Adı Nevin
Adı Nevin. Bekar. Ailesiyle yaşıyor. Yaşı 25. İyi bir okur. Biraz içine kapanık. Az konuşmayı, çok dinlemeyi seviyor. Son 10 yıldır mutsuz olduğunu düşünüyor. Belki de öyle, onu bilemeyiz.
Nevin yine okuyor. Okuduğu, yazarın mutlulukla ilgili bir yazısı. Açıkçası yazıyı beğeniyor. Kısa bir tereddütten sonra yazara mesaj atmaya karar veriyor. Posta kutusunu açıyor ve şu cümleleri yazıyor:
“Sayın hocam. Yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum. Mutluluk üzerine yazıyorsunuz. Yalnız benim sorunum büyük. Ben bugüne kadar mutluluğu hiç bulamadım ki. Var mı bunun çaresi?”
Yazar mesajı 12 dakika sonra alıyor. Dikkatle okuyor. Kısacık bir yazıya karşı ne cevap yazabilir ki? Birkaç cümlenin altında yatan hayat hikâyesini nasıl görebilir ki? Sahi, mesajı siz alsaydınız, ne derdiniz Nevin’e?
İşte, posta ile gelen ve çözüm arayan mesajlar bu yüzden zorluyor yazarı. Kısaca ifade edilmiş bir duruma etkili bir cevap veremiyor çünkü. Verdiği cevaplar yetersiz kalıyor. Cevap vermezse okuyucuya saygısızlık ettiğini düşünüyor.
Aradan birkaç dakika geçiyor. Yazar bu mesaja ve özellikle “Ben bu güne kadar mutluluğu hiç bulamadım.” cümlesine takılı kalıyor. Çünkü sorun bu cümlede. Bu cümleye bir cevap bulabilse. Ah bulabilse.
Gözleri bir an uzaklara dalıyor yazarın. Sol eliyle alnını ovuyor. Çayını yudumluyor. Sonunda bu kısa mesaja yine kısa bir cevap veriyor:
“İnsan ancak aradığını bulabilir öyle değil mi Nevin? Mutluluğu istiyor musun, yoksa onu arıyor musun?
Mehmet Teber Haber 7
Psikolojik Danışman/Pedagog
m.teber@cplaniakademi.com