Melih Altınok
Melih Altınok
ALINTI YAZAR
TÜM YAZILARI

Dershane fitili bir iki yıl sonra ateşlenseymiş…

GİRİŞ 21.01.2015 GÜNCELLEME 21.01.2015 YAZARLAR

Geçen hafta 24 için röportaj yaptığımız Emniyet Eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun da benzeri açıklamalarda bulunmuştu.
Bir adam düşünün. Mesleği sigortacılık. Ama asıl işi Cemaat’in Emniyet İmamlığı. Müdürlerin atanmasından, taltiflere, hatta Valiler Kararnamesinin belirlenmesine kadar asıl yetki onda.

Bir diğeri Muş’ta öğretmenlik yapıyor. Ama sorumluluğu büyük. Cemaat’in bölgedeki bürokratlarından sorumlu…
Yıllarca “paralel devlet” diyerek PKK’yı işaret edenler meğer o paralelin hasını kurmuşlar.

Emniyetten yargıya, Millî Eğitimden TSK’ya, TÜBİTAK’tan üniversitelere oradan medyaya kadar Cemaat ağıyla örmüşler ana yurdu dört baştan. Devletin bunlar kadar organize olup olmadığı tartışılır.

Bereket tehlikenin farkına varıldı da üzerlerine gidiliyor. Geç bile kalındığını söyleyenler de haklı.
Ama bir düşünün, Cemaat’in kızgın bir boğa gibi sağa sola saldırmasında milat kabul edilen Dershane düzenlemesi bir iki yıl falan gecikseydi ne olurdu?

Felaket senaryosu

Hâlâ bu yapının bugün ortaya çıkan ve bu kadarı da olmaz dedirten icraatlarını öğrenmemiş olacaktık. Ağzımız açık, bugün içlerinde küfürbaz canavarlar çıkan o mülayim abilerin ablaların diyalog ve hoşgörü masallarını dinliyor olacaktık.

2 yılını aşan Çözüm Süreci zaten başlamamış olacaktı. Operasyonlar, bombalamalar devam edecek, bölgeden her gün tabutlar gelecekti.
Hukuk rezaleti davaların mağdurları gün yüzü görmediği gibi, üzerlerine yenileri eklenecek, ülke açık bir cezaevine çevrilecekti.
Türkiye’ye katma değer sağlayan projeler, uluslararası şirketlerin ve lobilerin çıkarlarına uygun olarak askıya alınacaktı.
Kürt petrolünün ve Rus doğalgazının Türkiye’den geçirilmesi gibi, Türkiye 
ekonomisini uçuracak projelerin bahsi bile açılmayacaktı.

Ekonomik bunalımı, adı, bahanesi başka olsa da Gezi türü kalkışmalar izleyecek ve belki de başarıya ulaşacak, Türkiye Ukrayna gibi ateşin ortasına atılacaktı.

Ve nihayetinde, militanlarına “direnin kalbim sizinle” diye seslendiği ve devlete medya aracılığıyla “Türkiye’deki cemaatçilerin üzerine gitmeyin beni alın” 
mesajları gönderdiği hâlde iade taleplerine itiraz etmeyi ihmal etmeyen Gülen kahraman gibi dönecekti. Ardından kendisi için hazırlanan Ankara’daki sırça köşke, muzaffer bir komutan, kaosun dindiricisi edasıyla Humeyni gibi yerleşecekti.

Seçimin anahtarı paralelle mücadelede

Verilmiş sadakamız mı varmış derler bilmiyorum ama şansın ülkecek yüzümüze güldüğü kesin. Bu kara senaryo tutmadı.
Ne var ki sorun büyük. Ülkenin dört bir yanını sarmış örümcek ağından temizlenmesi için daha alınacak çok yol var.
Muhalefet partileri mevzuun ciddiyetinin farkındalar ama Türkiye’nin bu paralel yapıya karşı verdiği demokrasi kavgasında saf tutmuyorlar. Nedeni ise 
ortada. Ya onlarla girdikleri ilişkiler ellerini bağlıyor ya da sandıkta deviremedikleri iktidara nefretleri gözlerini ve vicdanlarını kör etmiş.

yazının devamı için tıklayınız

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL