Mehmet Teber
Mehmet Teber
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Pervari çocuklarının psikolojisi

GİRİŞ 29.04.2010 GÜNCELLEME 29.04.2010 YAZARLAR

Geçtiğimiz birkaç gün içinde medya bize tüylerimizi ürperten iki haber sundu. İlkinde okul müdür yardımcısı iki kız kardeş öğrenciye tecavüz etmiş ve onları bölge ahalisine pazarlamıştı. İkincisinde ise Pervari’de 7. sınıf çocukları biri erkek diğeri kız iki bebeğe tecavüz etmiş ve sonrasında onları boğmuştu. Bu çocuklar şantaj yapmış, tehdit etmiş, tecavüz etmiş, çocuk kaçırmış, şiddet kullanmış ve insan öldürmüştü. Yedinci sınıf çocuklarının bu kadar suç niteliğindeki eylemi fütursuzca yapmaları hepimizi şoke etti açıkçası.

Çocuk olarak nitelendirdiğimiz insanların nasıl ve hangi psikoloji ile bu eylemi yaptığını hepimiz merak ediyoruz açıkçası. Bu durumun birkaç açıklaması olabilir:  

Ahlaki Eğitimin Yokluğu
Çocukların, pervasızca, birçok suç içeren eylemi işlemesi ilk olarak bize gösteriyor ki, bu çocuklara herhangi bir değer yargısı aşılanmamış. İyi niyet, dürüstlük, insana saygı, nezaket gibi değerler bu çocukların dünyasına yerleştirilememiş. Yani bu çocukların içinde onlara “Dur” diyecek bir değer yargıları yok. Ne milli, ne dini, ne de ahlaki değer yargıları yok bu çocukların. İçinde kendisini durduracak değer yargısı olmadığında insanı kim durdurabilir ki?   

Duygusuzluk
Ağlayan bir bebeğe tecavüz eden, korkan birisini suda boğan çocuk, duygusuz çocuktur. Bu çocukta empati namına bir şey yoktur. Televizyondaki hüzünlü sahnelerde bile hüzünlenmesi ve ağlaması gereken bir çocuk, önünde ağlayan küçük bebeğe tecavüz edebiliyorsa, korku içinde çırpınan birisini eğlence içinde suya batırıp çıkararak boğuyorsa bu çocuğun empati duygusu köreltilmiş demektir. Dahası bu çocukların içlerine sevgi tohumu ekilmemiş demektir. Eğer bu çocukların içinde küçücük bir sevgi ağacı bile olsaydı sanırım bu sonuç ortaya çıkmayacaktı. Duygularını yitirdiğinde insanın bir odundan ne farkı olabilir ki?    

Kuralları Hiçe Sayma
İnsan ahlaktan yoksun ve duygusuz bile olsa toplumsal ve hukuki kurallar inanı genelde kontrol altına alır. Alabileceği suçtan korkan insan, ahlaksızlığını ve duygusuzluğunu bastırarak toplum kuralları çerçevesinde hareket etmeye başlar. Yani içindeki değer yargıları insanı durduramadığında dışarıdaki kanun ve yasalar insana “Dur” der. Çocukların bu eylemi bildiğimiz kadarıyla iki defa yapması çocukların toplum kurallarını hiçe saydıkları anlamına gelir. Adaletin bu bölgede işe yaramaz olarak görüldüğünü, suç işleyenlerin suçlarının yanına kalacağı inancının çocuklarda yerleştiğini gösterir. Kanunun gücüne inanmayan bir insanı, dilediğini yapmaktan ne alıkoyabilir ki?

Çocuklar mı Suçlu Yoksa Aile mi?
Şimdi bu olayda çocukları mı suçlamalıyız? Bildiğimiz bir gerçek var ki, çocuklar temiz bir ruhla dünyaya geliyorlar. Özlerinde kir, is, pis yok onların. Yani tohumlarımız temiz aslında. Ne var ki tohumun ekildiği tarla, tohuma ev sahipliği yapmamışsa ve tarlada yabani otlar türediyse, dahası böcekler tarlanın her yerini sardıysa tohumdan yeşerecek fidanın güzel meyveler vermesini beklemek haksızlık olur. Hadi diyelim tarla kötüydü. Eğer o tarlanın bahçıvanları (öğretmenleri) o fidanlara ulaşabilseydi belki de fidanlar güzel meyve verebilecekti. Bu nedenle suç öncelikle aile ve toplumun sonrasında ise eğitimcilerindir. Kimse şunu diyemez: “O çocuklar hangi ailede, hangi bölgede ve hangi öğretmenin elinde yetişirse yetişsin mutlaka cani olacaktı.” Yok böyle bir şey! İnsanı eğiten önce ailesi, sonrasında öğretmenidir.

Büyüklerinin ve öğretmenlerin öğrencilere tecavüz ettiği ve onları pazarladığı bir bölgenin çocuklarından ne beklenir ki? Kendi öz akrabasını kan davası nedeniyle kurşuna dizecek kadar duygusuz olan bir kültürde yetişen bir çocukta hangi duygudan bahsedebiliriz ki? Sevgiyi göstermenin ayıp olarak karşılandığı bir yuvada sevgi duygusunun yeşermesini ne kadar arzu edebiliriz ki? Kanunların yerine törelerin hüküm sürdüğü, suçluların elini kolunu sallayarak dolaştığı sokaklarda yetişen çocukların toplum kurallarına saygılı olmasını ne kadar bekleyebiliriz ki?

Çocuk Yapmak Yerine Çocuk Yetiştirmek
Artık “çocuk yapmak” anlayışından çıkıp “çocuk yetiştirmek” anlayışına ulaşmamız gerekiyor. Çocuklarımızı yetiştirmek ise ilgi ve sevgi ile oluyor. Yürümeye başladıktan sonra çocuğunu sokağa salan; bir diziye, bir futbol maçına ayırdığı süreyi çocuğunun yetişmesine ayırmayan; gereksiz bilgilerle aklını doldururken çocuk eğitimine dair zerre miktar bilgi sahibi olmayan anne-babalar! Lütfen artık kendinize gelin, bahçenizde yetişen tohumlara sahip çıkın. Doğu illerine kutsal bir görev için gönderilmiş fedakâr öğretmenler! Lütfen, çocuklarımıza matematik ve fenden önce sevgiyi ve insanlığı öğretin.

Pervari’nin Diğer Çocukları
Ya Pervari’nin diğer çocukları? Bu olaylara şahit olan, medyada yaşıtlarının yaptıkları suça tanık olan çocuklar ne hissediyor dersiniz? Nasıl onların psikolojisi? Yaşıtlarını örnek mi alıyorlar ve onları bir kahraman olarak mı görüyorlar? Ya da yakayı ele verdikleri için onlara kızıyorlar mı? Yoksa bölgelerinin böyle bir suça bulaşmasından ötürü utanıyorlar mı?

Bu soruların cevaplarını açıkçası bilmiyorum. Bildiğim ama beni ürküten bir şey var: İki kız kardeşin okul müdür yardımcısı tarafından tecavüze uğramasını ve bölge ahalisine pazarlanmasını görüntülemek için bölgeye gelen habercilere “Ellere var da bize yok mu?” şeklinde tezahürat tutan bir çocuk kitlesi var. Başkasının acısını anlamayan, anlamadığı gibi onunla alay eden bir çocuk kitlesi. İşte korkutucu olan bu.

Şimdi, bırakalım bir kenara siyaseti. Anayasa paketi, ekonomi, seçim, ergenekon rafta kaslın. Biz yekvücut olup insanlığı, bu ülkenin geleceği olan çocukları konuşalım.

Mehmet Teber – Haber 7
Psikolojik Danışman/Pedagog
m.teber@cplaniakademi.com  

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL