Erzurum mitinginde bahsettiği hususlar içinde beni en çok etkileyen bölüm hem Osmanlı'ya hem de kendisine sempati duyan ülkücülere aynı cümle içinde atıfta bulunmuş olmasıydı hiç kuşkusuz.

Bütün Erzurum'a tekrar ettirdiği “Tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek hedef” sloganı ise başbakanının durduğu yeri anlatması açısından çok önemliydi. Zira bunlar üzerinden siyaset yapıp kendisini bunlarla vurmaya çalışan siyasilerin de önünü kesmiş oldu.

 Türk bayraklarının öne çıkarıldığı bu mitinglerde hiç kuşkusuz anlatılmak istenen bir mesaj var! Partide herhangi bir eksen kayması yok, milli görüş çizgisi üzerinden “Büyük Türkiye” idealimiz devam ediyor!

Bu ülkenin hiç kuşkusuz en sağlam damarı da bu damardır… Milli Görüş çizgisini takip edenler yanlış istikamette yürümezler, bunu her boyutuyla gördük. Bu çizgi aynı zamanda kapsayıcı ve bütünleyici bir yönüyle de bütün sağ kesimleri bağrına basacak bir enginliğe ve kapasiteye sahiptir.

“Meydanlarda sadece Türk bayrağı olsun. Herhangi bir logo, işaret olmasın sadece Türk bayrağı olsun. Üç hilalli bayraklar da olabilir! Çünkü üç hilalli bayrak Osmanlının bayrağıdır!”

Başbakan söz sanatlarını kullanma konusunda gerçekten de olağanüstü başarılı.  Türk Siyaset tarihinin en iyi hatibi belki de. Bu sözlerini de büyük bir ustalıkla “kinayeli” kullandı. Son zamanlarda kendisini destekleyen, karşılama ve mitinglerinde “üç hilalli” bayrak açan ülkücülere size de kapımız açık, bu meydanlara sizleri de bekliyorum mesajını vermiş oldu!

Devlet Bahçeli her ne kadar kızsa da bu son olaylarda “Söz konusu vatansa gerisi teferruat” diyerek Başbakanın arkasında yürüyen ve başbakanı kalben destekleyen ülkücü sayısının bir hayli fazla olduğunu biliyoruz.

İşte böyle ülkücülerin de bu “ülkenin sigortası” unvanını hak ettiklerini düşünüyorum!

Gerçi Devlet Bahçeli'nin ilk çağrıları gerçekten de bir devlet adamına yakışan, oturaklı ve anlamlı ifadelerdi. Ancak sonraları siyasi kaygılardan olsa gerektir o asil duruşunu ne yazık ki koruyamadı! İşi yine gündelik siyasete döktü ve kavgacı bir üslupla maalesef  yapıcı duruşunu kırıp döktü!

“Üç hilalli bayrak” önümüzdeki mitinglerde olacak mı?

Bir Osmanlı bakiyesi olan Türkiye Cumhuriyeti Osmanlılık ruhunu ilk kez başbakan ile hayata geçiriyor. Yol ve imar faaliyetleri, hak,  hukuk ve adalet meselesine hususan vurgu yapılması, dışişlerinde birer Osmanlı yetimi olan ülkelere sahip çıkılması, bu ülkelerin kendi anavatanlarına gider gibi ülkemize gidiş geliş yapmaları ve üst düzeyde samimi ilişkileri…

Başbakan Osmanlılık ruhunu fazlasıyla üzerinde taşıyan bir lider!

Bu gezi olayları bizlere gösterdi ki “daha fazla birlik ve beraberlik” ve “daha fazla kardeşlik” olgusunu öne çıkarmamız lazımdır. Bütün dünyanın pençelerini açıp parçalamaya hazır olduğu bu aziz vatanın günübirlik ve mesnetsiz siyasi meselelerle zayıflatılmasına asla izin verilmemelidir.

Hikayeden ve zırva bahanelerle dünyada hem iktisadi, hem siyasi kayba uğratılan bu ülkenin içinde yaşayan herkes bilmedir ki bu türden çabalar aynı zamanda itibarımızı da zedelemekte ve bizi cümle aleme aciz göstermektedir.

Doğudan batıya yapılan bu büyük mitinglerde aslında dünyaya; Türkiye sadece taksimdeki küçük bir azınlıktan ibaret değildir ve bütün gücüyle, birliği ve bütünlüğüyle istikrarlı yürüyüşünü sürdürmektedir mesajı altı çizilerek gayet anlamlı bir şekilde verilmiştir…

Küçük bir anekdot!

Seyahatteyiz ve arabamızda eşimle gündemi tartışırken söz Avrupa Birliği üyeliğinden açılıyor.  Birliğe alınıp alınmama hususunu tartışıyorken henüz on üç yaşında olan oğlumuz Mehmet Kağan'ın şu sözleri bizleri susturuyor hem düşündürüyor:

-Baba biz Avrupa birliğine girmeyeceğiz, onlar Türkiye'ye girmeye çalışacaklar! Baksana hepsinin ülkesinde kiriz var! Biz ise çok güçlüyüz!

İşte bir çocuğun gözünde Türkiye algısı!

Kağan'dan “Gezi” tertip komitesine ve avenelerine ders olsun!

Muhabbetle kalınız!

Meryem Aybike Sinan- Haber7

meryemaybike@gmail.com

https://twitter.com/maybikesinan