Meryem Aybike Sinan
Meryem Aybike Sinan
HABER7 YAZARI

Çok acı, çok gözyaşı var!

GİRİŞ 23.08.2013 GÜNCELLEME 23.08.2013 YAZARLAR

Fıtratın iç sesini duymuyor, kalbine kulak vermiyor ve kutsal kitapların öğretilerine ürpermiyor. Her şey zamanın ruhuna teslim ve taraf olmuş!

  Merhamet duygusu bile politize olmuş sanki.

Merhamet elini bırakmış insanın. Kin, nefret, riya kum gibi serpilmiş insanın yüreğine ve kalbin şehrinde kargaşa var, öfke var, aldırmazlık var, sevgisizlik ve intikam duygusu var. Kalplerin ritmi bozulmuş.

Başbakan ağlar mı?

Dün akşam Ülke TV başına oturan seyirciler başbakanın ne kadar hisli, ne kadar merhametli ve ne kadar duyarlı bir insan olduğuna şahit oldular. Ancak hemen akabinde bu yönü de eleştiri oklarına hedef oldu! “Hiç Başbakan Ağlar mı” kabilinden eleştirmeye ve gözyaşından muhalefet devşirmeye başladılar.

Kalp ve gönül medeniyetinden bihaber insanlar elbette bilemez bunu, anlayamazlar. Ağlamayan gözden, yanmayan yürekten, hislenmeyen duygudan ne tür belalar, ne tür acılar devşirildiğini de bilmezler bunlar.

 Başbakan her halükarda eleştirilir ve eleştirilmelidir onlarca.

Yüreği kaldırmayınca haksızlıkları, tahammül sınırını aşınca kötülükler sesini yükseltecek olur “Vay başbakanın üslubu çok sert” derler. Merhamet, şefkat ve sevgi nedir bilir ve hislenecek olur “Vay başbakan ağlar mı?” denir.

Tabii bize de “yalaka” denir!

Son zamanlarda bunu yazılı ve sözlü öyle işittim ki artık gerçekten de bu sözü duyduğumda anlamsız geliyor zira bu ülke de “körü körüne itaat ve destek”  ile “marifet iltifata tabidir, kabilince başarıları takdir etmek, alkışlamak, desteklemek” artık birbirinin yerine kullanılmaya başlandı son zamanlarda. 

Oysa bu ülkede en katmerli yalakalar hiçbir değer üretmediği halde, ülkenin geleceğini kaos, yolsuzluk, entrika ve darbelerle karartanları avuçları çatlayancıya kadar alkışlayanlar, onları mutlu ve memnun etmek için olmadık rezillikleri ülke meydanlarında sergileyenlerdir!

Onlardan daha büyük ve katmerli  “yalaka ve dalkavuk”  makamı sahibi olan var mıdır? Hiç sanmıyorum…

“Marifet iltifata tabidir/ Müşterisiz meta zayidir!”  Biz bu söz medeniyetinin takipçisiyiz oysa…

Beşiktaş Yokuşunda kalmak!

Dün akşam saatlerinde Beşiktaş Levent arasındaki yokuşta bir Faslı ve eşinden gördüğümüz, duyduğumuz serzenişleri anlatmak zorunda hissediyorum. Zira kendi içerimizde öylesine dünyevileşip benliğimizden uzaklaşmışız ki tanımıyoruz kendimizi artık.

Akşam saatlerinde Beşiktaş yokuşunda aşırı yoğun bir trafiğin keşmekeşinde bulduk kendimizi. Arabalar öyle ki santim santim ilerliyor.  Dur kalk dur kalk mesaisi sürerken önce burnuma değen duman kokusu bir süre sonra gözlerimi de hapis aldı. Arabanın balataları yangın çıkmışçasına pis kokulu duman püskürtmeye başlayınca arabayı park edecek bir yer aramaya başladık.

Lakin hiç kimsenin umurunda değil!

Yani arabanın içinde yansak dert etmeyecek kimse. Sadece sürücünün biri arabanın önünü işaret ediyor, iyi anladık da bu trafikte nereye çekelim, hiç kimse yer vermiyor! Bu halde bayağı yokuşu çıktık, bu ne kadar sürdü hatırlamıyorum. Öylesine sıkıntılı bir durumdu. Sanırım o caddedeki lisenin önüydü, arabayı kenara çektik.

Aaa o da ne?

Bizim durumda olan üç beş araba daha. Hemen esmer ve Hollandaca konuşan bir bey koşup geldi ve arabanın önünün açılması gerektiğini söyledi. Anlamadık tabii, bu kez işaret dilini kullandı. O sırada Türk eşi geldi ve bize aktardı. Aynı şey onların da başına gelmiş ve arabayı soğutuyorlarmış!

Sonra kadın bizlere aynen şunları söylüyor:

“ Eşim Hafit, Türkleri çok sever, beş yıldır buraya gelmemiştik. Az önce hemen aşağıda arabamızda dumanlar yükselince arabamızı çekecek yer aradık uzun süre, kimsenin umurunda değiliz. Eşim bu Türklere ne olmuş diye sordu. Oysa bizleri böyle tanımamıştı, diyor.”

O halde artık burada yaşamak istemezsiniz diyorum ki;

“Hayır, çok isterim! Buranın ekonomisi çok iyi, burada her şey yolunda… Hollanda'da kriz var. Birçok tanıdığımız ev ve araba taksidini ödeyemeyince satmaya başladı, işsizlik var. Türkiye çok iyi!”

Bir yandan arabalar soğurken bir yandan sohbet ediyoruz uzun uzun.

Sonra Faslı Hafit, mesleği olduğunu söyleyip arabayı inceliyor gidebilirsiniz diyor. Beşiktaş yokuşundan inerken şunu düşünüyorum, biz bir taraflarımızı düzeltirken bir taraflarımızı da ihmal mi ediyoruz acaba?

Madde ile mana arasındaki denge bozulmuş! Bu kesin.

Öyle ki insani hallerimiz ne yazık ki balatayı sıyırmak üzere!

Muhabbetle Kalınız.

Meryem Aybike Sinan- Haber7

meryemaybike@gmail.com

YORUMLAR 1
  • Bab-ı esrar 11 yıl önce Şikayet Et
    Beşiktaş yokuşunda hep oluyor bu. ne zaman ciddi trafik sıkışmaları olsa beş on araba mutlaka böyle balataları duman püskürtüyor. Gerçekten de çok sıkıcı ve sıkıntılı bir yol. İnsan bazan çıldıracak gibi oluyor. Millet artık trafikten bıkmış ki önemli kazalarnda bile durmuyor çekip gidiyor, bakmıyor bile. Hasılı kelam gemisini yüzdüren kaptan misali bir tuhaf toplum olduk. Allah sonumuzu hayr etsin inşallah.
    Cevapla