Meryem Aybike Sinan
Meryem Aybike Sinan
HABER7 YAZARI

Ayılar fındık yerse ve şarkı dinlerse!

GİRİŞ 09.08.2013 GÜNCELLEME 09.08.2013 YAZARLAR

Yaklaşık bir haftadır bayram münasebetiyle büyüklerimizi ziyaret etmek hem de bu güzellikler yurdunda bir nefes huzur almak için Giresun'dayız. Lakin bu şehre geldiğimizde şehirden ziyade köydeki evde tatil yapmayı tercih ediyoruz zira gerçekten de köy yaşamını sanırım hepimiz özlüyoruz ve buna ihtiyacımız var.

Bulancak ilçesinin en zirvesindeki dumanlar içindeki Karaağaç köyüne gidiyoruz. Aylardır sıcaktan bunalmış bizler birden sobası tüten evin salonunda buluyoruz kendimizi. Evet, gerçekten de soba yanıyor zira üşüyorsunuz! Oysa yarım saat önce Bulancak'taki evimizde aşırı nem ve sıcaktan nefes alamıyorduk.

Bahçeye iniyoruz…

Bir iki sebze dışında her şey mevcut ve ansızın bir yeşil cenneti açılıyor önünüze. Böğürtlen veya frambuaz denen o nadide meyvenin Karadeniz iklimini ne kadar çok sevdiğine şahit oluyorum zira dallar yıkılıyor meyvelerin ağırlığından. İnsanlar bolca yetişen antioksidan deposu olan bu yararlı meyveden hem reçel yapıyor, hem de suyunu sıkıp içiyorlar.

Az ileride küme küme nane, semizotu, karalâhana, pezik, taze fasulye, biber, pırasa, soğan tarlasına geçiyorum… Yahu bu sebzeler burada ne kadar da sulu ve yeşil… Taze fasulyeyi pişirirken asla su katmanız gerekmiyor zira kendi saldığı suda pişiyor.

Sonra devasa büyüklükte armut, elma ve erik ağaçları dağlar gibi dikiliyor önünüze ve meyveden yaprakları seçilmiyor. Annemizi dev kazanda armut pekmezi kaynatırken yakalıyoruz. Armut pekmezinin yanı sıra elma ve kokulu siyah üzümden de pekmez yapılıyor.

Giresun önce fındıkla anılıyor çok doğru ve göze ilk çarpan bitki örtüsü neredeyse orman sınırına dayanan bu fındık ağaçları. Ancak bu şehirde yukarıda saydığım meyveler de bolca yetişiyor.

Ve dün bayram sabahında erkenden uyanıp evin balkonundan köye bakıyorum. Bütün köy ayaklanmış, erkek çocuklar babalarıyla birlikte camiye gidiyorlar. Bütün köy halkı bayramı coşkuyla kucaklıyor adeta.

Sabah saatlerinde yoğun bir şekilde bayramlaşmalar gerçekleşiyor. Yaylaya göç etmiş büyüklerin ellerini öpmek için özellikle dışarıdan gelenler yaylaya akın ediyorlar. Giresun yaylacılık bakımından Türkiye'nin önemli kentlerinden birisi… Bayram telaşı ve coşkusu öğlen saatlerinden sonra yerini fındık toplama telaşına bırakıyor. Zira fındık toplama zamanı geldiğinde mutlaka kısa zamanda toplanması gerekiyormuş. Kadınlı erkekli insanlar bu kez fındık bahçelerine yollanıyorlar.

Onlardaki çalışkanlıkla kendimdeki tembelliği kıyaslamaya çalışmıyorum bile zira düşündükçe buna enerjim kalmıyor. Öyle ki fiziki anlamda eğimli bir coğrafi yapıya sahip bölgede düşmeden, kaymadan, yuvarlanmadan bir sepet fındık veya çay toplamak bizim gibi tepsi gibi dümdüz şehirlerde doğmuş büyümüş insanların harcı değil kesinlikle.

Karadeniz insanını bir kez daha takdir ediyorum. Bu hem inançlı, hem çalışkan ve hem de azimli insanların gayretleri karşısında bir kez daha şaşkına düşüyorum. Hatır, gönül, saygı, vefa ve şefkati görüyorum yüzlerinde.

Ancak son yaşadığımız hadise hem güldürüyor hem de düşündürüyor.

Geldiğimiz gün gece saatlerinde evimizin arka bahçesine park ettiğimiz arabamızdan müzik sesi geldiğini sanıyoruz ki gerçekten de bir şarkı çalıyor evin arka kısmında. Ortalık zifiri karanlık!

Merak edip kontrole gidiyoruz. Zira evin arka kısmında yerleşim birimi yok. Bu şarkıyı da kim çalıyor böyle? Ya da kim dinliyor?  Annemiz bizim bu şaşkınlığımızın üzerine gülüyor gülüyor… Meğer Arka bahçemize komşu olan fındık bahçesinin sahibi fındık yiyen, fındık bahçesinin altını üstüne getiren ayılara karşı geceleri radyo yayını yapıyormuş!

Fındık yiyen ayılara karşı radyo yayını ve güzel şarkılar!

İşte Karadeniz ve Karadenizli diyorum ve şapkayı nereye koyacağımı şaşırıyorum…

Burası Karadeniz…

Daha ne söyleyelim!

Not: Bütün sevgili okurlarımızın Ramazan Bayramları Mübarek olsun.

Meryem Aybike Sinan- Haber7

meryemaybike@gmail.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL