Meryem Aybike Sinan
Meryem Aybike Sinan
HABER7 YAZARI

Başbakan ne yapsın?

GİRİŞ 19.08.2013 GÜNCELLEME 19.08.2013 YAZARLAR

Burada üzerinde durulması lazım gelen şey, konuşulup tartışılması gereken husus bu ülkede neden başbakan dışında hiç kimse elini taşın altına sokmuyor, hakikatleri görmüyor ve kendini riske atmıyor sorusudur! Böyle bir ülkede tek başına başbakan ne yapsın demekten kendinizi alamıyorsunuz!

Yani Ege kıyıları neden bugüne kadar  ilgili kişiler tarafından görülmedi? Bu talan neden bu kadar yıl enine boyuna  devam etti ve herkes ilgisiz ve sessiz kaldı!

Tam iki ay önce Balıkesir tatilimiz sırasında Akçay ilçesinde gece kaybolduk. Gerçekten uzun süre ilçede tur attığımız halde Güre'ye giden ana yola bir türlü  çıkamadık zira ne tabela, ne düzgün bir asfalt, ne ışıklandırma ne de doğru bir yapılaşma gördük. Bize yolu tarif eden İzmitli Bey oyunu CHP'li belediyeye verdiğini, ancak artık özellikle kışın alt yapı olmadığından ortalığı göle çeviren sel sularından  çektikleri çileden  mütevellit bir daha CHP'den hiç kimseye Belediye için oy vermeyeceğini anlatmıştı.

Gerçekten de Ege sahilleri tam anlamıyla bir imar ve iskan faciasının kalesi durumunda. Hani Başbakan görmese, el atmasa bir Allah'ın kulu yahu neler oluyor, yarın torunlarımız bu kıyılarda ne yapacak diye kaygılanmayacaktı belki de…

Kıyı şeritlerinin bu vehameti şükür ki görüldü, mutlaka bir şeyler yapılacaktır diye ümitlenirken Karadeniz dağları ve yaylaları geliyor aklıma. Aslında trajedinin en büyüğü Karadeniz  dağlarında yaşanıyor!

İlgili kişiler farkındalar mı bilmiyorum Giresun, Ordu ve Trabzon gibi kentlerde orman tükenmek üzere. Evet evet yanlış duymuyorsunuz bu bölgede orman sistemli bir şekilde orman köylüsü tarafından kesilip fındık bahçelerine dönüştürülmekte. Mesela Giresun Bulancak'ta fındık bahçelerinin neredeyse yaylalara kadar dayandığını görmüş olmaktan feci şekilde hüzünlendiğimi belirtmek isterim.  Çalıgiller familyasına mensup bu bitki kesinlikle ağaç katagorisinde değildir. Dolayısıyla yağmur bulutlarını toplama kabiliyeti de yoktur.

Son beş-on yılda Karadeniz bölgesindeki akarsu ve çeşmelerin hızla kuruduğunu ve ciddi bir kuraklığın başgösterdiğini de hemen belirtelim. Beş yıl önce  gürül gürül akan derelerin, akarsuların, çeşmelerin bugün kuruduğunu görmek insanı korkutuyor.

Ormanların yok edilmesi ve yerlerine fındık ağaçlarının dikilmesi beraberinde toprak kayması, erozyon gibi sorunları da getirecektir.  Gelecek yıllarda bu bölgede büyük heyelan haberlerini duyma ihtimalimizin olduğunu söylemek herhalde bir kehanet olmasa gerektir.

Ve en büyük tehlike "Isırgan otu ilacı " kullanımı!

Batılı devletler tarafından tren rayları ve  hava alanlarındaki otların imhası için üretilmiş, Karadeniz'de  "ısırgan otu" diye bilinen kimyasal tarım ilacı bu bölgede maalesef denetimsiz bir şekilde bahçelerde gelişigüzel kullanılmakta, hem toprak, hem de bitkiler bu kimyasalın olumsuz tesirine maruz kalmaktadır.

İnsanlar artık bahçelerinin altındaki otları biçmekten imtina etmekte, bu ısırgan ilacını serperek onları yakmakta ve bu otlardan kurtulmaktadır. Mesele köylülere göre bu kadar basit ve nettir. Oysa bilinçli insanlar bu ilacın zararlarından bahsedip acilen önlem alınması gereğinden söz etmekte ve ilgililerin köylüyü bilgilendirme noktasında yetersiz kaldığını vurgulamaktalar.

Isırgan otu kimyasalı Karadeniz'de SOS veriyor!

Yani yetişen sebze, meyvelerden tutunuz hayvansal gıdalara kadar bu kimyasalın olumsuz etkileri var. Otlar bilinçsizce yok edilirken, bu şehirlerde yağışların az olmasından ötürü büyükbaş hayvanların yiyecek ot bulamadığını söylemek durumundayız. Bu kimyasaldan ötürü aynı zamanda bitki florası da hızla yok edilmektedir. Mesela mantar çeşitleri çok azalmış durumda.  

Ve Karadeniz yaylalarına ve köylerine musallat olan betonlaşma merakı!

Karadenizin kendine mahsus mimarisi de bu yanlış modernite algısından nasibini almış ve yerini hangarları andıran devasa binalara bırakmış. Oldukça eğimli bir dağın zirvesinde bir bakıyorsunuz dört katlı, beş katlı büyükçe beton binalar yığılmış ve  almış başını göklere gidiyor! 

Bu binalar, doğayla uyum içinde, ahşap ve taştan yapılmış, kışın sıcak, yazın serin olan eskilerden yadigar dantel güzelliğinde ruhu olan  evler.  Ciddi bir inceliğin sembolü olan bu evlerden kala kala üç beş ev kalmış ne yazık ki. Güz gelip de şehre inileceği vakit pencerelerin panjurla sıkıca kapatılıp tabiatın güzelliğine emanet edilen bu evlerin yerini ne yazık ki hemen aşağıdaki evin benzeri tipten beton yapılar almış!

Biz Ege'de, Karadeniz'de Akdeniz'de, Marmara'da  ve tüm Anadolu'da soluk alacağımız, huzur bulacağımız, kirletilmedik, el değmedik  hiçbir şey bırakmadık! Maddenin çekiciliği, para hırsı bütün güzelliklerimizi bir bir elimizden aldı ve almaya devam ediyor.

Yarın bizler, sizler, hepimiz torunlarımıza ne diyeceğiz? 

Yukarıdaki dekoratif evden bu yığma bina kültürüne nasıl geçiş yaptık? Bu nasıl bir ruh haliydi ki bütün güzelliklerin, iyi olan, doğru olan şeylerin elimizden çekip alınmasına müsaade ettik ve görmezden geldik?

Hasıl-ı kelam ne dağımız kaldı ne de bağımız!

Ne denizimiz kaldı, ne de kıyımız!

Ruh iklimimiz  nereden nereye hicret etmiş…

 

Meryem Aybike Sinan- Haber7

meryemaybike@gmail.com

YORUMLAR 6 TÜMÜ
  • Kamil 11 yıl önce Şikayet Et
    Başbakan ne mi yapsın ?. Ben ömrümde şimdiye kadar 2 siyasetçiyi her konuya karıştığını gördüm .Bunlardan birincisi rahmetli Özal ,ikincisi Tayyib bey . Peki her şeye kendisi karar veriyorsa niye bunlara el atmıyor .Ha bunlar belediyelerin sorumluluğunda denilirse ,iyi de o zaman İstanbul'a yapılacak parka niye müdahale etti ? .Üstelik sadece muhalif parti belediye başkanları değil Akp. li belediyelerinde bazıları muhaliflerini aratmıyor .Hiç değilse kendi belediyelerini ikaz etsin.Gençlik Merkezi,spor salonu yapıyoruz diyerek kaç tane ağacı kestiklerini bir sorsun bakalım şaşıracak mı ,şaşırmayacak mı ?
    Cevapla
  • demokrat 11 yıl önce Şikayet Et
    İnsanlar basit şeylere takıp önemli olanları ıskalıyor!. Bu yazıda aslında çok önemli meslelere parmak basıldığı halde bir takım çok bilmişler! kendi egolarını tatmin yoluna gitmişler. Kardeşim siz yazının içeriğine bakın kim söylemiş, niye söylemiş, nasıl söylemiş bunlar tali konular. Tipik şark zihniyeti bu olsa gerek. Karadeniz heyelana teslim olmak üzere diyor, birisi kalkmış niye SOS dedin diyor. Geçin kardeşim bu ucuz ayakları. Meselenin ciddiyeti ortada işte. birisi de kalkmış yağmur ormanlarını inkar ediyor. bu adam hiç mi coğrafya bilgisi görmemiş. Yağmur ormanları terimi sığı ve büyük ağaçların yoğun olduğu derin ormanlar için kullanılır ve gerçekten de yağmuru bu ağaçlar oluşturur. Fındık ağacına hiç çıkmadım mesela ben Karadeniz kökenli olduğum halde, niye çünkü fındık ağaç değil de ondan. dal çat diye kırılır ağırlığın altında. Hasılı kelam bu ülkede kalem erbabı olmak zor be kardeşim çünkü insanlar hadsiz ve hudutsuz.
    Cevapla
  • mustafa kurt 11 yıl önce Şikayet Et
    TÜRKÇE KELİME TERCİH EDELİM LÜTFEN . sos vermek de ne ????? biri yabancı diğeri türkçe iki kelime olmaz bari siz yapmayın zaten bu dili yok eden ve yok etmek isteyen ikinci yabancı dil haline getirmek isteyen çok var bir de yazılarınıza siyasilerin anlık durumlarını karıştırmayın hepimiz biliyoruz ki bu hareketlerin hepsi seçim ve oy kokan hareketler 11 yıldır iktidarda kim var şimdiye kadar defalarca siyasiler o bölgede 7 yıldızlı ve yaldızlı otellerde tatil yapmadı mı yeni mi gördüler abiler bu talanı bırakın kendi adamları talan etmemiştir ondan harekete geçiyorlardır...
    Cevapla
  • emre şahin 11 yıl önce Şikayet Et
    yanlış bilgi. sayın aybike ''Çalıgiller familyasına mensup bu bitki kesinlikle ağaç katagorisinde değildir. Dolayısıyla yağmur bulutlarını toplama kabiliyeti de yoktur.'' sayın aybike cümle yanlıştır. hiçbir bitkinin bulut toplama kabiliyeti yoktur. sadece coğrafik konumu itibariyle yağıştan dolayı bitki örtüsünde artış olur.. yani yağış olan yerde bitki ve orman oluşumu artar. ağaç olduğu için bulutlat çoğalıp yağmurlar artmaz..... mesela çanakkale şehitliklerindede yağış olmadığından dolayı bu bölgeye yağış olmayan bölgelerdede yetişebilen çam ağacı dikilir.....
    Cevapla
  • erol çetin 11 yıl önce Şikayet Et
    SADECE DENİZ KENARLARI DEĞİL TARLA VE ORMAN KENAR VE İÇLERİDE TALANDA. Herkes istediği yere ev yapıyor.adam düzün ortasından tarla almış ,önünden tarla yolu geçiyor diye hemen evi kondurmuş.ya bunun elektirik su alt yapı,kanalizasyonunun faturasını kimler ödeyecek.köy muhtarları çok duyarsız,bu işlere bir çeki düzen vermek ,yapanın yanına kar bırakmamak lazım
    Cevapla