Melih Altınok
Melih Altınok
ALINTI YAZAR
TÜM YAZILARI

Siyasete “gölge etme” diyen karanlık

GİRİŞ 10.01.2014 GÜNCELLEME 10.01.2014 YAZARLAR

"Özel Yetkili Bakan!"

Mesaj net: "Siyaset gölge etmesin başka ihsan istemez!"
Hakikaten insan hayret ediyor.

Öyle ya, gelişkin demokrasilerde siyaset kurumunun müdahil olmadığı alan "sorun" olarak görülüyor değil mi? Peki Türkiye'de siyasetin çekilmek zorunda bırakıldığı ve "ideal" olarak kendisine ait alanlara dönme girişimleri üzerine niye fırtınalar kopartılıyor?

Evrensel olarak "yargıya müdahale" tanımı da, siyasetin atamalar boyutundaki "etkinliğini" değil, süren yargısal aşamalara karışmayı tarif etmek için kullanıyor. Bu nedenle, "normal" demokrasilerde, parlamentolar hatta hükümetler ya da Başkanlar yargıda atamalar boyutunda söz sahibi olunca "halkın egemenliğinden" bahsediliyor. O halde niçin aynı durum bizim memlekette kuvvetler ayrılığı ilkesine "ihanet" sayılıyor?

Bunun tek bir nedeni var. O da bugüne değin "gerçek" devletin bir ideolojik aygıtı olarak vazife gören siyaset kurumunun, kuvvetler ayrılığı ilkesinde alt sıralardan, hak ettiği yere, diğer güçlerle eşit seviyeye gelme cüreti göstermesi. Yürütme ve yasamanın üzerinde Demokles'in kılıcı gibi sallanan askerî ve sivil bürokrasinin dümen suyundaki yargı vesayetinin gevşemeye başlaması.

Çünkü bu "yakın tehlike" vesayetin sabık unsurlarının siyasal, ekonomik ve moral ayrıcalıklarını tehdit ediyor. Siyaset kurumunu aynı zamanda şeffaflık öngören bu perspektifi, vesayet rejiminin ülkenin ekonomik ve politik alanında oluşturduğu kara deliklerinden muhteşem rantlar devşirmeye alışmış "beyazları" rahatsız ediyor.

Kusura bakmasınlar, sıkı gümrük duvarlarının yalnızca ekonomiyi değil, kültürel ve politik atmosferi de sınırlandırdığı, bu alanlara dair birikimi misak-ı milli sınırları içinde güdükleştirdiği o günler geçti cancağızım.
Açıldı el kapıları. Çok şükür, Kapıkule'nin ötesinde de gürül gürül akan, devinen bir dünya olduğunu ve o coğrafyadaki "teamülleri öğrendik, tartışıyoruz.

Nihayet, darbelerle, muhtıralarla, "sokak meşruiyetiyle" itibarsızlaştırmaya çalıştığınız siyasetin evrensel pratiklerine sahip çıkmanın demokratlığın alametifarikası olduğunu öğrendik. Aksi tavrın, bu süreçleri "cici demokrasisi" gibi kavramlarla küçümsenen ise "devrimcilik" değil, vesayet rejiminin tetikçiliğini yapmak olduğunu idrak ettik.

 
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ

Melih Altınok - Türkiye

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL