Meryem Aybike Sinan
Meryem Aybike Sinan
HABER7 YAZARI

Estetiğin mağlubiyeti!

GİRİŞ 09.09.2013 GÜNCELLEME 09.09.2013 YAZARLAR

Tali yollardan gittiğimiz, yöneldiğimiz menzillerde de bir türlü medeniyetimizin üç olmazı olan ” ilim, sanat ve din” terkibini bir türlü birleştiremedik, bir araya getiremedik veya oluşturamadık. Oysa biz bu üçlü terkibi birleştirme ahengi anlamında 18. Yüzyıla kadar olağanüstü eserlere imza atmış bir medeniyetin mensuplarıyız.

Mimar Sinan gibi bir deha, “taşı işleyen bir şair”, “estetiğin zaferini kazanan bir mimar” olmanın yanında, dinin zaferini de bunların yanında bir terkip içerisinde kullanan, hendesenin sınırlarını zorlayan, akustiğin esrarını çözen bir aşk ve iman adamıydı.

Bugün Türkiye gerçek anlamda yeniden bir “kendine dönüş” iradesi gösterse de estetik anlamda bir takım sorunlar ve sıkıntılar ne yazık ki giderilemediği gibi şehirlerimiz günden güne bir moloz yığınına dönüştürülmektedir.

Geçtiğimiz gün yaşadığım ilçede yeni yapılan yolların baştanbaşa bir mühendislik faciası ile örüldüğünü gördüğümde dehşet içinde kaldım. Ova gibi coğrafyada çift yolun bir tarafı karşı taraftan iki metre yukarıda kalmış. Hâlbuki istense bir birbirine sıfır iki şerit yapılması mümkün lakin o kadar kolayına ve rahatına kaçılmış ki! Bas asfaltı bitsin gitsin hesabı! İnsan harcanan o kadar paraya mı, alın terine mi, kaybedilen zamana mı yansın? Yoksa çehresi bozulan kasabaya mı? Yoksa estetiğini yitiren bir medeniyete mi?

Bu mimarlık ve mühendislik fakültelerinde hiç mi “Mimar Sinan'ın “ilim, sanat ve din” terkibiyle oluşturduğu mühendislik dehasından bahsedilmiyor?

Yollar böyle binlerce mühendislik hatalarıyla dolu.

Yeni yapılan binalar berbat!

Küçücük odalar, küçücük salonlar ve alafranga WC'ler! Hele mutfaklar!

Köylerinden, kasabalarından büyükşehirlere çocuklarının evlerine gelen mütedeyyin insanlar bu evlerde rahatça abdest alamadıkları gibi yaşamakta büyük zorluklar yaşıyorlar. Bu evlerde misafir ağırlamak ise neredeyse mümkün değil! Zira bu evlerin misafir odası yok ve misafirleri salonlarda uyutuyorsunuz!

Bizim mühendis ve mimarlarımız Mimar Sinan'dan bunu mu öğrenmişler? Neredeyse bin yıllık büyük bir medeniyet dairesinde gele gele böyle daire ve yollara mı geldik? Bu mimarlık ve mühendislik anlayışı bu toplumun sosyo- kültürel ve inanç dinamiklerini mahvetmiştir!

Komşuluk ilişkisi bitirilmiştir.

Aynı sokakta büyüme ve aynı kültürü soluma, aynı sosyo- kültürel değerlere tanıklık etme noktasında sona gelinmiştir. Yeni şehirler inşa etmek, dev moloz yığınlarını tepelere dikmek olarak algılanmıştır ne yazık ki.

Oysa bu dev binalar yerine yeni mahalleler kurma, yeni kültürel havuzlar oluşturma, eski kasaba modeli küçük şehirler inşa etmek ne yazık ki hiç mi hiç hesaba katılmamıştır. Safranbolu evlerini Anadolu'ya minimize ederek yaymak çok mu zordur?

Farkında mısınız, çocuklarımızın sadece okul arkadaşları var, çocukluk ve gençlik arkadaşları hiç olmayacak! Evimizde bir cenaze çıktığında, bir felakete duçar olduğumuzda yanımızda sırtımızı sıvazlayacak candan komşularımız da olmayacak! Bir daha kadınlar birlikte salça, reçel, pekmez de yapamayacak! Hiçbir kültür unsuru yayılma gösteremeyecek bundan böyle!

Bu başı göklere değen moloz evlerde bir başınayız artık. Bu moloz evlere durmadan eşya yığarak yaşanılır ve çekilir kılmaya çabalıyoruz. Annelerimizin pencere diplerine koyduğu o nadide çiçek adlarını kaçımız biliyor artık?

Bütün bu sorunları alıp ekonomik kaygıların avucuna sıkıştırınca sorun çözülmüyor zira sorunumuz sadece para pul değildir. Asıl ve büyük sorunumuz medeniyet dairemize uygun, inanç ve değerlerimize yaraşır yaşam alanları inşa edemediğimiz gibi bu algının günden güne pirim yapmasında yatmaktadır.

Gelişmiş ülkelerde gökdelenleri konut olarak kullanan var mıdır acaba?

Hâlbuki Yüce Rabbimiz güzel ve estetik olanı sever. Güzelleştirme kabiliyetini bize bahşeden Yaratana birçok anlamda bu hasletimizi gösterme çabasından hayli uzağız. Kendine “halife” olarak seçtiği sanatkâr insanın da bu görevini layıkıyla yapması gerekirdi. Müslüman estetik olanı sevmek ve istemek zorundadır! Zira islamda güzel olan aynı zamanda ahlaki olandır.

İslam, sanat ve estetiğin kaynağıdır.

İnsan sufli olanı değil ulvi olanı seçtiği zaman elbette bu gayeyi hayata geçirme veçhesiyle tıpkı Mimar Sinan gibi yüzyıllara hitap etme gayretini ve sebatını gösterecektir. Dolayısıyla sanatkâr ilahi iradenin sesini kalbinde, ruhunda, vicdanında duymadıkça estetik ve sanatkârane eserler inşa edemez.

“Yarattığı her şeyi güzel yapan, insanı yaratmaya da çamurdan başlayan O'dur” (El-Secde, 7.Ayet)

Biz Müslümanlar maalesef hiçbir şeyi estetik yapmıyoruz!

Hâsılı kelam bu son yüzyılda diyalektiğimiz ve estetiğimiz mağlup olmuştur!

Meryem Aybike Sinan- Haber7

meryemaybike@gmail.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL