Günümüzde ergenler için sosyal medya, hayatlarının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş durumda. Instagram, TikTok, Snapchat gibi platformlar, gençlerin hem kendilerini ifade ettikleri hem de sosyal çevreleriyle bağlantı kurdukları önemli alanlar. Ancak bu platformların sunduğu fırsatlar kadar, birçok psikolojik ve sosyal etkisi de bulunuyor.

Sosyal medya, ergenlerin kendilerini ifade etme biçimlerini şekillendirirken, aynı zamanda onları görünürlük baskısı altına sokuyor. Beğeni sayıları, takipçi sayıları ve paylaşılan içeriklerin popülerliği, gençler için birer değer ölçütü haline gelebiliyor. Bu durum, ergenlerde özgüven sorunlarına, yetersizlik hissine ve hatta depresyon riskine yol açabiliyor. Sürekli olarak “mükemmel” hayatları ve başarıları sergileyen içeriklerle karşılaşan gençler, kendi yaşamlarını bu idealize edilmiş görüntülerle kıyaslama eğiliminde olabiliyorlar.

Öte yandan, sosyal medya ergenlere yeni sosyal bağlantılar kurma ve farklı kültürleri tanıma fırsatı da sunuyor. Ancak bu bağlantıların sanal olması, yüz yüze iletişimin sağladığı duygusal derinliği ve sosyal becerileri geliştirme imkanını kısıtlayabiliyor. Çevrimiçi ortamlarda geçirilen uzun saatler, ergenlerin sosyal becerilerinde zayıflamalara ve yalnızlık hissine neden olabiliyor.

Ebeveynlerin, ergenlerin sosyal medya kullanımını yakından izleyerek onlara rehberlik etmesi, bu süreçte büyük önem taşıyor. Onlarla sosyal medyada gördükleri içerikler hakkında açık bir iletişim kurmak, gençlerin bu içeriklere eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşmasına yardımcı olabilir. Dijital dünyada güçlü ve sağlıklı bireyler yetiştirmek için, ergenlerin çevrimiçi deneyimlerini anlamak ve bu süreçte onlara destek olmak, ebeveynler için kritik bir görevdir.