş ve de derin acılar yaşamış olmamızdandır.

Ancak, depremin yanında, çığ, toprak kayması gibi kütle hareketleri, sellerden kaynaklı taşkınlar ve hava şartlarından kaynaklanan donma hadiselerinin de yaşandığı çetin bir coğrafya üzerinde yaşadığımız gerçeği de dikkate alınmalıdır.  

Bu afetler ve felaketler, çeşitli bölgesinde farklı şekilde kendini göstermektedir. 

Afet kimi bölgelerde deprem, kimi bölgelerde ise kütle hareketleri, çığ, sel olarak veya bir başka şekilde karşımıza çıkmaktadır.

Dolayısıyla alınacak önlemler, bölgesel anlamdaki farklılıklar dikkate alınarak yapılmalı. 

AFET VE FELAKET

Burada ‘Doğan Afet’ ile ‘Felaket’in izahı gerekmektedir.

Doğal Afet:

Can ve mal kaybına yol açan doğal olaylardır. 

Afetin ilk özelliği doğal olması, ikincisi can ve mal kaybına neden olması bir diğeri ise çok kısa zamanda meydana gelmesi ve son olarak da başladıktan sonra insanlar tarafından engellenememesidir. 

Doğal afetler deprem, sel, kasırga, tsunami gibi yer tabanlı yahut iklimsel değişiklikler nedeniyle ortaya çıkan öldürücü doğa olaylarıdır.

Onarılması güç, büyük zarara ve de insan kaybına yol açan olay ya da durum doğan afet ve felaketin ortak yönüdür.

Ancak, afet ile felaket aynı anlama gelse bile aralarında bir önemli fark var. 

Felaket, bir afetin gerçekleşeceği ihtimali kuvvetli olan veya olacağına dair öngörüler ortaya konduğu halde önleyici gerekli tedbirler alınmadığı için meydana gelen büyük üzücü olaylardır.  

Yakın tarihte yaşananlar, ‘felaket’ için birer örnektir. 

Türkiye yüzölçümünün % 96’sı, nüfusunun % 99’u deprem riski altındadır. 

Yani Türkiye bir deprem ülkesidir.

Defalarca ülkemizde deprem afeti yaşandığı halde bir öncekilerden dersler çıkarılıp gerekli tedbirler alınmadı, alınmıyor.

Bu nedenle meydana gelen depremler hem doğa afeti hem de felakettir. 

Çünkü önlenemeyecek olsa bile gerekli tedbirler alınması halinde kayıplar ve yıkım önemli ölçüde önlenebilirliği vardı. 

 Mesela; Türkiye’de 1999 ve 2000 yıllarında büyük depremler meydana geldi. 

Özellikle 17 Ağustos 1999 İzmit ve 12 Kasım 1999 Düzce depremlerinin, nüfusun, yerleşim merkezlerinin ve sanayinin yoğun olduğu alanlarda meydana gelmiş olması ve çok sayıda can ve mal kayıplarının görülmesine rağmen hâlâ birçok şehirdeki yerleşim merkezleri ve sanayi bölgelerinde deprem riski dikkate alınarak bir düzenlemeye gidilmediği dikkat çekmektedir.

Hâlâ mühendislik hizmeti alınmadan inşa edilen ve hasarlı binalarda oturuluyor ve birçok okul ile hastanenin de kullanılıyor olması yeni felaketin habercisidir.

Hükümet yetkilileri, yerel yönetimler ile bilim adamlarımız bu gerçeğe yoğunlaşmalıdır.

Doğal afetleri elbette önleyemeyiz ancak afetlerin felakete dönüşmesini önleme şansımız var.

ZOR GÜNLER DAYANIŞMA İLE AŞILIR

Ülke olarak çetin bir coğrafya üzerinde yaşıyoruz. 

Art arda gelen felaketlerle sarsıldık. 

Afetler oluş zamanı belirli olmayan durumlar olduğundan sürekli hazır olunma gerçeğinden hareket edilmeli.

Afetler ve kazalar ile saldırılara karşı hazırlığımızı daha da güçlendirerek, Devlet-Millet dayanışmasının en güzel örneklerini ortaya koymalıyız.

 Bu sıkıntıları şimdiye kadar aramızdaki dayanışma ile aştık, şimdi de aşıyoruz ve de Allah’ın izniyle aşacağız. 

Şehitlerimize ve sivil kayıplarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza şifalar diliyorum. 

Yeniakit

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL