Sosyopatsa kedi de keser annesini de...
Son yıllarda ne kadar çok sayıda çocuğa "Davranış Bozukluğu" teşhisi konulduğunun farkında mısınız? Sanırım çoğunuz duymuşsunuzdur, uyumsuz/kural tanımayan çocuklar için kullanılan bu tabiri. Mahallenizde, akrabalarınızda, çocuğunuzun sınıfında, hatta kendi evinizdeki evladınızda tanıdınız bu sıkıntıyı kim bilir? Öyle ya da böyle duymayan kalmadı.
Çocukluk döneminde davranış bozukluğu teşhisi alan ve düzenli eğitimle destek alarak davranışları toparlanmayan çocuklar, ergenlik dönemi ve sonrasında "Antisosyal kişilik bozukluğu" teşhisi almak zorunda kalabiliyor. Her davranış bozukluğunun ilerki hayatta antisosyal kişilik bozukluğu olacağını iddia etmek yanlış olur elbet, ancak günlük pratiğimizde düzenli eğitim ve toplumsal yaşam becerileri öğretilmemiş davranış bozukluğu teşhisi alan çocukların, ilerde antisosyal kişilik bozukluğu teşhisi aldığını görüyoruz.
"Ee alsın? Ne olmuş yani?" diye düşünenler için hemen söyleyeyim, kedi kesmeye başlıyorlar! Önce kedi köpek kesmece, kurbağa ameliyatı(!), ardından harçlık vermedi diye sinirlenip anne/babaya işkence! Sonra, etrafta kelle kesen kör hasan modunda gezinen bir cani.
Bu çok endişelendirici bir durum bence...
Antisosyal kişilik bozukluğu veya diğer adıyla sosyopatlık, psikotik düzeyde bir psikolojik bozukluktur. Bunun şakası yok anlayacağınız!
Antisosyal kişilik bozukluğu teşhisi alan bu kimselere halk arasında "sosyopat" deniliyor.
Akıl hastalığı olmayan sosyopatlık, çocukluk veya ilk ergenlik dönemlerinde başlayan ve yetişkinlik çağına kadar devam eden, kendisi dışındaki diğer insanların hakları ile ilgili daimi umursamazlık ve ihlal halinin adıdır. Akıl hastalığı değildir dedim; ancak belirgin merhametsizlik ve sınır tanımamak için muntazaman hilekar davranmak en tipik özellikleridir.
Farkındasınız değil mi? Söylemesi zor ama sayıları hızla artıyor maalesef! Vicdansızca atılan dayaklar, hayvanlara yapılan işkenceler, anne/baba veya evdeki yaşlıların merhametsizce dövülmesi gibi üçüncü sayfa haberlerinin başkahramanı oluyor kendileri.
En belirgin özelliklerini sıralayayım sizlere:
Merhametsizlik ve acıma duygusundan yoksunluk.
Çekingenlik ve suça yatkınlık.
Yalan söyleme, hırsızlık yapma gibi toplumca kabul edilmeyen durumlarda ısrarcı olma.
Saldırgan davranışlar, şiddete başvurma, kavgaya karışma.
Merhametsiz tavırlar, hayvanlara ve insanlara acımaksızın eziyet etme.
Diğer insanların haklarını ihlal etme ve bu konuda kesinlikle rahatsızlık duymama.
Alkol ve uyuşturucu maddelere yatkınlık.
Endişe, sinirlilik ve moral bozukluğu hissetme.
Şahsi menfaat veya zevk için diğer insanlara veya hayvanlara yapılan acımasız davranışlar. Etraftaki insanlara veya çevreye zarar verme, bundan kesinlikle rahatsızlık duymama, hatta yaptığı davranışları kendi kafasına göre haklı noktaya çekme çabaları.
Tutarsız, dengesiz görüntü. Belirgin bir işe adapte olamama, sık sık iş değiştirme.
Kanunsuzluk, kanunlara uymamak nedeniyle suç işleme ve suça teşebbüs etme.
Başkalarının sorunlarını dinleyememe, kendini onların yerine koyamama, empati yoksunluğu.
...
Aslına bakarsanız antisosyal kişilik bozukluğunun verileri çok erken yaşlarda kendisini gösterir. Kişilik bozukluklarının, erken yaşlarda farkedilmek gibi harika bir yanı var. Niye harika diyorum, eğer erken yaşta farkedilir ve çocuğa toplumsal yaşam kuralları, sosyal yaşam becerileri eğitimi verilirse, ilerde kişilik bozukluğu ortaya çıkmayabilir.
...
Ne demeye çalıştığımı hissettiniz mi?
Şu seçimler, gerginlikler, stresli günler geçsin, sistem yerine otursun, ilk iş bu çocuklara el atalım! Bana kalırsa devletle elele verip, birkaç bakanlığını bir araya getirerek ilk öğretim çağındaki çocuklara tarama yapıp, sosyopat eğilimi olan çocukları tespit ederek, en hızlı şekilde sosyal/toplumsal yaşam becerileri konusunda eğitmek zorundayız!
Yaptığı zalimliği büyük bir zafermiş gibi sosyal medyadan paylaşan ruh hastaları daha fazla çoğalmadan tedbir almak en iyisi. Bu çocuklar genetik altyapıyla doğuyor, evde gördükleri şiddet ve kötü eğitimin etkisiyle kişilik bozukluklarının pençesine düşüyor.
Eğer birileri zamanında tespit yaparsa, eğer birileri zamanında eğitim verirse kediler bedel(!) ödemek zorunda kalmayacak.
Bu çocuklar tedavi edilmezse kedi ne yapsın, dayak yiyen annesi ne yapsın, para vermeyen dede ne yapsın, onların vicdansız ellerinin mahvettiği hayatlar ne yapsın...?
Bu çocuklar devlet eliyle erkenden tespit edilip zorunlu tedavilerle topluma kazandırılırsa, annesi niye üzülsün, kedi niye yaşamaya devam etmesin..?
Sevgiler...
Mehtap KAYAOĞLU (Psikolojik Danışman &Psikoterapist)
Tlf: 0212 583 00 22
mehtap.kayaoglu@yuzlesme.tv
mehtapkayaoglu@gmail.com
http://www.facebook.com/psk.mehtapkayaoglu
htttp://www.twitter.com/mehtapkayaoglu