Mehmet Koçak
Mehmet Koçak
ALINTI YAZAR
TÜM YAZILARI

Mafyalaşan devletler ve hedefteki Türkiye

GİRİŞ 05.06.2021 GÜNCELLEME 05.06.2021 YAZARLAR

Dünyada en eski ve en kirli işlerden biri olarak bilinen mafya, son zamanlarda Sedat Peker denen kişinin videolarıyla yeniden gündeme geldi.

Filmlere konu olan siyasette, ticarette ve daha birçok alanda adı geçen ve bir suç örgütü olan Mafya nedir ve kimler tarafından yönetilir ve de ne işlerle iştigal eder soruları üzerinden tanımaya çalışalım. 

Fransızcada gizli teşkilat manasına gelen mafia veya maffia kelimeleri dünya genelinde de aynı manayı ifade etmektedir. 

Mafya kelimesi, ortaçağ sonlarında kullanılmaya başlar ve o dönemlerde topluma öncülük eden idareleri devirmeye yönelik küçük silahlı gruplara denirdi.

Ancak geçen süreç içinde mafya denildiğinde; yasa dışı işlerle uğraşan, zor kullanarak birtakım gizli çıkarlar sağlayan, çoğunlukla gizli ve hiyerarşik bir teşkilatlanmaya dayalı örgüt ya da bu örgütün mensubu kişiler akla gelmektedir.

Kumar, insan ticareti, uyuşturucu, finans, inşaat, kadın ticareti ve fuhuş, kaçakçılık, tefecilik, karaborsacılık, gasp ve adam kaçırma ve öldürme, fidyecilik, çek ve senet tahsilatı gibi yüzlerce yasa dışı faaliyet gösteren güçlü bir yapıya kavuşan mafya, büyük devletlerin istihbarat teşkilatlarının işbirliği içinde olduğu en önemli örgütlerinden biri haline gelmiştir.

Sanayi, ticaret, enerji, finans ve inşaat sektörlerindeki dünya devleri şirketler içinde de etkin olan mafya ayrıca küresel düzeyde birçok terör örgütünü yönetme ve yönlendirmektedir.

Tüm emperyalist ülkeler bir suç örgütü olan ‘Mafya ile mücadele’ ediyor gibi görünseler de tüm mafya örgütleri aslında onların vazgeçilmezidir. Bu suç örgütlerinin kurucusu, yöneten ve yönlendirenleri ‘derin devlet’ olarak adlandırılan gizli yapılar olduğu artık gizli değildir.

ABD ve Rusya başta olmak üzere birçok emperyalist ülke, farklı ülke yönetimlerini devirme ve işgal etme ve iç savaşları kışkırtıp kendi çıkar politikalarına göre ülke ve bölgeleri şekillendirmede mafya ve mafya bağlantılı terör örgütlerini kullanır.

Bunlardan bazıları ise ‘İslami terör’ olarak adlandırılan örgütlerdir. ABD’nin Irak’ı işgali sonrası başlayan kaos ortamı ‘İslamcı’ veya ‘Cihatçı’ olarak adlandırılan ancak İslam ve Müslümanlarla yakından-uzaktan alakası olmayan yapılanmaların miladıdır.

Bu örgütlerin hiçbiri eylemleriyle İslam ve Müslümanlara hizmet etmediği gibi emperyalist güçlerin İslam karşıtı karalama kampanyalarına malzeme ürettikleri bir gerçektir.

Unutulmasın ki; IŞİD, Boko Haram, Taliban ve El-Kaide başta olmak üzere İslamic Terör örgütü olarak adlandırdığı ve onlarla mücadele halinde olduğu görüntüsü verdiği farklı isimlerdeki kanlı terör örgütlerini silahlandırıp kullanan ABD’dir. 

PKK ve Suriye uzantısı YPG/ SDG, ABD’nin Türkiye’ye karşı kullandığı taşeron terör örgütleridir.

Irak ve Suriye’yi kasıp kavuran bu grupların kanlı eylemlerinin ve infazlarının artması, bu örgütlerin ekonomik açıdan güçlerine güç katan petrol bölgelerini, silah depolarını, sınır kapılarını, sanayi bölgelerini hedef almaya başlamaları ABD’nin bilgisi ve kontrolünde gerçekleşmiştir.

Aynı şekilde ABD ve onun öncülüğündeki Batılı emperyalist ülkeler gibi Rusya ve Çin gibi emperyalist ülkelerin yanında Şii İran, Vehhâbî Suudi Arabistan ile BAE, mafya bağlantılı terör örgütleri üzerinden farklı ülkelerde kendilerine yeni alanlar oluşturma ve çıkar politikaları uğruna devletlerarası silah ticareti, kara para aklama gibi tüm kirli ve çirkin işlerini emirlerindeki mafya ve mafya bağlantılı terör örgütleri üzerinden yapmaktadırlar.

Kısacası; bazı ülkelerde ‘Mafya’ devletleşirken, bazı ülkelerde ise devlet mafyalaşmıştır.

Şu bir gerçek ki; arkasında devlet istihbaratının olmadığı hiçbir mafya ve terör örgütü yaşayamaz ve ona hayat hakkı tanınmaz.

*

Bugün Türkiye’ye ABD öncülüğündeki Batılı emperyalist ülkelerin başlattığı kuşatma, siyasi baskı, tehdit ve şantaj ile mafya bağlantılı terör örgütleri üzerinden kirli bir ihanet planı ile karşı karşıyadır.

Hedefleri; hukuk dışı tavır ve davranışlarla işbirliğine razı edemedikleri ve teslim alamadıkları Başkan Sn. Erdoğan üzerinden Türkiye’yi cezalandırmak ve kendi çıkar politikalarının hizmetine amade etmektir.

Son günlerde eski Başbakanlardan Sn. Binali Yıldırım ve İçişleri Bakanımız Sn. Süleyman Soylu başta olmak üzere Başkan Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen kişilerin de hedef alınmasının sebebi de bundandır.

Ancak herkes bilsin ki, Türkiye devleti tüm kurum ve kuruluşlarıyla dimdik ayaktadır ve demokrasinin çarkları olan yasama, yargı ve yürütme işlemektedir. 

Başkan Sn. Erdoğan liderliğindeki hükümet de görevinin başındadır ve bu ihanet oyunlarını bertaraf edecek kuvvet ve kudrete de sahiptir. 

Mehmet Koçak / Yeni Akit Gazetesi

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL